Bir Şizofrenin Mektupları III
Sana bir süredir yazmıyorum. Dün uzun zamandır kalabalık bir insan grubunun içine girmek zorunda kaldım. Bütün gece izlemlediğim; sahte gülümsemeler, olmadığı karakterlere girmeye çalışırken kıvranan zavallılar, yapay sohbetler, ve daha bir sürü mide bulandırıcı manzara. Kendimi onlardan üstün veya denk gördüğümden değil. Tersine ben hepsinin toplamından daha aşağılık biriyim. Farkımız, beni onlardan farklı kılan bunun farkında olmam ve bu şekilde davranmam. Gecenin bir bölümünde sigara içilebilen büyük bir balkonda yine bir köşede insan denen varlığın çeşitli tuhaflıklarını izliyor ve hepsini sınıflandırmaya çalışıyordum ki, üzerinde mini etekli pembe dar bir elbiseyle, normalde her erkeğin fazlasıyla ilgisini çekebilecek bir kadın gözüme takıldı. Sigara içiyordu. Göz göze geldiğimizde gülümseyerek gözlerini kaçırdı önce. Balkon kalabalıklaşmaya başladığında çantasından ikinci bir sigara çıkarttı ve bana doğru yaklaştı. Az önce onu izlerken çantasına koyduğu çakmağın varlığını bildiğim halde "ateşinizi alabilir miyim?" diye bir soru cümlesi kurdu. Şuh ses tonu, bakışlarındaki ışık, duruşu (ayaklarının yalnızca birine tüm ağırlığını vererek diğerini dizinden hafifçe bükerek parmak uçlarında tutması) bir kaç saniyelik sessizlik sonucunda yüzündeki çapkın ve herşeye hazır gülümsemenin çakmağımı çıkartıp sigarasını yakarken "vultur non capit muscam" (nereden o an aklıma geldiyse) dememle yok oluşunu, ve yerini kaşlarını biraz çatarak daha büyük bir gülümseme ve merakla "anlamadım" demesiyle son buldu. O an anlatmaya başlasam, muhtemelen asansörde başlayıp otoparktaki arabamın arka koltuğunda ve sonrasında da onun evinde devam edecek bir gece geçirmek, sabah kahvaltı masasında benim gömleğim üzerindeyken kucağımda başlayıp öğlen saatlerine kadar evin çeşitli yerlerinde devam edecek, pek çok adamın hayali ile yanıp tutuştuğu bir macera yaşama ihtimali çok yüksekken, bunun yerine iyi geceler diyerek yanından uzaklaştım. İçeri geldiğinde bir süre gözleriyle etrafı taradı. Ve hızla mekandan çıktı arkadaşlarıyla. O an onun oyununu oynamak, benim için vazgeçilebilecek bir şeydi. Bunu ona anlatabilmeyi isterdim. Nedenlerimi. Neden onun kadar güzel de olsa kadınların beni dış görünüşleriyle tavlayamayacaklarını. Bazen bu ateşi küçücük bir zeka kıvılcımının yakabildiğini. Bedensel hazlardan çok akıl oyunlarından zevk aldığımı. Aradığımın gerçek bir partner, her şeye ortak birisi olduğunu. Kendiyle sorunlarını çözmüş, yaptığını bilen ve bundan en ufak şüphesi olmayan, diğerlerinde biraz farklı, benim gibi düşünebilen kadınları çekici bulduğumu anlatabilmeyi çok isterdim. Nasılsa anlamayacaktı. Hiç vakit kaybetmedim. Ve anlatmaya çalışmadım. Bunu dene. Zaten anlamayacak olana kendini anlatmaya çalışma. Yorulma. Sit vis vobiscum...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.