- 659 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ÇİMEN -1
ÖYKÜ NEYDİ ?
YAŞANMIŞ VEYA YAŞANMASI MÜMKÜN OLAN OLAYLARIN YAZIM BİÇİMİ.
ÖYKÜLER TÜM YAŞANMIŞLIĞIYLA BENDEN. VE CÜMLENİN BİRİNCİ BÖLÜMÜNDEKİ TANIMDAN.
AYNI ADI TAŞIYAN ÜÇ ÖYKÜMDEN İLKİ
Kelebek gibiydi Çimen. Renk, renk, benek ,benek, berrak, su gibi.Arı, duru.Hiç kir barındıramıyordu içinde. Hemen dışına vuruyordu.Ya da her türlü kir, pas onda tutunamıyordu. Gizli, saklı köşesi yoktu çünki.
Çocuk gözleri öyle ışıldı ki, daldaki yapraklar mı, yerdeki çimenler mi gözlerine akmış anlamıyordunuz bile.
Zaten "Çimen" adı da gözlerinin koruk renginden dolayı verilmişti ona!
"Koruk gözlüm" diye severdi hep, erkek çocuk özlemi içinde olan babası Çimen’i Ama Osmanlı kadındı çerkes babanne ve dediği de dedikti gerçekten. "Koruk, ekşimtrak, buruk, zamansız " derdi. "Benim kızım"Çimen"olacak. Hep güzellikler, umutlar, çiçekler taşıyacak gözlerinde" diye sürdürürdü konuşmasını.
Öyle de kaldı adı."ÇİMEN " .Arkası da oğlan gelmedi zaten.Şaşılacak şey şu ki, çerkes beyi eskisi gibi, oğlan hasreti çekmiyordu san ki! Zira Çimen, oğlan çocuğu gibi afacan, başına buyruktu.Gözü de karaydıeni konu Çimen’in.
Öndeki ablalar, arkadan gelen dördü kız ve başka zamanlara ertelenen ocak direği oğlanar derken, yedi çocuğun arasında Çimen büyüdü gittii?
Aylar, yıllar,mevsimler , mekânlar hep değişti.
Ölümler, kayıplar, yenilenenler hep sıradandı, ve hepsi yaşamdan parçalardı.Ama bir şey var dı ki, hiç değiş-
medi, sıradanlaşmadı ve öylece dupduru kaldı Çimen.
Hiç bir zaman boylu poslu bir çerkes kızı profili çizemedi Çimen.Yaşıtlarından hep küçüktü, ufak tefekti.
Birleştirilmiş sınıfın her aşamasında adına "fare" denmesinin sebebi de minikliģiydi zaten.
Belki de kıpır, kıpır oluşu, kırk dakikalık dersin, ilk on dakikasında öğreneceğini öğrenip sınıf penceresinden gizlice kaçması, tüm öğrencilerin canhıraş bağırmalarına rağmen bir solukta tepeyi aşıp Yeşilırmağın karşı tarafına geçmesiydi "fare" lakabının bu denli üzerine yapıştırmas.
Çimen hep çimenlerin üzerinde Kuzuların arasında büyüdü. Yaylalarda serpildi.
Yayık yaydı, peynir mayaladı, buz gibi kaynak sularında boyundan büyük kilimler tokaçladı.
At üstünde rüzgar oldu esti, çobanların ıslık sesleri eşliğinde ilk manilerini dillendirdi ve her dörtlüğün bir köşesine mutlaka anne özlemini bindirdi.
Çocuksuz halanın çocuk özlemini gideriyordu Çimen, boyunca işlere soyunuyordu, aidiyet duygusunu pekiştirmek istercesine.
Bilinç altı "burada taşıyabildiğin yük oranında sevgi kazanırsın " diyordu. O da küçücük omuzlarında dört kova suyu farkında olmadan sahiplenilmek için taşıyordu.
Okulların tatile girmesi bile beklenmiyordu, Çimen’in halasının eli ayağı olması için.Çimen mevsimleri ancak sararan yapraklardan biliyordu.Ve en çok
bu mevsimi seviyordu.Zira annesine, kardeşlerine bu mevsimde kavuşuyordu.
Çimen’in parlak zekâsı onu hep ön saflara çekiyordu.Ama bu zekâ bazen başına bela oluyordu.Başarının klasik ödülleri Çimen’e hep ceza olarak dönüyordu.
Her zaman ona başkalarının cevaplayamadığı sorular sorulurdu. Doğru cevapladığında, ki aksi hiç olmazdı cevap-
layamayanlara tokat atması gerekiyordu.
Ya akrabası, ya komşusu ve ya en sevdiği arkadaşıydı tokat atmak zorunda kaldığı diğer öğrenciler.
Sanki tercih hakkı varmış gibi bu tokatların bedelini ders bitimi eve dönüş yolunda öderdi Çimen. Cezalarını minicik bedeniyle vermeye zorlanan çimeni dönüşte alacaklı gibi tokat attığı çocuklar intikam almak için çeviriyordu.
