- 626 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
"Başucumdaki Aydınlık"
Çocukluğumdan beri ne zaman gözlerimi kapatsam karanlıktan korkar, perdeleri aralardım. Yanı başımda duran hiçbir beden bu korkumu gölgelemezdi. Gözlerimi korku içinde kapattığımda içimdeki ağırlıktan çekip çıkaran bir el başucumda dururdu.
Hatırlıyorum.
Yine o gecelerden biriydi. Yarı açık bırakılmış odada yatıyordum. Korkularımın üstüne gitmeyi henüz yeni öğrendiğim yıllardı. Yeni tanışıyordum bu garip bilinmezlikle, kalp çarpıntısı ve nefes darlığı da küçüklükten gelen bir sarsıntının artçılarıydı.
Gece yarıları uyanır yatağımda otururdum. Çiçekli battaniyemin yapraklarını sayardım. Sonra hemen yan yatakta uyuyan kardeşimin kalp atışlarını. Korkularım karanlığın getirdiği her türlü şeydendi. Ama korktuğum tek şey karanlıktı.
Ne zaman korksam geceleri ışığı açık bırakır uyumaya çalışırdım. Yalnız kaldığımı düşündüğüm uykumdaki o eli hep başımda hissettim. Varlığına inandığınız, hissettiğiniz ve üstelik göremediğiniz öyle bir aydınlık ki o el.
Ne zaman gözlerimi kapatsam, yarın bir ihtimal uyanır da hayata yine bağlar diye etrafıma bakınırdım. Kime anlatmaya kalktıysam inanmadı. Çocuk yalnızlığımda kendi uydurduğum bir masal sanırlardı, henüz yeni okuduğum bir kitabın etkileriydi onlara göre.
Ben kimseye yalan söylemedim...//
Ne çocuk masalıydı anlattığım ne de yeni geçen baş ağrısının halsizliği. Sessizliğimi bozan aydınlıklarda onun uzattığı eli hep ittim. Kendimi korkularla, acizliklerle dolu ,nice sahteliklerin çevirdiği dünyada unutmuştum. Beni götürecekti.
O karanlıktan kurtaracaktı. Yalan söyledi.
Ben ona inandım.../
Karanlıktaki elini çektiğinde kalan o boşluğun acısını bir dünyalıdan bekledim. Kendi acizliğine bile içten ağlayan, kötü bir dünyalıdan.
Çok yükseklere çıkmıştık, gülümsemesine zindan etti beni.
Yükseklik korkum olduğunu öğrenmişti yıllar önce belli ki;
düştüğümde hissettiğim sırtımdaki bıçak darbeleriydi.
Ne kaldırıma çarpan yüzümde ne kanlanan anlımda ne de dermanı kesilen ellerimde yitirdim aydınlığı. Sırtım kamburlaştı biraz. Eğildim hafif,
doğrulduğumda o aynı yerdeydi.
Eğilip baktı.
Hala yaşıyor olmamın korkusu gözlerinde, can çekişimi izliyordu.
Elime dokunan ele baktım. Yıllar önce korkumu tetikleyen karanlığa inat yanımda oturan aydınlığı getiren eldi o. Mağrurdum, mahcuptum...
Ziyan ettiler, günahı boyu aşmıştı.//
Yalan söyledi. Karanlık çökerse ve ben yalnız kalırsam gelecekti. Gece boyunca başucumdaki o aydınlık kalbi kararmış bir dünyalının hayaliydi,
Ben yalan söylemedim.../
Uçurtmamı vurduklarında bile,
söylemedim.
Hatırlıyorum.
Çocukluğumda ne zaman karanlık çökse perdeleri aralar, gözlerimi yumardım. Başımdaki o eli hissettiğimde uykuya dalar, ve deliksiz uyurdum.
Çocukken, korkularımı keşfetmeden önce karanlıktan korkmazdım ben.
O günlerden kalma kumbaramda;
bozuk hayallerim var, korkularım, incinmişliğim.
Artık korkmuyorum. Hiçbir zaman hırslı bir savaşçı olamazdım ben, büyük hayaller de kuramazdım. Koşamazdım alabildiğine, kalbimle mücadele edemezdim.
Seyrine dalıp dünyanın, gözü yaşlı perişan bir el bırakıp;
gidemezdim.
Uçurtmamı vururken bile o koca gökyüzünde;
kızmadım ben.
Yine uçardı,
küllerinden doğardı yine...
Hatırlıyorum, çocuktum henüz.
Ve daha korku nedir bilmezdim. Bir geceydi yine, uyumak üzereyken başımda elini hissettim. Duydum evet, oracıktaydı.
Başucumda.
Seslendi, yanına çağırıyordu. Dünyanın bütün fenalıklarını bırakıp aydınlıklarına koşacaktım.
Hissediyordum;
Bu, bu son olacaktı.
Hatırlıyorum,
çocuktum.
Nuray KAÇAN-2014