KOYUN KORUM’UN VEDASI
( Birazcık deli,birazcık manyak ve birazcık uçuk olmayan bir düşünür görürsen testislerine bakın .Sakın hadım edilmiş olmasın!)
Bir varmış, bir yokmuş. Rüzgarın dibe vurduğu,kestanelerin ağaç dallarından kopmaya hazır olduğu,ineklerin mekteplere gitmediği ve atların sarhoş halde dolaştığı bir kasaba varmış.
Kasaba denilen yerde evler iki üç katlı,merkezi sistemle ısıtılan,musluklarında içmeye sular dışında; şaraplar, gazlı içecekler,diyet yapanlara az şekerli sıvılar akıyormuş.Herkes kendi halinde mest olarak yaşıyorlarmış.Üretim ilişkileri,tüketim ilişkileri,yeniden dönüşüm ilişkileri,agresiflik boyutları,hırçınlık süreğenliği ve hatta sevişme koşulları üst yönetim tarafından belirlenirmiş.Yönetimin aldığı kararlar on yılda bir gözden geçirilir,yeni öneriler var ise güncellemeler yapılırmış.
Akşamları, kasaba halkının spor ve müzik saatleri varmış.Zamanla yarışır gibi,usta öğreticilerin,hocaların,akademisyenlerin,sanatçıların,zanaatkarların ve her türlü beceri ustasının öğretileriyle meşk olurlarmış.Büyüklerin bu faaliyetlerinin benzerleri de çocuklar için tasarlanarak sürdürüyorlarmış.
Koyun Korum adında bir belediye başkanları varmış.Göbeğindeki yağları satacak yer bulamadığından adeta kuduruyormuş.Bu yağlar ,öyle kolay elde edilemediğinden çok kıymetliymiş.Elli beşinden sonra kafasında saçları kalmamıştı.İnternet üzerinden bir siparişle aldığı egzotik doğal plastik maddeyi deri altına enjekte etmişler.Tam tamına iki gün sonra öyle bir saç sıçramasıyla karşılaşmışlar ki,haftada bir kuaförü ayağına çağırıyormuş.Kestikçe kudurtan bir saçla uğraşıp duruyormuş.Doğuştan köse olan bölgelerine fazlalık saçları çekip ektirmeye karar kılmışlar.Erkeklik dürtüleri çoğalmaya ,çağlayanların frekansları tavan yapıyormuş. Akşamları uyku zamanları gelip çattığında ,haremindeki kadınların bağırtıları,inlemeleri yerel müzik ve sinemalara ilham konusu oluyormuş.
Koyun Korum, elde ettiği başarı hegemonyasını bırakmak bir yana bu konuda yakın bir akademisyen arkadaşının yardımıyla bir de kitap yayımlatır.Ününe ün katar.Yaşı doksan ve yüzü aşan erkekler de Koyun Korum’un kitaptaki tavsiyelerine dikkat ederek yeni maceraların kapı aralıklarını açmışlar.Hal böyle olunca da ithalat politikaları yeniden yönetim tarafından gözden geçirilmesine karar verilmiş.Ve ithalatta yer alan en önemli kalem “kadın ithalatı”ymış. Komşu kasaba ve diğer uzak diyarlara teklifler sunulur.Normal zamanlarda kuduranlar ile ileri yaş periyotlarından bu yönden yapay mecralarla kudurtanların farklı özellikleri varmış.
Rüzgarın kuzeyden estiği,yıldızların çıplak gözle görülebildiği,hava basınç hareketlerinin yükseklerde seyrettiği,son yaprakların dallarından ayrılmak için istemsiz bir şekilde yere düştüğü,inlemelerin kış mevsiminin ahengiyle doğanın dansında galibiyetler aldığı bir akşamın zifiri karanlığında “Turuncu Tren” , saatte beş yüz doksan dokuz kilometre kızla kasabanın peronuna yanaşır.Derin bir sessizlik kasabanın her yanına zamk gibi yapışmış,içteki derin solumalar ağızlardaki buharların geri tepmesiyle ahenksizliğin ritminde kayboluyordu.Yaşı kemale yakın delikanlılar olanca bütün deliklerini ehemmiyet altına almışlardı.