Hayatı hep böyle "kırk satır mı, kırk katır mı" seçeneğiyle geçti Çimen’in.
Kalemi çok keskindi bir de Çimen’in.Okumayı, yazmayı öğrendiği andan itibaren kızınca, üzülünce, sevinin-
ce kaleme dökerdi hep.Ağlamazdı asla.
Göz yaşlarına yassk koymuştu kendini bilfi bileli. Ama kalemi kanardı çoğunda.Bazen de kılıç kuşanırdı Çimen’in çarpık parmakları.
Çimen büyüdü bir şekilde, doğada ve doğal haliyle.Dizlerine kadar inen gür saçları, adını aldığı çimen rengi gözleri ve sansürsüz diliyle güzelce bir kız olup çıktı.
Hem de girdiği sınavı kazanarak öğretmen olma yoluna koyuldu Çimen bacak kadar boyuyla.
En büyük yürek acısını da bu okulda yaşadı.Her hafta başı okula gitmek için bindiği minübüsün aynasında kendi gözlerine eş bir çift göze vuruldu Çimen.
Bir an yüreğinin gümbürtüsünü bütün yolcular duyuyor sandı.Kocaman açtı gözlerini,etrafına endişeyle baktı.
Yooo! Kimse bir şey duymamıştı.Her kes teypten gelen "Hey onbeşli,onbeşli "türküsüne odaklanmıştı.
Tekrar aynaya kaçamak bir bakış attı."O da ne " aynı Yeşilırmak gibiydi aynadaki gözler.Hiç düşünmedi Çimen,atladı hemen. Yeşilırmak’a ,daldı.Taa diplerine,yüzdü,yüzdü.Suyun yüzüne çıktığında,nefes, nefeseydi ve bütün yolcular inmişti.
İki çift yeşillik biribirine karışmştı sadece.Yanaklarının yangınını fark etti neden sonra Çimen.Ellerini yanaklarına bastırarark atladı dolmuştan.
Bütün günü yeşil,yeşil geçirdi Çimen.Bulutların üstünde gezdi,Yeşilırmak’ta yüzdü.Kalemi methiye yazdı her açık sayfaya.
Dönüş vaktinde duası, hep aynı dolmuşa denk gelmekti. sonra işi şansa bırakmamaya karar verdi. "Ben de o dolmuşun sırasını beklerim "dedi ve dediği gibi de yaptı.
Yine gümbürdemeye başlamıştı yüreği,yine atlamak istedi Yeşilırmak’a.. Avucunda sımsıcak olan parayı uzattı,gözlerini hiç ayırmadan aynadan.
Diğer el itti elini,geri çevirdi parayı.Çimen’in tepesi attı.birden. "Ne sanıyordu bu manyak,karşılığını ödemediği br hizmeti alır mıydı hiç! . Çatal çataldı Çimen’in sesi öfkeden." Almazsan inerim hemen "diye gürledi.İnme ihtimaline karşı tekrar uzandı paraya Mustafa,adını değnekçiden duymuştu.
Para alışverişi sırasında elleri biribirine değdi ve ne olduysa o zaman oldu işte! İkisi de elektrik çarpmış gibi ellerini çektiler hemen.Yol boyu kaçamak bakışlarla aşkı yudumlamaya başladılar.
Çimen, bir yandan Yeşilırmak, hep kendine aksın istiyordu.Bir yandan da zikzaklar çizen tekerleklere odaklanıyordu.Yolcuların arasında homurdanmalar başlayınca Mustafa kendini toparladı,bıraktı çimenlere akmayı ve direksiyonu sımsıkı kavradı.
Çimen de yolcuların selâmeti için bir daha Yeşilırmak’a dalmadı.
Don durak, inme vakti dolmuştan.Hep bir sağanak başlıyordu nedense, çimenler suya doymuyor, Yeşilırmak yağmura kanmıyordu.Hep yağsın , hep yeşillensin istiyordu.
Sonrasında dolmuş, evle okul arasında servis yapmaya başladı. Öğretmen okulunun bahçesi de yeni, gıcır , gıcır bir dolmuşla tanıştı.
Çimen’in sayesinde Tokat Turhal kara yolu ücretsiz öğrenci servisiyle arşınlandı bir zaman.
Okul yolundaki bakışmalar her ikisine de yetmez olmuştu artık. Çimen içten, içten "salak oğlan, bir de konuşmayı bilsen" diye söyleniyordu her yolculuk sonunda.
Ama Mustafada "tık"yok.
Dayanamadı Çimen sonunda, bir kâğıda, çok eskilerden kulağında kalan ve çok da hoşuna giden bir mâni karaladı ve inerken direksiyonun hemen üzerine bıraktı.Arkasına bakmadan hızla eve koştu.Kapıyı eli değil, yüreği çalıyordu sanki!
Mustafa heyecandan titreyen parmaklarıyla kâğıdı açtı, baktı ve Yeşilırmak taştı birden!
Bir daha , bir daha okudu.
Şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı neredeyse! "Kıza bak yaa ! Amma da cesur haa! Bi de yılan dilli ki" diye söylendi.
