İTİRAZNAME-KARA KÖPRÜ HIYARI
T.C.
ÇANKIRI SULH CEZA HÂKİMLİĞİNE
Sunulmak Üzere
ÇANKIRI CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA
Soruşturma no:2014/xxx
Suç Tarihi :00/00/2014
Tebliğ Tarihi :00.00.2014
İtiraz eden :Orhan Yılmaz
T.C.Kimlik no :00000000000
Adres :Xxxxxxx Mahallesi Dxxxxxx xxxxxxxxx
Axxxx no:00 ÇANKIRI
Konu:Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/0000 soruşturma numaralı Ek Kovuşturmaya yer olmadığı kararına yasal itirazımdır.
GEREKÇE;
Adım Orhan Yılmaz Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 00000000000 kimlik numaralı vatandaşı olarak bu suçlara mahal olan Kolağası İsmail Efendi Konağı yakınında ısrarla Kara Köprü Hıyarı yetiştirmek isteyen cahil bir bahçevanım.Dediğim üzere Kara Köprü Hıyarı Çankırı nın bir kültürü ve Kültürel varlığıydı.Ben karanlık bir orduyla bu Hıyarı yetiştirmek için mücadele verirken İsrail menşeli dölsüz hıyarlar her ne kadar Çankırı Halkının yaşam tarzına sunulmuş olsa da halk hala Kara Köprü Hıyarını ve o günleri ısrarla aramaktadır.
Bu ulusun Sulh Ceza Hakimliği ve Hakimi olarak şimdi diyeceksiniz ki bu olayla Hıyarın ne alakası var?Kara Köprü Hıyarı yetişen günlerde Çankırı da halk hakaret nedir bilmezdi.Amir amirliğini memur memurluğunu bilir,yasalar uygulanır ve yasalar halkın bütünlüğü için korunurdu.Halk ve benim gibi bu cehaliye dönemine tanık olanlar bile Kamuya ve görevlilerine saygıda kusur etmezdi.Kara köprü Hıyarının da Halkında bir onuru,şerefi ve saygınlığı vardı.Ben bu Hıyarı yetiştirmek için mücadele verirken Devlet ve Adalet Kara Köprüde oturuyor diye beni bir ara Hıyar sanıp üzerimdeki elbiselere kadar soymuş yine böyle bir Müslüman bayramının arifesinde polis merkezinde elbiselerimi iade etmişti.Neyse konunun uzmanlarınca meyve ve sebzeler kabuklarıyla yendiği taktirde çağın vebası kansere karşı koruyucu bir kalkan oluşturuyor dese de ben hala Hıyarın özellikle Kara Köprü Hıyarının sebze mi meyve mi olduğuna karar veremedim.İnsan kanser olurda,bizim Devletimiz Türkiye Cumhuriyeti Devleti kanser olmaz mı bakın oldu işte.Başbakanımız her kurumu kanser hücreleri gibi saran paralel yapının (Cemaatin) devleti yok etme gayesini açıklarken mücadeleyi mubah saymıştır.Hıyar da olsa diyorum kabuğuyla yenmeli.Ben bu olayda her olayda olduğu ve vukuu bulduğu üzere kendimi Kara Köprü Hıyarı gibi hissetmiş olmakla kalmamış uzun senelerdir hıyar gibi yaşarken Savcılığın bu ek kovuşturmaya yer olmadığı kararını bana yapılan en büyük hakaret olarak görmekteyim.
Benim Kara Köprü Hıyarı veya bu ülkenin 00000000000 kimlik numaralı vatandaşı olduğuma karar verecek mercii ise yine Çankırı Sulh Ceza Hakimliği ve Hakimidir.Bu olayda yine tüm eski suçlarda olduğu gibi Orhan YILMAZ Kara Köprü Hıyarı misali kabuğu soyulup çekirdekleri çıkartılarak hakkında Asliye Ceza Mahkemesine hakaret ettiği gerekçesiyle dosya gönderilip yine kafadan suçlu ilan edilmiştir.Kara Köprü Hıyarı kabuğu ve çekirdekleriyle nasıl bir kültür hazinesi ise suçlar ve suça itilen nedenlerde bir bütündür.Nasıl bu ülkede tüm kurumların önünde ay yıldızlı bayrak gönderde dalgalanıyorsa o bayrak bir simge bir sembol değildir.O bayrak bu Devletin ve Ulusun bölünmez bütünlüğüdür,bir ulusun namus ve şerefidir.Bende hıyarda olsam dinim farklı,kültürüm tartışmalıda olsa birilerinin artık bir bez parçası gibi gördüğü o Şerefli Bayrağın ve Ulusun bir parçasıyım.
