- 608 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
ŞOLOHOV :SÜRÜLMÜŞ TOPRAKLAR
Şolohov’un iki ciltlik romanı, Sürülmüş Topraklar, 1929-1930 kışını anlatır. O kış, tarımın kollektifleştirmesine kesin bir dönemeci simgeler.
Roman bu dönemde kırsal bölgelerdeki kollektifleştirmelere yol açan tüm koşulları, belgesel denilebilecek bir gerçeklikle anlatır. Bu romanın konusu da Durgun Akardı Don gibi bir Kazak kasabasında geçer. Ama tipik Kazak ögeler, burada tüm köylülerin ortak niteliklerini ön plana yerleştirmiştir. Romanda,kolhozları güçlendirmek, kırsal kesimlerin yardımına koşmak üzere görevlendirilmiş yirmi beş bin işçiden biri olan, Putilov fabrikası işçisi Semyan Davidov’un köye gelişi, köylü kulübelerinde yapılan gece toplantıları, Parti bölge komitesinin ve bölge sovyetinin oturumları, aşırılıklar, tüm hayvanların kollektifleştirilmesi,’kadınların isyanı’ kulakların isyan hazırlıkları, Stalin’in,’Başarının sarhoşluğu’ makalesinin yarattığı etkiler ve nihayet, 1930’daki ’Bolşevik İlkbaharı’nda,kolhozcu köylülerin ilk kez tarlalara çıkışları anlatılır.
Birbirleriyle amansızca mücadele eden farklı sınıfların, kolhozlar uğruna verdikleri savaşın belli başlı tipleri çıkar karşımıza: İşçi Davidov ve Kazakların önderi Polovtsev, konunun akışını sağlayan başlıca iki kahramandır. Birincisi, bu bölgeye, kollektifleştirme hareketi için sürdürülen kampanyayı yönetmek üzere, Parti tarafından gönderilmiştir. Diğeri ise, şimdi kolhozun muhasebeciliğini yapan Ostrovinoy’un evinde saklanmaktadır. Amacı, arkadaşını kullanarak kolhoza zarar vermek, kampanyayı başarısızlığa uğratmaktır.Romandaki Kazak köylüleri şaşırtıcı bir canlılığa sahiptirler. Yerel Sovyet’in başkanı, eski yoksul köylü Razmetnov’un, bir Kazak onbaşısının dul karısı Marina Ppaparkova ile ilişkisi vardır. Razmetnovkolay etkilenebilen bir kimsedir. Ama Şolohov, emekçi Razmetnov’un nasıl galip geldiğini ve Davidov’un sadık yardımcısı olduğunu incelikle anlatır.
Tipik bir orta köylü, bir küçük üretici olan Kondrat Maydannikov’da çok canlıbir roman kahramanıdır. ’Kondrat’ın Kolhoza alışması kolay olmadı. Kendisini mallarına mülklerine, öküzlerine, avuç içi kadar sevgili toprağına bağlayan göbek bağını, kan ve gözyaşlarıyla koparabildi.’
Şolohov, Kondrat’ın bir gece ahıra girip kolhoz’a götürmesi gereken öküzlerle vadalaşmasını ustaca anlatır.Henüz gün batmamışken , öküzler sudan dönerken, ’her zamanki alışkanlıklarıyla eve doğru yöneldikleri zaman , öfkeden kabaran Kondrat, atını hayvanların önüne sürüp yollarını kapadı ve öküzleri köy Sovyetine yöneltti. Bir kolhoz köylüsü olan Kondrat’ın çalışma aşkı, kolhozun varlığını namuslu ve titizce korumasıyla, çalışkanlığıyla dışa vurur. Şolohov, Maydannikov’un kişiliğinde kolhoz hareketinin evrensel ve devrimci özünü ortaya koyar. Sosyalizm yolunu tutar tutmaz Kondrat’ın önünde dünya açılıverir.
Kondrat Beş Yıllık Planın onarmaya çalıştığı sefaleti düşünür ve yırtık pırtık giysileri altından yumruklarını sıkar. Bir yandan da komünistleri desteklemeyen Batılı işçilere nefretle seslenir: ’Sizler patronlarınızdan iyi ücret almak için bizleri sattınız. Kardeşler tıka basa yiyebilmek için bizlere ihanet ettiniz!..Sınırın üzerinden bakıp, ülkemizi kalkındırmak için nelere katlandığımızı görmüyor musunuz? Yalın ayak,çırılçıplak çalışıyoruz: Dişlerimizi sıkıyoruz öfkeden, ama yine de çalışıyoruz. Her şey tamamlandığında geleceksiniz belki de, ama utanacaksınız o zaman.’
