- 459 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Kaç Saniye
Göz kapaklarını kapatırken dudaklarında birkaç cümle birikti, belki birazdan sayıklayacaktı ama belki de tekrardan açacaktı, konuşacaktı etrafındakilere, açmadı. Aydınlık bir yere bakıyordu gözleri, ışığın geldiği yöne döndü. Kapıdan çıkıyordu sessizce biri, –kapı büyükçeydi ama tanımıyordu, neyin kapısıydı bu böyle, daha önce hiç görmemişti- seslendi ama duyuramadı, çıktı çıkan biraz uzaklaştı. Kendisi de çıktı koşar adımlarla, yaklaştı, tuttu ellerini.
- Biraz daha bekleyemez misin?
Birkaç saniye daha istiyorum senden.
Açıklamama izin verirsen düzelir her şey.
Belki…
Sokağın ortasında bağırıyordu. Kimse duymuyordu, seslendiği kişi de duymuyordu. Yan yanaydılar ama duymuyordu. Kulakları sağır mıydı? Bilmiyordu. Çıktıkları kapıya baktı, halen tanımıyordu. Kız ellerini çekti yavaş yavaş, yere bıraktığı çantasını alıp gitmeye koyuldu. Arkasından bakakaldı. Baktı, baktı, baktı ki ileride birkaç çocuk oynuyordu, çocuklardan biri onu fark etti, kızın bıraktığı ellerini şimdi çocuk tutuyordu ve beraberce yürüdüler oyun oynadıkları yere kadar. Aralarından birini ebe seçmişler saklambaç oynayacaklardı. Nereye saklansaydı, bulunmayacak bir yer buldu, hemen saklanıp kendisinin bulunmasını beklerken çocukken oynadıkları oyunlar geldi gözünün önüne, çocukluğu çok neşeliydi, arkadaşlarının arasında en sevileni, en zeki ve çalışkanıydı. Saklambaç oyununda en son sobelenen, zor bulunandı.
Yeni yapılan evin ikinci katında kalıp tahtaların arasına saklanmıştı, odaların dış duvarları henüz yapılmamış kendisi de yakın yerdeydi. Sobelenmemek için nefesini dahi tutuyordu, bulunması zordu. Çünkü buraya bakmazdı ebe, baksa bile göremezdi. Büyük, uzunca tahtaların arasına saklanmış, üzerine düşse belki de ölebilirdi. Ayakkabısının bağcıklarını göstermemek için ayağını kımıldattı, ayağı kayıp tahtanın yere değen yerine hızlıca çarptı, tahta üzerine düşüyordu, bir an geri geri gitti. Ayakları boşluktan aşağı sallandı, evin ikinci katından aşağı düşüyordu. Ebe olan hem sobeliyor hem ‘Düşüyor’ diye bağırıyordu. Mahalleli hep oraya toplanmıştı. Başının üzerine düşmüştü. ‘Beyin kanaması geçiriyor’ diyorlardı. Annesi, babası hemen alıp hastaneye götürmüşlerdi de kurtulmuştu. Şimdi saklandığı yerde zordu ama yine de bulunabilirdi. Kafasını kaldırıp ebeye bakayım derken kız geçti önünden. Şaka gibiydi hatta rüya gibi. Daha birkaç saniye önce gitmemiş miydi? Yoksa geri mi dönmüştü? Hemen arkasından koştu. Ebe onu sobeledi, sevinci görülmeye değerdi ama görmedi.
- Birkaç saniye daha istiyorum senden…
Haykırışları sokaktaki herkese duyulmuştu. Az önce gelen çocuk yanına gelip;
- Bağırma abi, duymaz seni. Yanına git, kulağına fısılda, bağırma… Duymaz seni.
Gözlerini çocuğa dikmiş, donakalmıştı. Arkasına bakarak koştu kıza doğru, çocuk boynu bükük arkadaşlarının yanına döndü.
Ellerini kızın omzuna koydu, kolundan yavaşça tuttu. Kulağına fısıldar gibi ‘Birkaç saniye daha istiyorum senden, birkaç saniye daha…’ diyerek çıktığı kapıya yöneldi. Kapıyı açıp içeriye girdi. Aydınlık bir yerdi burası, odasıydı. Güneş odasına çoktan girmiş, her yeri aydınlatmıştı. Zile basıyordu biri, hemen kapıya indi.
- Kim o?
Kapıda ‘Birkaç saniyenizi istiyorum’ diyen bir satıcı vardı.
Son
Hayrani Can
08.07.2014
21.07.2014
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.