yazıcıklarım...
BİR AKŞAM ÜZERİ
Otobüsün camından bir bahar akşamının nazlı nazlı gündüzü uğurlamasını izledim. Tatlı bir kızıllık gökyüzünü süsledi, yumuşak meltem yüzümde, saçlarımın arasında gezindi. Yanımda oturan kızın kucağındaki ayakkabı kutusuna takıldı gözüm. Yavaş yavaş araladı kutuyu. İçinde küçük bir tavşan vardı. Yumuşacık tüyleri vardı belli ki. Okşamak, dokunmak istedim. Yüzümdeki sevgi dolu ifadeyi gören kız, meraklı bakışlarıma kızmak yerine gülümsedi. Hayat böyleydi işt. Ertelediklerime üzülsem bile biten günü, izlemenin zevkine varıp,dokunamadığım küçük bir tavşanın tatlılığına, sevimliliğine hayran kalmaktı. Bu küçük anlarımın toplamı benim hayatımı oluşturuyordu.Ama ertelediklerim canımı yakmaya devam ediyordu. Hava karardı; ineceğim durağa vardık; tavşan genç kızın kucağında kaldı. Zaman akmaya devam ediyordu. Hayat böyle işte...( 22/04/08)
GAZETECİ ÇOCUK
Vapurun düdük sesi, martıların çığlıklarına karışır. Eminönü’nde sabahları. Sabahın taze serinliği,poğaça kokusuyla yarışır. Kalabalık bir sabah sersemliği duyulur sokaklarda. Sessiz bir kalabalık oradan oraya koşuştururken işe gitme telaşıyla, gazeteci çocuk şu meşhur ücretsiz gazete tomarını en hızlı, en çabuk dağıtmanın telaşındadır. Mavi şapkası, mavi-turuncu önlüğü, gülümseyen gözleriyle kırmızı ışığa takılan yarı uykulu gözlerle araçlarından bakan insanlara yaklaşır. Öyle ya her araca 2 veya 4 tane verse biran önce biter bu elindeki tomar. O da günlük yevmiyesini alarak üniversitesine cebinde yol ve yemek parasıyla gitme hakkını erkenden yakalamış olur.
Araçların birinin camından ona bakan yorgun bir kız bakışlarıyla okur tüm bu yaşadıklarını belki de... ( 17/04/08)
YAZDIM
Koşuşturmaca sürüyor çevremde. Sanki ben biraz daha yavaşım onlara göre. Yavaşlatılmış bir film çekimi ritminde yürüyorum. Yanımdan şık bayanlar ve beyler geçiyor hızlı adımlarla. Parfüm kokuları birbirine karışıyor. Ellerinde minik kahve kutularıyla taptaze kahve kokusunu parfüm kokularına ortak yapıyorlar yanımdan geçerken.Bahar sabahlarını ve akşamlarını çok severim. Mis gibi kokar, bahar tazeliğini yeni doğan veya biten güne armağan eder.
Bu sabah aynı yoldan yürüyüp işime giderken ve akşam eve dönerken, yorgun insanlar arasında bu tarif edilmez bahar huzurunu yaşadım. Bunaltmayan bir hava, hafif tatlı bir rüzgar...Ne olup bittiğini anlamadan, kontrolüm dışında geçen şu günlerde hissettiğim güzel anları en azından yakalamak, kaçırmamak isteğiyle sarıldım kaleme.
Kalem bile anlatamaz bahar ne demektir bizeJ
BİR FİNCAN KAHVE
Güneşli bir bahar sabahı bir kafenin en güzel manzaralı masasında oturmuş nefis kahve kokusunu burnuna, lezzetini damağına çeken sarışın güzel, işine varmaya çalışanların dikkatini çeker. İştahla kahvesini içerken, merakla bir şeyler okumaktadır.
Kafenin davetkar kahve kokusu kadar çekici bu kadın, bu koşuşturmaca içinde huzur ve sakinliğin resmi gibi camekandan sergilenir adeta bir sanat eseri edasıyla.
Sabah işe gider gibi uyanıp hazırlanıp boş boş pinekleyebilecek, nefis kahve kokulu, rahat koltuklu, huzurlu bir mekan bulma arzusu uyandırır işlerine giden insanların yüreğinde. ( 17/04/2008)
VEDA
Adını okşamıştım farenin ucuyla ekranımda. Sen gelseydin saçlarını da okşayabilirdim şefkatle. Ama beklenen, istenen her şey elde edilemediği için kıymetli oluyor. Artık istemiyorum gelme sen! Bugün anladım...Bugün seni kalbimden uğurladım. Gelsen de ben yokum artık...
YİTİK ADAM
Yitik bir adam. Kendisi sigara, alkol ve hiçliğe bırakmış, teslim etmiş! Gözlerini kapayıp derin bir uykuya dalmayı bir daha uyanmamayı diliyordu hayattan. Küçük umut ışıkları, bu kör karanlığı aydınlatmıyordu. Çok fazla çaba gösterdiği de söylenemezdi.Yitik olmak suçu bu haline atmak kolay geliyordu. Tembelliğini herkesten saklamanın tek yolu ona sığınmasıydı. O da tam olarak bunu yapıyordu.
( 04/03/08)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.