2863 sayılı yasayı yok sayarak muhalefet yapanlar,Makamları babalarının malı sanarak söğüt gölgesi misali yatanlar,çaya çorbaya dahi o makamları satanlar Türkiye Cumhuriyeti Devletini yok etmek amacıyla Cemaat adı altında paralel yapıya hizmet edenler bu soruşturmada yer almadıkça kimsenin hukukun üstünlüğünden adaletin bağımsızlığından söz etmeye hakkı yoktur.
Bir zamanlar yaşadığım evin elektriği direkten kesilirken tüm suçlular koruma altına alınış suç göz ardı edilerek hakaret etmişsin diye ceza verilir,Vergi levham benden habersiz düzenlenen bir raporla iptal edilir,iptali yapan sözde raporu hazırlayan,internette okuduğu Sakallının Uşakları isimli yazıdaki (şapşal) benim diyerek adalete başvurur yine bana ceza verilir yetinilmez tehdit etmişsin diye ikinci ceza verilir,Cemaat dört kadını yaşadığım alana gönderir malıma zarar verip ekmek bıçağıyla tehdit ederler polise başvurduğumda polis merkezinde bıçaklar değiştirilir kadınlar bize pis Kürtler davulcular dedi diye iftira ederken yine ben ceza alırım ve kimse sormaz düşünmez ömrünüzde ilk defa gördüğünüz bir insanın ırkını kocasının mesleğini nereden biliyorsun diye?bu ceza dahi yetmez yasamanın kaldırdığı temyize gönderme masrafı ısrarla istenir bilirler bir ekmeğe muhtaç olduğumu ve alırlar parayı bu dahi yetmez kinlerine nefretlerine,ceza evine atıp ranza vermez betonda yatırırlar,bu dahi yetmez cezanızın beşte biri on bir gün yatıp denetimli hakkınız varken 23 gün yatırırlar,buda yetmez kinleri nefretleri sönmez.Hesabınızdaki 26 liranın 18.5 el koyup sonra yanlışlık oldu derler,yetti mi derseniz Sayın Sulh Ceza Hakimi ve Hakimliği yetmez yaşanan ve yaşatılan hukuksuzluklar adaletsizlikler bu şehirde say say bitmez.Dediğim gibi Kara köprüde yaşıyorum ama Hıyar değilim,Cahilim ama yobaz değilim.Onurum ve şerefim özümde vardır.Sözüme yansırken saygınlığı ne masadan ne sandalyeden nede her ayın on beşinde bankamatikten alıyorum benim saygınlığım gönderdeki Bayrak ve Cumhuriyettir.Kimsenin bana saygı duymasına gerek yok,ben halktan biri devletin bir parçası ve T.C.vatandaşıyım kendime duyduğum saygı bana yeter.Sözü edilen bu suç bir bütündür ve kabuklu Kara Köprü Hıyarı tadındaysa Adaletin bağımsızlığı ve Hukukun üstünlüğü mavi gökyüzü gibi eşit,her sabah doğan güneş gibi aydınlık olmalıdır.
Çankırı’da kimi insanlar paradan aldıkları güçle,kimileri makamından aldıkları güçle yaşarken ben hayatım boyunca onur ve şerefin her güçten üstün olduğuna inanarak daima onur ve şerefimle yaşadım.Bu soruşturmanın ana konusu iftira ve görevi kötüye kullanmak olsa da yine tarafıma hakaret suçlaması Savcılık tarafından yapılmış bulunmaktadır,oysaki biz Sarı Babada yürümeyi yeni öğrenirken Şerefsize hakareti değil Ana Avrat küfretmeyi öğrenmiştik.İddianamede bahsi geçen insanlar onur,şeref ve saygınlığı Cemaat kebapçısının şemsiyesi altında çay çorba içip,kebap yiyerek ararken ben onur ve şerefi okuduğum kitaplardan,dalgalanan ay yıldızlığı bayrağımdan aile ve halkımdan aldım.Çok uzun bir süredir yürütme makamlarında kullanmış olduğum dilekçe haklarımda DEVLET Çankırı’da yoktur diye belirtmekteyim.Sizlere bu başvurumu Adalete olan inancımdan değil Adalete olan saygımdan yapıyorum er yada geç ADALET insanım diyen her canlıya bir gün gerekecektir.