Romanın bir başka kahramanı Büyük baba Şukar, hayatı acılarla geçmiş yaşlı bir kolhoz üyesidir. Karşıda, düşman tarafta, ’garip, ikili bir yaşantı sürdüren ’Yakov Ostrovnoy vardır. Becerikli ve enerjik bir adamdır. Kolhozlara ve Bolşeviklere karşı, nefreti, tüm zeka ve enerjisini , onları tahrip etmek için kurnazca bir sabotaj düzenlemekte kullanılmasına yol açar.
Tesviyeci Semyan Davidov, romanın baş kahramanıdır. Bozgundaki Levinson gibi, Davidov’da, romanda, proletaryanın devrimdeki tarihsel rolünü simgeler. O, sınıfının deneylerinin taşıyıcısıdır; sosyalizm için mücadelenin ustalarındandır:İşçilerin , emekçilerin eğiticisi, dostudur;kulakların karşısındaki yenilmez güçtür. Kulakların hasadın depolandığı kollektif ambarı talan etmeye kışkırttıkları köylü kadınlar tarafından ağzından burnundan kan gelene kadar dövülüp hırpalandıktan sonra, toplantıda Davidov, isyancı kadınlardan birine şunları söyler: ’Sen , vatandaş, korkma. Yüzünü aç. Dün beni eşek sudan gelene kadar dövdün ama söz veriyorum kimse sana dokunmayacak. Ama yarın tarlada çalışmaya gittiğinizde ipe un serersen. İyi çalışmazsan , unutamayacağın bir dayak atarım sana. Ama öyle senin yaptığın gibi sırtına sırtına vurmam, oturacak halin bile kalmasın diye daha aşağılara vururum ha! Allah belanı versin emi! ’ Davidov’un aldatılmış kadınları affetmesi ve bu şakacı üslubu, onları ne kadar anladığını, kendisine ve uğrunda mücadele ettiği davaya ne kadar yakın gördüğünü göstermektedir. Ama Rozmetnov, çocuklar yüzünden kulaklara acıdığında Davidov öfkelenir. ’Gözlerini Andrey’e dikip, öfkeden boğularak konuşmaya başladı. Onlara acıyorsun demek , diyordu. Onlar bize acıdılar mı? Çocuklarımızın ağladığını gördükleri zaman gözyaşı döktüler mi? Öldürülenlerin yetimlerini gördüklerinde ağladılar mı? Babamı, fabrikadaki bir grevden sonra işten attılar. Sibirya’ya sürdüler. Anam dört çocukla yalnız kaldı...Açlıktan ölmeyelim diye kendini sattı anam. Ne diyorsun sen? ’
Sürülmüş Topraklar’da, Durgun Akardı Don’da, da görülen dramatik sahnelere sık sık rastlanır. Polotsev’in vurduğu bir askerin ölümü, kulakların tasviyesi gibi sahneler bazen natüralist bir üslubun izlerini taşır. Ama romanın yönlendirici fikri insanın lirik ve ölçülü yüceliği büyük amaçların yüklediği yüceliktir. Davidov, taptaze bir yeşile bürünmüş stepi seyrederken ’onlar mutlu olacaklar’diye düşünür. ’Gün gelecek makineler, en güç işleri insanların yerine yapacak...O keskin ter kokusunu unutacaklar kuşkusuz...O anı görmek, o güne kadar yaşamak isterdim.’
Romanın kadın kahramanları büyüleyici yaratıklardır:Davidov ’un metresi olan, Nagulnov’un karısı Luşka, becerikli, inatçı, zeki bir kadındır.Ama en çekici kadın kahraman, romanın ikinci cildinde, Davidov’un gönlünde Luşkanın yerini aldığını gördüğümüz Varya’dır. Varya’nın birlikte çift sürdüğü gömleklerini gizli gizli yıkadığı Davidov’a olan aşkı ve Davişdov’un ölümünden sonraki tutumu, okuru derin bir şekilde etkiler.
