ANLAMADI Kİ
Gece bakışlı başkahramanı gördüm dün gece. Gözleri geceden daha karanlıktı. Aklı çok bulanıktı. Kalbi damar damar tıkanıktı. Yıldızlar vardı saçlarında, şimşekler vardı bakışlarında, ah vardı yalvarışlarında. Belli ki yârdan yana terk vardı kaderinde! Keder vardı vücut dilinde.
"Sesim güzel olsaydı eğer acıklı bir türkü tuttururdum bu gece
herkesi ağlatırdım inadına
gözyaşlarıyla ıslatırdım
oysa sesim güzel değil
ve ben acıklı bir türkü yakıyorum içimde
ama söyleyemiyorum
elinde bomba patlamış gibiyim."
diye konuştu başkahraman. Ah başkahraman ah! Figüranların volta atıp tafra kesip aşkı haddinden fazla yaşadığı bir vakitte sen gibilerin yeri yok bu alemde! Yazmanın nasıl bir kalpten geldiğini göremezler ve sana ’Üç beş satırla âşık olduğunu mu zannediyorsun?’ derler.
"Ressam olsaydım eğer hep siyah rengi kullanırdım resimlerimde. Hüznün resmini çizerdim mutlaka! Bir papatya resmi ama yaprakları düşmüş boynun bükmüş. Bir gemi resmi fırtına içinde ama Kaptan’ı suya düşmüş elini uzatmış bir halde..."
Ne kadar da güzel benzetmelerin var be başkahraman! Halin pek duman! Yaman.
"Şair olsaydım tek seni yazardım
bercestem olurdun.
ve seni gören herkes şair olduğumu anlardı
başka şiirime gerek kalmazdı."
O zaman bundan sonra işin çok zor başkahraman! Ayrılığa düşmüşsün, hüzne bulaşmışsın, kederi rotan bellemişsin! Yazmayı marifet sanmışsın da nafileymiş işte! Uğruna kalem yonttuğun sildi yaşayıp yazdığın her şeyi!Yakışıklı da değilsin, paran da yok o kadar, zeki de değilsin bir kadın etkileyecek kadar! Tek sermayen kalemindi, onu da kırdın işte!
"Günlerden terki yaşıyorum
tıka basa hem de
doyasıya
patlayasıya
hiç değilse mükemmel biri terk etti beni
terke değdi
cana minnet!"
Ah be başkahraman, sende mi terk edilmişler kervanına katıldın? Sen de mi ayrılık ateşini yüreğinde yaktın?
"Züğürt tesellisi benimkisi bakmayın yine de siz
içim perişan
dilim ne söyler oysa!"
Saygı duyulacak bir başkahramansın kim ne derse desin! Kolay değil yazmak, yüreğindekileri çarşaf çarşaf pazara çıkartmak! Kimi parasını konuşturur; hediye alır, gezdirir, giydirir, yedirir, içirir. Bu şekli bir aşktır, fanidir. Kimi tipiyle götürür, eli gözü oynaştadır. Aklı fikri ince iştedir. Fırsatını buldu mu da başkasına yelken açmaktadır.Kimi de zekasını kullanır; ama bir tülü kalbe inemez, dokunamaz. Oysa sen kalbi sevensin. Hiçbir çıkar gözetmeden, hiçbir beklentin olmadan. Sırf O’na vurgun olduğun için yazmaktasın, ölümüne sevdiğin için, tek o beğensin diye.
"Siz mükemmel birisini kusursuz sevdiniz mi?
Yoksa okumayın bu hikayeyi
eksik kalır ve
hiçbir bir anlam ifade etmez size."
Kaç kişi; kaç yıl, kaç şiir, kaç hikaye, kaç deneme sordu da sordu "Hitap kime?" diye. Kâh Papatya oldu muhatap, kâh Küçüğüm oldu, kâh Esu oldu, kâh Su oldu. İlla ki oldu, mutlaka oldu. O olmazsa zaten hiçbir şey olmazdı. Şiiri onunla sevdim hikayeyi, denemeyi... En güzel dizem O’ydu, en güzel satırım. Buraya kadarmış şairliğim!
"Hep mutsuzluk hep umutsuzluk
oysa ben sende güzellik görmek istiyorum
umut istiyorum, şefkat, alaka
oysa ben sendeyken bile
sen ayrıymışız gibi yazıyorsun" dedi. Bilemedi ki ben onunlayken onsuzluğun korkusunu yaşıyorum. Onsuzluğun nasıl bir kaos olduğunu anlatamadım ki! O kadar onsuz kalmışım ki! O kadar onu özlemişim ki! O kadar sevmişim ki! Anlamadı ki!