- 628 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRKÇE ŞART!!!
TÜRKÇE ŞART…
Efendim; bir ürün reklâmında eğitim şart denildiği gibi ki doğru bir tespit; Türkçe, daha doğru deyişle, Türkçenin eğitimi de şart. Hem de her kesim için, hem de her yaş gurubu için.
Yakışmıyor efendim, hem de hiç yakışmıyor. Eğitimsiz kişiler bir nebze hoş görülebiliyor da; belli bir eğitim almış hele ki üst düzey, profesörlüğe kadar gelmiş, ya da bir TV sunucusu, hatta bir öğretmenin dahi bu konudaki eğitimsizliği, ya da özensizliği hiç yakışmıyor. Çünkü bu kişiler, hitap ettikleri topluma örnek de teşkil etmekteler. Dinleyenleri, izleyenleri onları yetkin gördüklerinden, onlara bakarak yanlışlarını düzeltmeye çalışıyor, doğru olanı yapmaktalar sanıyorlar çünkü.
Bir bakıyorsunuz, ekonomi veya iktisat profesörü; bakiye sözcüğünü a harfini uzatarak söylüyor, ya da rakam sözcüğünü çift k ile ya da bir tıp doktoru, TV de diyabet sözcüğünü a harfini uzatarak telaffuz ediyor. İşin uzmanı ya; iyi bir öğrenim görmüş ya, dinleyen en iyisini o bilir düşüncesiyle doğru kabul edip kullanır oluyor.
Bir öğretmen, konuşmalarında sıkça “nüans farkı” sözcüklerini kullanıyor. Kardeşim bir kere nüans Türkçe bir sözcük değil, niye kullanırsın? Hadi diyelim meraklısın değişik, yabancı, moda sözcükler kullanmaya. Belki de daha aydın olduğunu kanıtlama hevesindesin veya entelektüel; ya da yabancı kaynaklı olmakla birlikte, dilimize yerleşmiş, tam bir karşılığı da olamayışıyla kullanılmakta olan bir kelime, yanlışın yok yani kelime itibariyle. Peki, insan hiç mi merak etmez, bunun anlamı nedir diye de, aynı anlamlı iki farklı dilin sözcüklerini yan yana kullanır ve birkaç sözlük karıştırmaz veya bir imlâ kılavuzuna başvurmaz, bunun doğru yazılımı, söylenişi nasıldır diye? Hele ki bir Türkçe öğretmenine, kaat, şemşiye, laylon, dukkan gibi sözcükler, hâlâ yöresel şiveler, hiç mi hiç yakışmıyor.
Bakıyorsunuz televizyonda haber sunuluyor; sunucu “ personelleri ” sözcüğünü kullanıyor haber metninin bir yerinde. Çalışanı de daha doğru ve Türkçe deyişle. Ha epey bir süredir yerleşmiş ve kanıksanmış, ama bir araştır bu sözcük hangi dile ait ve anlamı ne. Zaten çoğul olan bir sözcüğe, bir kez daha çoğul eki getirip de çalışanlarları haline getirerek, yanlış üstüne yanlış yapıyorsun milyonların gözünün içine bakarak. Ha diyeceksiniz ki, hiç mi yanlışlığına rağmen doğru kabul gören sözcükler kullanılmıyor? Var tabii ki “ Evlât” örneğin, çoğul bir kelime, evlâtlar diye söylendiğinde, aynen personellerde olduğu gibi, çocuklarlar oluyor. Çünkü sözcüğün kökü “Velet” yani çocuk sözcüğünün Arapça karşılığı. Çoğulu “Evlât”. Lakin galatı meşhur ( meşhur yanlış ) dur. Çok uzun yıllar kullanıla gelip, kanıksanmış, dilimize yerleşip, doğrusuymuşçasına kabul görüp kullanılmaktadır. Diyeceksiniz ki, zamanla bu yanlışlar da kabul görüp yerleşir dilimize. Peki Türkçe ne olur, ne hale gelir bu süreçte?!!
Pek çok örnek verilebilir ki sizleri de rahatsız ediyordur eminim. (Teşekkür ederim, mersi.) ( Örneğin, mesela) vb. pek çok yanlış!
Eminim bu görüşüme hepiniz katılacaksınızdır. Türkçe dersini belli bir eğitim seviyesinden sonra hafife almamalı veya o seviyeye gelindiğinde artık doğru kullanılıyordur, gereğince biliniyordur görüşüyle ikinci plana atmayıp, üniversitenin sonuna kadar her bölümde, hatta daha sonraki aşamalarda da en ağırlıklı ders ve sınavı uygulanmalı. Dahası, işe giriş sınavlarında da dikkatle üzerinde durulmalı; tabii sınavı yapanların da bu konuda gereğince yetkin olmaları koşuluyla. Hatta ve hatta ön koşul olmalı Türkçeyi doğru konuşup yazabilmek derim ben. Türkçesi düzgün olmayan, yanlışlar yapan, konusunda fazlasıyla yetkin olsa da, bilgisini doğru sözcüklerle anlatamayacağı, pek çok yazım ve noktalama işareti yanlışı yapacağından doğru aktaramayacaktır bilgisini, ya da yanlış anlamaya sebebiyet verecektir.