Burada sözünü ettiğim DEVLET ve makam kavramı Yasama,Yürütme ve Yargıdır.Bu üç kavramdan YASAMA kaybolduğunda diğer iki kavram tüm gücü kendisine üreterek orantısız bir güç haline dönüşür ve halk arasında kutuplaşma ve bölünme yaşatır.Yaşanan bu olayda ve soruşturmada YASAMA yoktur.Yürütme ve Yargının orantısız güç gösterisi vardır.Asliye Ceza Mahkemesine bu olay süzülerek süzme bir hakaret davası açılırken bahsini ettiğim ve algılanan makam satmayla bu şahısların alakası yoktur ve hakaret olarak algılanan cümle bu şahıslara yapılmamıştır ve hakaret değil Çankırı gerçeğidir.Başvurumda algılanan hakaret kavramının muhatabı Çankırı xxxx xxxxxxx xxxxxxx,xxxxx xxxxxxx,xxxxxxxxxx xxxxx, xxxxxx xxxxxxx ve Xxxxx xxxxx xxxxx.
1-Yürürlükte olan 2863 sayılı bir yasa vardır.Kültür varlıklarını korumak amacıyla TBMM çıkmıştır.Yürütme bu yasayı uygulamak ve aynı amaç içerisinde yasayı yok sayanlar hakkında gereğini yaparak ADALETİ kısaca varlığının tartışma konusu dahi olmaması gereken Yargı makamlarını harekete geçirmesi gerekmektedir.Yasa gereği bu olayda yetkili ve sorumlu kişilerin rapor hazırlayıp Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunmaları gerekiyordu ama onlar yine makamı kullanıp çıkar sağlamayı tercih etti.Bir Kültür varlığını yasa dahilinde korumak vatandaşlık görevinin yerine getirilmesiyle mümkündür.Ben Orhan YILMAZ olarak onur ve şerefimle 23.05.2014 tarihli yazı ile suç işlenirken Çankırı Müze Müdürlüğüne Başvurdum.Sizlerde Sulh Ceza Hakimliği olarak takdir edersiniz ki Betonun bir kuruma ve sertleşme süreci vardır.Dört saat içerisinde sertleşmeye,bir gün sonra kireç kayası kıvamına ikinci gün çakıl taşı üçün gün ise betonun yeniliği ve eskiliği tartışma konusudur.
Saat 13.00 de cemaat işletmesi içerisine beton atılırken ben saat 14.00 de Çankırı Müze Müdürlüğünde İhbar ve şikayette bulunmak istedim.İl Kültür Müdürlüğü kayıt ederek havale etmeden Müze Müdürlüğünden işlem yapamayacaklarını belirttiler.İl Kültür Müdürlüğünde Müdür olmadığı gerekçesiyle siz bırakın biz göndereceğiz diretmesine karşın ısrarla müdür yardımcısına imzalatarak saat 14.30 evraka kayıt ettirdim.Bir görevli ile Müze Müdürlüğüne gönderilen ihbar ve şikayet dilekçesi için bu defada Müze Müdürü yok dediler,yardımcısı oda yok,yetkili biri oda yok denildi.Bunları siz Türkiye Cumhuriyetinin Sulh Ceza Hakimi olarak yaşasaydınız ne yapardınız?Ben gülümsedim ellimi sıktım,dudağımı ısırıp kanattım ama küfür etmedim hakaret etmedim çünkü bu makamlar her ne kadar paralel yapıya hizmette kusur etmese de hala Türkiye Cumhuriyeti Devleti Makamıydı.Saat 14.30 da bir devlet kurumunda imza yetkisi olan kimse yoksa kimsenin hakaret olgusu oluşturmaya hakkı yoktur.Saygıyla dışarı çıkıp kapı önünde bekledim saat 16.30 kadar.Müdürümüz teşrif ettiler imzalayıp kayıt defterine dilekçeyi kayıt ederek şimdi gidip bakacağız ilgileneceğiz gerekeni yapacağız dediler.
2-Kültür varlıklarını korumak için 2863 sayılı yürürlükte olan yasanın uygulanması gerekmektedir.Gittiler baktılar yerinde tespit yaptılar olmazdı bu suç teşkil ediyordu.Cemaat kebapçısının hazırladığı masada güzel bir ziyafet sonrası makamlarında çatı ve saçak kavramı üzerine asılsız bir yazı hazırlanıp tarafıma yollandı.Cemaatinde kebapçınında bir saygınlığı vardı korunup kollanmalıydı.Çatı ve saçak kavramları kullanılırken bu defada polis merkezinde bahsi geçen betonun şemsiye diplerine döküldüğü iddiası ile karşılaştım.Burada ortaya çıkan sonuç neden şikayet ve ihbar üzerine Konağa giderek yerinde inceleyip rapor hazırlamadınız?Neden gönderdiğiniz yazıya itiraz ettiğimde şemsiye dibi şeklinde bir iddiada bulundunuz?En gerçek soru ise ne kadar yediniz?Makamlarınızı kaça sattınız?olmalıdır.