Koyun Korum ve ekibi, gelen misafirleri belediyenin Zımbırtı Bandosu’nun bin beş yüz desibellik bandosuyla karşıladılar.Soğuk havanın muhalefetine maruz kalmadan misafirleri kalacakları mekanlarına götürdüler.Yemeler ,içmeler ,meleşmeler,ısıtma katsayısının arttırılması için gerekli münasebetler uykunun göz bebeklerine iliştiği saatlere kadar sürdü.Gelen ithalatın sahiplere taksimi için bir bilim heyeti kurulu oluşturulmuştu.Ertesi gün genç delikanlıların atmosferik basınç,iç basınç,eylemsellik özellikleri,erkeklik hormonal durumları, gelme ve itme durumları, sanatla sevişmenin kalitesinin ne ölçüde artırılabildiği,bunun en iyi performansla nasıl taçlandırılabileceği elemelerin olacağından kimsenin şüphesi yoktu.Şüphe edenlerin psikiyatrik yönden de bir teste tabi olacaklarını
analarının gerdanlığı kadar biliyorlardı.
Ertesi gün,getirilen ithal kadınlar yaşı kemale ermiş ama gönüllerinde seksin eksik olmadığı yer yer de kuduran ihtiyaç sahiplerine tahsis edilmiş.
Uslat Kadın,bir seksen boyunda ,siyah uzun saçları topuklarına kadar geliyordu.Siyah üzümden gözlerini alıp,ceylanın çenesiyle bütünleşen yekpare vücudunu öne doğru kavis yaptığında derinlere kadar işleyen sevgi yumaklarının esaretinde kalmamak elden değildi.İçtiğinde arıtılmış suları gırtlağındaki küçük benlerin dansı insanın içine işliyordu.
Kirpikleri göz çevresinin çizgi bileşenleriyle oldukça uyumlu,üst kıvrımları canlılık veren açıyla bütünleşiyordu.Bedenin ruhsallığında ,gizemin derinliğinde karanlığın ışımasını bekleyerek günleri,ayları ve mevsimleri yok saymıştı.Zamanın ilişemediği bir dilimde,kaybolan insanlık nehrinde girdaplara maruz kalmadan, kendi başına evrenin diğer bileşenlerini avuçlarından tutabilir miydi?Aynaların geri bildirimleri ,hiçbir çizgisine ilişememiş,yapmacık sevgilerin hoyratlığı tensel bedeniyle yüzleşmemiş…
Koyun Korum güne başladıktan sonra ne yapacağını bilmeden belediyede makam oturağının orta merkezinde kıçını yerleştirme derdindeydi.Koltuğun orta merkezinde elleriyle aletlerini yoklar dururdu.Burnundaki soluması göbek yağlarının yukarıya yaptığı basıncın etkisiyle sık aralıklarla tekrarlıyordu.Çizgili elbisesi ,ortada iki yana yırtmaçla destekleniyordu.İmaj dönüştürücüler, üstün tavsiyelerini , farklılık yaratma becerilerini adamın her yerine enjekte etmişlerdi. Kravat desenlerinde neredeyse doğadaki bütün renklerin hışmıyla sallanıp duruyordu.Al beni beni yutayım seni gibi bir bakışla sol eli telefona uzandı. Telefondan gelen sesin iyiye işaret olduğunu görüşmenin sonunda veri olarak yüzüne yansımasıyla ele veriyordu.
Odadaki müzik, yüz yıllar öncenin Yunan Antik Kentlerindeki lirden çıkan nağmelerin
yudum yudum nefeslere hükmettiği,boşlukta ruhların hareketsiz kaldığı anları yaşatıyordu.Işığın geliş yönünden süzülen Uslat Kadın’ın uzun giysisi ayak uçlarına geliyordu.Adımlarıyla ritmini bulmuştu.Müzik dansla bütünleşiyor.Odadaki resimler önemini yitiriyor,nesneler kaybolmaya yüz tutuyordu.Simgesel dönüşümler hızını iyice düşürmüş,gözlerin algısı kendi merkezine çekilmişti.Mekansal algılar kaybolmuş,zaman sanki bu dilimde kayboluyordu.”Küt” diye bir sesle Koyun Korum yere yığıldı.Önce kıçı zemine yerleşti.Sonradan belin arka kısımları,ensenin iki vuruşuyla zeminde sabitlendi.Gözleri bulutlandı.
nake
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.