Hele ki gazete başlıkları ve TV alt yazılarında bu hatalar daha da sırıtıyor. Geçenlerde bir gazetenin başlığı: YANGIN DA YAŞAMINI YİTİRDİ. Epey düşündüm, nelerin yanı sıra, yangının yaşamı nedir ve yitirmesinden kast edilen nedir soruları eşliğinde. Yangınların azalışı mıydı anlatılmak istenen ki söz konusu değildi, olsa bile üzülünecek bir haber gibi ifade edilmemeliydi. Çözemedim, haberi okudum. Yazım hatasıydı, da eki ayrı yazılmış, o küçücük görülen hata yanlış anlamaya sebebiyet vermişti. Ya daha hayati bir konuda yapılsaydı bu hata. Allah korusun ne telafisiz sonuçlar oluşturabilirdi!
Bir de şu yabancı tabela merakı, gözlerimi tırmalayan, bazılarını bizlerin anlayamadığı sadece yabancı dille yazılı fiyat listeleri. Türk’sen gelme, ya da Türkler gelmese de olur dercesine umursamazlık. Böylesi yerlere gitmiyor, böylesi yerlerden alış veriş etmemeye çalışıyorum. Beni saymayana, değer vermeyene, ben hiç değer vermem.
Turistik bir yörede anlarım, gereklidir de, ama altına veya yanına Türkçesi de yazılmalı. Turizmle alakası olmayan, ücra bir yerde bile yabancı isimli, özenti tabelalar rahatsız ediyor beni ve anlayamıyorum bu yabancılaşma merakını. İsmini alıyor, lakin pek çoğu, iş ahlakını, disiplinini almayı akıl etmiyor. Olmuyor tabii yakışmıyor, sırıtıyor.
Ve bugünkü Türkçe, her telden çalıyor. Çünkü hâlâ bol miktarda, Arapça, Farsça, Fransızca kalıntılar yanı sıra her geçen gün İngilizce de ilave olmakta. Bilimsel ortamda anlarım, gereklidir de İngilizce, ama günlük dilde çok özenti ve de bu yabancı sözcükler bilir bilmez, yerli yersiz kullananların dilinde çok komik oluyor.
Bir sonraki nesil, bir öncekini anlamakta güçlük çekiyor. Bu nesiller arası anlayamazlık da hiçbir ülkede yok. Yüz yıl önce neyse bu gün de o konuşulan dil. Yıllar önce yazılmış bir klasik eseri, bu günün çocukları rahatlıkla anlayabiliyor. Oysa bizim çocuklarımız, altmış, yetmiş yıl önce yazılan bir eseri, ancak çevirisinden okuyup anlayabiliyor. Türk Dil Kurumuna çok iş düşüyor. Ve de tutarlılığına. Habire sözcük değiştirmemesine, sözlükleri yazboz tahtasına döndürmemesine.
Toplumları yok etmenin yollarından biri de, dilini yozlaştırıp yok etmektir, kültürü, dini vb. yanı sıra.
Aman dikkat! Haddinden fazla oyunun içindeyiz, pek çoğumuz farkındasız.
Sahip çıkalım lütfen, bizi biz yapan gerçek değerlerimize.
YORUMLAR
geçmişle bağlarını koparıp,değerlerini unutturacaklar...
sığ ucuz kelimelerle
aydın insan olma "havalarına"kapılacaklar...
sonrada ne oluyor bu gençliğe?
bizim zamanımızda böylemiydi sevgi saygı diye ahkam kesecekler...
ve bütün bunları yerli işbirlikçiler yapacaklar....
101 planın bir ğparçası kültür emperyalizminin taktiği...
duyarlılığınıza teşekkürler...
saygılar....
Perihan hanım güzel ve duyarlı bir konuya el atmışsınıuz tebrikler.Yazınızı okuyunca benim yazmış olduğum "Dilimiz Yozlaştırılıyor"'la benzerlik taşıması da beni sevindirdi.Tabii ki biraz daha farklı sizin yazınız.bende Türkçemizde halen neden ısrarla yabancı dil hayranlığına gititiğine bir anlam verememekteyim.Dilimiz sade anlaşılır yapıda ama ısrarla araya yabancı kökenler sokularak yozlaştırlıyor.
Ben birde şuna dikkat çekmek isterim.Türkçe dahi olsa bazı kelimeleri yanlış ve komik tarza sokuyoruz bazı örnekler :
"Duş aldım" Sanki parayla gidip duş teknesi almış.yani almak satın almak ya da fiili olarak eline almaktır. Oysa "duşlandım" ya da "duş yaptım" denebilir. tıpkı " hava atmak"gibi hava alınıp biryerlere mı atılıyor.Onu anlamış değilim.
Birde yadi yetme laflar icad edildi ki sormayın "karizma yaptım"karizma hamur ya da çimento ile mi yapılıyor anlamış değilim."hadi aslanım uza" hadi aslanım öte tarafa git demek ikteniyor sanırım."Trip yapma" yeni yetme bir versiyon.artık kendiniz kafanıza göre yorum yapın ."kuaför" Türkçe kökenli bir kelime olmayıp onun yerine "saç bakım evi ya da saç kesim evi" kullanılmaya başlanan Türkçemiz açısından umut verici kelimeler de mevcut.