- 1091 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Ne Demezsin?
- Dünya, ateşden - kızıl bir nehrin üstünde giden ahşap bir kayık mı?
- Ne sorduğundan çok ’sorduğun’ önemli dedi. ’Yani?’ der gibi bakınca devam etti: Kilitleri önce buna ayarlamalıyız, soruya ve cevaba. Çoğu kişi ne doğru bir soru sorar ne de doğru bir cevap verir.
- Haklısın. Her şey illa ki bir şeye karşılık geliyor değil mi. Soru veya değil, ama bir ’şey’ sonuçta.
- Ama soru önemli. Hatta ondan da önemli olan, kendine sorabilmek soruları.. Elbette, kilit dediysem, kilitleyen, bağlayan, kalıplaştıran sorular değil kastettiğim.
- ’Anlıyorum’ diyerek kısa bir pasla konuyu açmasını izledim
- İnsan, nereden uydurduğu belli olmayan, rastgele diyebileceğim ’öngörülerle’ nereye varabilir? Test edilmemiş, doğruluğu veya yanlışlığı çok farklı eleklerden geçmemiş bir sürü fikir’cikle?
- Test kelimesi dikkatimi çekti. Kontrol mekanizması demek istiyorsun.
- Bir anlamda öyle. Ama onda bile iki kere iki dört diye birşey yok. Bir yaklaşım var yani sadece.
- Peki öz fikirlerimiz n’olacak. Beni ben, bizi biz yapan?
- Öz fikirlerimiz daha da özleşecek, yoğunlaşacak böylece. Toplam kalitesi artacak. Düşünsene, müthiş bir fikrin var, ama müthiş sadece, yani dehşet verici! Kelimenin tam anlamıyla böyle olur, dehşet verir. Psikososyal ayağı zayıf, hele zayıf değilse bile söz sahibinin özgüveni zayıf...
- Bir çeşit yaşam kariyeri diyebilir miyiz bu çerçeveye?
- Sana bağlı. Belki özgürlük telkini, belki bağımsız ’testmetre’, bilemiyorum.. Bilememeyi tercih ediyorum.
- Ciddiyete espri katmak amacıyla göz kırparak veda zamanınn yaklaştığını da hissettirdim: ’Teşekkür ederim Aristo...’
- ’Rica ederim çekirge’ mi demeliyim. Ama en azından önyargı belleklerimizi temizleme irademize zemin hazırlayabildik galiba?
- Güldüm hafiften: ’Hazırladın mı demeliyim’
- ’Ne demezsin’ şeklinde göz kırparak bitirdi konuşmamızı.
+ + +
Uzun zamanlar geçti sonra. Bir sürü bulut. Bir sürü gölge. Bir sürü güneş.
Yürüdü yürüdü gittiler.
Bir sürü soru. Bir sürü cevap...
Kimi sorular aslında cevap. Kimi cevaplar gerçekte soruydu.
’Ne demezsin?’ dedim bir anda.
Belli bir anlamı yoktu.
Muhatabı da.
Ama o soru işareti yok mu!
Kuyu gibi deşecekti elbette bir şeyleri.
Çengelliyle alıverecekti tortuları belki.
Evet belki!
Soruyla parlamalı. Soruyla kendi cevabını parlatmalıydı.
Belki.
Değerdi!
Ne demezsin?
akdenizce?
Ne Demezsin? Yazısına Yorum Yap
"Ne Demezsin?" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.