- 509 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SAKİ
Benim umutlarımın diyarına sadece bir rüzgar eserdi. Ebediyete açan güllerin semasını okşayan rüzgarda senin ismini görmek memnun edici olsa da konumdan şikayetçi olmasam yazabilir miydim bilmiyorum. Kalp “kalp” demekten yorulur mu bilemem. Ben ismimi hep tekrarlarım isminin mazhar olduğu gökyüzünün altında. Bilemeyeceksin ki orda umutlara esen rüzgarı çok bekledim.
Yaz gününde çöle esen rüzgarlar andırırmış sevgilileri. Bunu herkesten önce ben demek isterdim sanaç Monotonlaşan günlerin ardında sesim belki çınlardı kulaklarında. Hiç şikayet etmezdim “Çınlamak ne ki?” diye sorsaydın. Sormanı istemezdim, bunu istesem de sen istemezdin.
Sâkiye emir buyurmak edepten sayılsaydı eğer olan aptallığımın arkasına yatar sana şarap buyururdum. Sen de olan basitliğinle içerdin, içmek edep olsaydı eğer. Sonuçta her şeyde bir denge vardır ki hava suya, su toprağa, toprak ateşe doyamadı bu dünyada. Bense neye doymak istediğini kendime dert edinmişken neye üzüldüğümü çok iyi biliyorum. Sâkiye içmek edep olsaydı eğer o sadece su içerdi.
Yaprak titrese de yazsam şimdi. Yazabilsem nisanı, nisanda esen rüzgarı, umutlarıma hiçbir zaman esemeyecek rüzgarı… Neden sorma, bu da bir umuttu ki hepsi tükendi. Tükenmesinden bu yana onca satır, binlerce satıra yelken açtı. Bulutlar şekil almaya başlasalar da cemalini anlatamaz oldum. Yaprak titredi mesela gönlüm de titredi. Soğuktan olduğunu düşündüm, yapraklar titremeyi kesti. Bunu yazdığım an başladılar daha şiddetli… “Yaz!” diye bağrıyorlar her seferinde. Her seferinde, hangi zarfında olduğunu kestiremediğim zamana esiyor rüzgar. Bunun sebebiyle bana kızan rüzgar sana olan duyguları yok etti. Onları bekliyorum senden çok. Şimdi gelmek istemeni de istemezdim. Bakamazdım yüzüne bir kere, çekinirdim, sıkılırdım.
Yapraklar bağrıyor yine. Anlat babanın hikayesini diye. Dinleyecek bir kişi yok. Sana esen rüzgar nerde bilmiyorum ama onun adına yazıyorum;
Sâki, sâkilikten men olup, mükellef bir sofrada yer bulabilseydi kendine eğer, suskunluğunu merak ederdi masada oturan diğer kişiler. Sâkiye sorarlardı “Niye susarsın ey şaraptan muhterem?” Sâki bu sefer de susar, kadehlerse bağırırdı: “Hâyâdandır demişler.”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.