- 434 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KALİTELİ YAŞAM VE ÖLÜM GERÇEĞİ
KALİTELİ YAŞAM VE ÖLÜM GERÇEĞİ
Hepimiz çok iyi biliyoruz ki, “her nefis ölümü tadacaktır”. Her canlı gibi bizler de, bu gerçekle karşı karşıya kalacağız. Yine çok iyi biliyoruz ki, ölümün yeri, şekli ve zamanı konusunda biz aciz durumdayız. Allah’tan başka hiç kimse bu konuda bilgi sahibi değil. Üstelik, hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, hemen ölecekmiş gibi de ahiret için çaba sarf etmemiz gerektiğini de çok iyi biliyoruz.
Sanki karmaşık bir paradoks içindeyiz gibi görünse de, aslında öyle değil. Hangi zamanda, hangi duygu ve saiklerle, nasıl davranmamız ve yaşamımızı sürdürmemiz gerektiğine çok iyi karar vermemiz gerekiyor.
Nasıl olsa ölüm var diye dünya yaşantısını asla ve asla kendi haline bırakmamamız gerekiyor. Aynı zamanda, nasıl olsa ölümün zamanı belli değil, ne zaman gelir kimbilir? Düşüncesiyle, ahireti unutup, tamamen dünya hengamesinde kaybolmak, menevi dünyamızın zenginliğinden habersiz olmaktır.
Yaratıcımız her konuda olduğu gibi, ölüm konusunda da, bizler için en iyi ve güzel uygulamayı seçmiştir. Eğer, herkes ölüm zamanını bilseydi, hayat çekilmez bir hal alırdı. Düşünebiliyor musunuz, önceden bilinen ölüm saati yaklaştıkça insanların ruhsal yapısı ne hale gelirdi? Uzunca bir süre varsa, nasıl olsa vakit çok diye, ahireti savsaklama ihtimali artarken, süre yaklaştıkça ise, telaş, panik ve binbir çeşit korku, hayatı zehir ederdi.
Ölüm sürelerine baktığımız zaman, kimi anne karnında, kimi bebek iken, kimi gençliğinin baharında, kimi tam yaşanılacak yaş olan orta yaşta, kimi de çok ilerleyen yaşlarda… Elbette hikmetinden sual olmaz.
Ölüm şekilleri ise, kimi kaza ile, kimi intihar ile, kimi kaba döşeğinde, kimi amansız bir hastalıkla, kimi cinayete kurban giderek, kimi tabii afetler sonucu, kimi boğularak, kimi kaybolarak, kimi aniden, kimi uzunca süre can çekişerek, kimi gülerek, kimi ağlayarak vb. olmaktadır. Elbette hikmetini bilmekte bizler yine aciziz.
“İnsan kurar, kader güler” diye sevdiğim bir söz var. Bizim tahminlerimiz ve uygulamalarımız ile yaratıcımızın bizler için takdir ettikler, her zaman örtüşmeyebiliyor. Burada kaderle çatışmamamız gerekiyor. Bizim beklentilerimizin tamamen karşıtı bir sonuçla karşılaştığımız zaman; önce sakin ve tevekkül sahibi olarak, “sizin şer zannettiğiniz durumlarda dahi bir hayır vardır siz bilemezsiniz” sedasına kulak vermemiz gerekir. Aynı zamanda “görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler” veciz sözü de bize yardımcı olmalıdır.
Eğer, kendi beklentilerimize sıkı sıkıya sarılarak, ilahi hikmete kulak vermeden, “olayı aksilik olarak”, “kör şeytanın işi olarak”, “aptal kafamızın cezası olarak”, “başkalarına suç yükleyerek”, “intikam peşinde koşarak” olumsuz birtakım davranışlarde bulunmak ve “kurban rolü oynamak”, kaliteli yaşamın temel ilkelerine uymamaktadır.
Bu tür olaylarda, zamanında yapmamız gereken eylemleri yüksek kaliteli bir şekilde yaptık mı? Tevekkülü manasıyla ve hakkıyla yerine getirdik mi? Şükür ve dua eylemlerini gerektiği gibi uyguladık mı? Gerekli ders ve tecrübeleri çıkartabildik mi? Çok iyi analiz etmemiz gerekiyor.
PEKİ, NE YAPMAMIZ GEREKİR?