İkinci ciltteki bazı sahneleri, örneğin Davidov’la Seyis Arjanov arasındaki konuşma şaşırtıcı bir güçtedir. Ama bütün olarak, ikinci cildin daha az başarılı olduğu kanısındayım. Örneğin yaşlı Şukar’ın belirdiğ sahneler beni biraz yorar. Birinci ciltte dramatik düğümleri yumuşatan Şukar’ın kişiliği ikinci ciltte adeta bağımsız bir varlık kazanır. Üslubu zorlar ve yorar. Romanın sonunda, yaşlı adam daha değişik bir açıdan gösterilir ve insani nitelikleri daha aydınlıktır ama yine de genel izlenim değişmez.
Şolohov’un diğer kitapları gibi Sürülmüş Topraklar romanı da acıklı bir şekilde biter.Davidov ve Nagulnov, Sovyet iktidarının düşmanları ve Ostrovnay’ın evinde gizlenen kolhozcular tarafından öldürülürler. Böyle bir son belki de en inandırıcı sondur. 1930’larda, Kazak kolhozlarında yeni rejimin yandaşları, düşmanlarıyla elde silah mücadele etmek zorundaydılar. Bundan otuz yıl sonra Şolohov, romanın ikinci cildini bitirdiği zaman, artık kitap devrimce olduğu kadar tarihsel bir nitelik kazanmıştı. Ama Sovyet okurları Davidov ve Nagulnov’a öylesine bağlanmışlardı ki, bugün hala Don bölgesinde Davidov ve Nagulnov’un gerçek kahramanlar oldukları ve yerlerde hala devrim için çalıştıkları anlatılır.’Dünya devrimine dönük’yarı cahil Nagulnov bana romanın en dikkat çekici kişisi gibi gelir. Onda hayal ve öfke birlikte yaşar. Tutku ve özlemlerle yanar tutuşur. Nagulnov, o yıllarda yeni kentler kurmak üzere dünyanın öbür ucuna.taygaya kadar giden ve orada karlar üzerinde kurulan çadırlarda yaşayanların o muzaffer gerilimin simgesidir. Savaşta, ateşe gövdelerini siper eden düşman uçaklarını hayatlarını feda ederek imha eden Sovyet vatandaşlarının öncüsüdür.
Durgun Akardı Don’dan belki daha az mükemmel ve daha az lirik olan bu romanda Şolohov, Sovyet dönemi insanının belirgin çizgilerini vermeyi başarmıştır.
Şolohov, ağır yazan bir yazardır. Hitler Almanya’sına karşı verilen ulusal savaşı anlatan Vatan İçin Dövüştüler romanını bir türlü bitirmemiştir. Bunun nedenini bilmiyorum. Belki de Alman faşistlerinin yaptıkları kanlı vahşeti hatırlamaya dayanamıyordu. Belki de kahramanları kafasında tam oluşmamıştı. Ama romanın yayınlanan bölümleri, Şolohov’un sanatının ölmez gücünü ve kapsamını kanıtlıyor. Durgun Akardı Don ve Sürülmüş Topraklar gibi filme çekilen Bir İnsanın Kaderi hikayesi içinde aynı şey geçerlidir. Bir İnsanın Kaderi esir alınan bir insanın hikayesidir. Evine döndüğünde, savaşın her şeyini alıp götürdüğünü görür. Ama yine de yaşama sevincini ve yolda rastladığı kimsesiz bir çocuğu alıp büyütme gücünü kendinde bulur.
Bütün bunlar, hikayede olağanüstü bir güçle anlatılır. Savaş sırasında milyonlarca insanın yaşadığı bu dramın böylesine bir psikolojik derinlik ve aydınlıkla anlatıldığına başka bir eserde rastlamadım.
Şolohov, ağır yazar ama uzun süreler okunacaktır. 1965’de Nobel Edebiyat ödülünün yazara verilmesi son derece haklı ve doğaldır.
YORUMLAR
Aydınlatıcı roman tahlilinizden dolayı elinize sağlık.
Konunun bir roman olmasından dolayı çok da alakası yok yazdıklarımın ama yazmazsam da olmazdı.
1973 yılında içinde Şolohov, Aytmatov, Hamzatov gibi bize tanıdık yazarların da olduğu bir grup "Sovyet Aydınının" yazar Soljenitsin ve fizikçi Saharov aleyhine, onları küçük düşürüp, cezalandırılmalarına yönelik Pravda'da yayınlanan bir utanç belgesi mektup var ki,.. İşte KP'nin direktifiyle yazılan bu mektup onlara olan tüm saygımı yitirmeme sebep oldu.