Şemsiye dibine beton atmak abartılı ve asılsız bir kavramdır.Beton mikseri iki- üç metre küpe yakın bir betonu naylon üzerine döktü.Ayrıca şikayete giderken ve diğer gün konak bahçesi yoldan göründüğünden her hangi bir inşai ve fiziki müdahale olmadı.Aynı zamanda bu iddia edilen şemsiye ve dibine beton atma işlemi 2863 sayılı yasa kapsamında suç teşkil etmektedir.İlgili kuruldan izin alınması gerekir.Tarihi konak ve cephe veren 120 metrelik alan sit alanıdır.Bu alanlarda tüm inşai ve fiziki uygulamalarda Kültür Bakanlığı ve İlgili kurullardan izin alınması gerekmektedir.Yasa gereği izinsiz yapılan her türlü inşai ve fiziki uygulama tespit edilerek Cumhuriyet Savcıları göreve davet edilmelidir.
3-Çankırı Cumhuriyet Baş Savcılığına bu olay sıradan hakaret olayı olarak gösterilerek Paralel oluşum tarafından konu dağıtılmak istenmiştir.Bunlar yaşanırken vatandaşlık görevime devam ederek Çankırı Valiliği Açık Kapıdan yaptığım aynı yazı ile Kültür Bakanlığına başvurdum.Kültür Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü yazıda hakaret olgusu aramak yerine gereğini tercih ederek yasaya saygıyı tercih etti.Ankara 1 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü 30.06.2014 tarih ve 1270 sayılı ilgi yazısında uzmanlarım yerinde inceleme yapana kadar tüm inşai ve fiziki uygulamaların durdurulması konusunda yetkili makamları uyarıp göreve davet etti.Yalnız cemaat işletmesi için bu yazının hiçbir anlamı yoktu.2006 yılından bu güne kadar Her defasında bir fahişenin bedenini satın alır gibi satın aldıkları Devlet görevlileri ve Makamlar vardı arkalarında.Bu günlerde makamını satanlara tekrar başvurdum.Eğer bir Cemaat işletmesi yasayı yok sayarak hala icraatına devam ediyorsa bu soruşturma hakaret değil,çete,örgüt veya devlet düşmanlığı olarak yürütülmelidir.
SONUÇ VE İSTEM;
2014/0000 Kovuşturmaya yer olmadığı numaralı kararı ile 2863 sayılı yasa kapsamında kesin işlenmiş bir suçun üzeri kapatılmaktadır.Savcılık iddiasında iddiamın soyut olduğunu ve somut maddi delil olmadığını belirtiyor.Bir fahişenin bedenine parayla da sahip olabilirsiniz ısmarlayacağınız bir masadaki yemekle de.Her şartta iki ayrı icraatla bedenine sahip olur satın alırsınız.Devlet memuruna yasayı yok sayması karşılığı masanızda ikram ettiğiniz bir bardak su dahi maddi delildir.Delilim dikilen şemsiyeler altına ikinci defa dökülen betondur.Delilim Cumhuriyet Savcısı bu kararla dosyayı kapatırken sayılmayan yasa yok sayılan Devlettir, ikinci defa işlenen suç olan tabela ve direğidir.Makamı satmanın maddi delili olmaz,makam satmanın delili uygulanmayan yok sayılan yasalar anıt gibi duran icraatlardır.Bu hukuka aykırıdır.Bu soruşturma aksine daha derinleştirilmelidir.Bu soruşturma derinleştiği takdirde devlet içerisinde yapılanmış Çankırı’dan Ankara’ya ulaşan bir çete ortaya çıkacaktır.Bu gün paralel oluşumun üzeri kapatılmak için Baro ile hülle yapan bu Cemaat işletmesi suçlardan korunmak için binlerce liraları Çankırı xxxxxx eski xxxx xxxx xxxx xxxxx aracılığıyla çete üyelerine ulaştırmıştır.Xxxxxx adına xxxxx xxxx,Xxxxx xxxxx adına xxxxx xxxxx xxxxxxx,Ankara xxxxxxxx xxxxxx xxxxxxxxx adına xxxxxx xxxxxxx yıllardır bu makamlar sayesinde yasaları yok sayarak gelir sağlarken kimsenin hakaret ve maddi delil yoktur kavramı üzerine suçları kapatmaya hakkı yoktur.Şayet delil isteyen varsa sosyal tesisler adı altındaki bu cemaat işletmeleri rüşvetin ve satılan yasaların delilidir.Bunun bir başka delili Şu an Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığında mevcuttur ve (xxxxx xxx xxxxxxx) dosyasıdır.Tüm iddialarımı savcılıkta ve mahkemelerde ispata hazırım.Bu kararın bozularak soruşturmanın daha kapsamlı devamı için gereğini Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bölünmez bütünlüğü adına arz ederim.
22.07.2014
Orhan YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.