- Yaratıcımız insanoğluna çok önemli bir misyon yüklemiştir. Verdiği nimetler ve imkanlar karşılığında saymasak dahi, daha güzel, anlamlı, yararlı, üretken, paylaşan, iyilik yapan, dostluk ve kardeşlik üreten, bilgelik ve erdemlilik sahibi, şükreden, hakkıyla tevekkül eden, sağlığına ve yaşam kalitesine özenen, zamanı tarafımızdan belli olmayan sona kadar, adam gibi ve yüksek kaliteli yaşamamızı istemektedir.
- Ölüme ve ahirete hazır olmak amacıyla mana denizinden hiç ayrılmayarak; dünyayı da çok güzel, anlamlı, üretken, öğrenen, paylaşan, sevgiyle yaşayan, hoşgörülü, sabırlı, sorun çıkarmayan, çıkanları da ustalıkla çözebilen, insanlığa her daim yararlı faaliyetlerde bulunan, gelecek nesillere anlamlı ve yüksek kaliteli miraslar bırakan, kalitesi yüksek bireyler olmamız kaçınılmazdır.
- Bir bakıma çok kısa, bir bakıma da çok uzun gibi görünen ömrümüzü, sürekli ölüm korkusuyla yaşayarak hüzünlenmek, nasıl olsa öleceğiz diye, kapsamlı ve anlamlı büyük projelere yönelmemek, yaşam sevincini kaybetmek, çok büyük tehlikedir. Bu tür olumsuz düşünce ve yaklaşımlar, gelecek ve ahiret korkusu ile, bugünümüzün harap olmasına sebep olur. Eğer temelsiz korkularla bu günümüzü perişan edersek, muhtemeldir ki, bu olumsuzluklar geleceğimize ve ahiretimize de hayır soluk solumayacaktır.
- “Üstad Necip Fazıl’ın “Ölüm güzel şey, hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber” sözlerini düşünerek ölümden hiç korkmadan, yaşarken ona yüksek kaliteli bir şekilde hazırlanmak çok daha güzel ve anlamlı olsa gerektir.
- Ölümün şah damarımızdan daha yakın olduğunu çok iyi bidiğimiz halde, tembellik yapmaya, kötü alışkanlıklar edinerek (içki, sigara vb.) israfa ve bedenimizin ölümünü hızlandırmaya, dargınlıklara, kırgınlıklara, kaş çatmaya, kin ve intikam tohumları ekerek onları her gün sulamaya ne gerek var?
- “Anne-babası yanında yaşlandığı zaman, gereğini yapamayıp cenneti kazanamayanlara yazıklar olsun” diyen yüce Peygamberimizin yergisine maruz kalmamak için, anne-babasına bakabilme şerefine nail olanlar, sizleri kutluyorum…
- Ölümden korkarak elimizdeki kaliteli yaşama ket vurmak, yüksek kaliteli bir insanın işi olamaz. Yüce peygamberimizin “kıyamet koparken dahi elinizdeki fidanı dikin” ilahi emri; Sokrates’in idam sehbasına giderken dahi, öğrenme konusundaki örnek eylemi; Ord. Prof.Dr. Süheyl Ünver hocamızın ilerleyen yaşlarında, hocam sizi Azrail unuttu galiba sözlerine; “hayır unutmadı, ben onunla görüştüm bana bir şey dedi. Ne dedi hocam dediklerinde, “BOŞ GÖRÜRSEM GÖTÜRÜRÜM” dedi, şeklindeki ibretlik sözleri; merhum hocamız Yılmaz ÖZTUNA’nın gazetesindeki köşe yazısını ölümünden iki gün öncesine kadar yazdığını, dikkatlice incelediğimiz zaman; ölümden korkmadan, telaş ve panik yapmadan, dünyayı dolu dolu yaşamanın ne kadar doğru ve önemli olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.
- O halde önemli olan, hiç boş durmadan, bize bahşedilen hayatı bilemediğimiz süre içerisinde ölümden korkmadan, ona hazırlanarak, her iki dünya için de, anlamlı ve yüksek kaliteli bir şekilde yaşayarak, kendimize ve çevremize ilim ve ışık yaymaktır.
Selam, sevgi ve dualarımla… Allah’a emanet olunuz..
25 Temmuz 2014 Cumartesi Bucak/BURDUR
YRD.DOÇ.DR. SÜLEYMAN COŞKUNER
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.