- 876 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Boynundaki Mavi Darağacı
Ada ülkesinde yaşayan kıza...
Keşke boynunda asılı duran kolyenin ucundaki mavi parçacığa sahiden ne kadar güzel olduğunu anlatabilsem... O mavi parçacık sen yürürken boynuna çarptıkça, bir yerlerde bir kalp daha hızlı çarpıyor, bunu bil. Her şeyden önce bunu bil ve bir anıt gibi hayatımın ortasında dikilen gövdene ne kadar çok inandığımı, gövdeni ne kadar çok andığımı, seni ne kadar çok anladığımı, sen olmazsan ne kadar çok ağlayacağımı... Tüm bunları bil.
Sevgilim, avuçlarını bana bağışla...
Ağzını. Ağzının kenarındaki gamzeleri. Ki büyük bir krater derim ben o gamzelere... Biliyorum kraterler senin gamzelerinin oluşturduğu çukurlara pek benzemezler belki ama, ikisi de çok büyük bir doğa olayıdır, sen de bunu bil. Bağışla sevgilim... Gözlerinin içinde insanların aklını; benim kalbimi donduran rengi bana bağışla. Kalbimi durdurup avuçlarının içinde tekrar attıran rengi ve boynundaki sihri. Omzundaki gizemi... Yer çekiminin olmadığı omzundaki o büyük sihri bana bağışla...
Rabbim, sen de bağışla...
O’nu hak ediyorum. Böyle büyük laflar edeceğim için senden özür dilerim ama, boynundaki kolyenin ucundaki mavi parçacığı ve bir anıt gibi dikilen gövdesini, en ufak bir dokunuşla kızaran o narin etini, yanağındaki pürüzleri, parmak uçlarını... Yani tüm bunları bana bağışla... O’nu bana bağışlamalısın; çünkü onu gördükçe sana daha çok inanıyorum...
Ey, dünya! Ey, büyük insanlık! Siz de bağışlayın.
Biliyorum sözleşmeler, biliyorum yeraltı kaynakları, küresel ısınma, açlık, savaşlar, yanardağ patlamaları, kuraklık, iklim değişiklikleri... Ya, biliyorum, ekonomik sorunlar, şiddet, bulaşıcı hastalıklar, toprak sınırları, cinsel özgürlük, seçimler, demokrasi, insan hakları... Biliyorum, hepsini adım gibi biliyorum... Ama sizce de şu koynundaki kolyenin ucunda duran mavi parçacık çok güzel değil mi?... Bir anıt gibi dikilen gövdesi... Teni... Ey, dünya! Ey, büyük insanlık! O’nu bana bağışlamalısınız, çünkü siz onu bana bağışladıkça, dünya — şu kahrolası dünya daha yaşanılır bir hale gelecek...
Ve sen; O’nun boynundaki kolyenin ucundaki mavi parçacık... Sen de bağışla...
Biliyorum o, yaşadığı ada ülkesinde özgürce yürüdükçe sen de çarpıyorsun boynunda tıpkı bir kalp gibi. Yaşıyorsun... Ama senin yerine gökyüzüne sürüp maviye boyadığım dudaklarım çarptıkça o’nun boynunda, mavi gözleri ve içindeki sarı-ufak özgürlük parçacıkları daha güzel gülecek... Onun mutluluğu için çekil aradan ve sen de bağışla beni mavi parçacık... Beni ona bağışla...
Sevgilim, biliyorum belki zor ama,, sen de bağışla...
Boynundaki sihri öğrenmek istemiyorum, yer çekiminin olmadığı omuzlarındaki gizemi çözmek umurumda değil, sen kratere de benzetmeyebilirsin ağzının kenarındaki gamzeleri, ona da hiç kızmıyorum. Ama,, boynunda o kolye yerine dudaklarımın çarpması için, beni sana bağışla... Gözlerinin mavisinin içinde saklanmış sarı-ufak özgürlük parçacıklarından biri olup orada ömürce kıpırtısız kalmam için, boynunda yaşamca asılı kalmam için, beni sana bağışla...
sevgilim, biliyorum belki zor ama,,
sen yine de bağışla...
16.07.2014 / Onur Budak