"Sandık üstünde yılan,
Yılan boynuma dolan,
İşaretten anlamaz,
Eşşek kafalı oğlan "
Okudukça gülesi geldi Mustafa’nın.En çok ta "eşşek kafalı oğlan " lafına içerledi.
Öfkeyle kasıldı çene kasları. Hemen sonra gülümsemeye döndü dudakları. Yanakları ala kesti birden."Yılan boynuma dolan"diye mırıldandı.
Çimen’e sımsıkı sarıldığını düşündü.Minicik ellerini dudaklarına götürdüğünü varsaydı.Boncuk, boncuk terlemeye başladı.Gözlerini kapattı dudaklarını dudaklarına dokundurmuştu ki yere kapaklandı Mustafa!
Etrafında gülümseyen insanlara o da gülümsedi.Hayalinden utanası da gelmedi üstelik.Ellerini çırptı, avucundan sızan kanı emdi.
"Bu gün konuşacağım Çimenle " "dedi.Kararını vermişti.
"Bu gün okula gitmesen" diyecekti.
Eşek kafalı olmadığını, utandığını, kızmasından, kaçmasından korktuğunu anlatacaktı. İlk göz göze geldikleri günden beri, vurgun yemiş gibi olduğunu söyleyecekti.
Bir an, gerçek dünyadan çok uzaklarda gezdi. Yeşilırmağın kıyısında oturdular, Çimen başını onun dizlerine koydu.Mustafa örgülerini bileğine doladı, çimen çimen ağladı mutluluktan.
Şoför arkadaşı Salih’in "Noldu leen, bi şey mi var?" sorusuyla döndü dünyaya! "hiiç" dedi ve gözlerini kuruladı."Allahım"dedi bütün içtenliğiyle "bu deli fişek kızı bana yaz Allahım".
Akşamı iple çekti Mustafa.Bir aşağı bir yukarı arşınladı durdu durağı.Sefer de yapmadı o gün.Nasılsa kızmazdı babası şımarık küçük oğluna.
"Bizim oğlan esridi hatuuun, inşallah bir olmaza yarsımamıştır da benim bakmalara doyamadığım gözlerini kana sarmaz" diye ovundu usul usul. Baba yüreğini nedendir bilinmez bir alaz yalayıp geçti aniden !
Mustafa evin en küçüğüydü ve sevgilisiydi..Bunun bilinciyle hiç olmazlara uğramıyordu yolu.Kıyısız hayaller kuruyordu.
Çimen ders bitiminde sek sek oynayarak çıktı sınıtan.Her kes alışıktı zaten onun trabzandan rüzgâr gibi kayışına.Hocalarda başarısıyla haşarılığını örten bu fırtınaya hep ayrıcalıklı davranıyordu.
Dolmuş okulun önündeydi, bekli-
yordu.Ama Mustafa yoktu.Çimen anladı hemen.Okumuştu Mustafa notu.Yine pır pırdaydı işte yüreği.
"Hadi konuşalım,bir yete gidelim,seni seviyorum,neden bana eşşek kafalı dedin "gibi bir sürü soruya ve söyleme hazırlıyordu kendisini.
Bir yandan da yakıştıramıyordu
kendine "benim Çimen’im hiç ayıp getirmez bana,ordunun içine girse korkmaz,erkek gibidir benim kızım " demez miydi hep babası?
Yüreğine söz geçiremiyordu ama,diline,ayağına, eline söz geçirebilirdi pekâlâ !
Başını kaldırdı.Burnunu havaya dikti.Bastı gitti.
"düt düüüt. düüüüüt" korna sesleri ,ardından gelen dolmuş. Ve bir sürü arkadaşı "bin, bin, Çimen, Çimen bin"diye tezahürat yapıyorlardı.
Kulaklarına kadar kızardı Çimen.
Döndü hışımla dolmuşun kapısını açtı.Al-lah kahretsin! Yine yeşilırmağa dalmıştı,yüzüyordu,yüzüyordu,yüzüyordu.Tam nefesi kesilmişti ki nefes almak için bir kez daha dikti burnunu havaya.Bakışları deldi,geçti Mudtafa’yı.Sadece babasını görüyordu şimdi
"Benim kızım erkek gibi "
"Ne var,ne istiyorsun?" Minicik bedenden çıkan sese inanamadı Mustafa ! Kekeledi,eli ayağına dolandı, ne diyeceğini bilemedi.
"Ne bağırtıyorsu. arabayı ,senin yetine o mu konuşacak? " Cümlesi bittiği anda kendi söylediklerini duydu Çimen !
Ne demişti?
Ne demişti?
Ağzı kurudu,dizleri titremeye ,kulakları uğuldamaya başladı.Neyse
ki Mustafa uzandı,nereye koyacağını bilemediği ellerini tuttu, çimenlere, çimenlere ak.aya başladı.
Güneş ışıl,ışıl,sımsıcak .Yeşilır-
mak serin,kuşlar cıvıl ,cıvıl.
"Allahım,Cennet burası mı ki,sevmek Cennet mi ki?" diye mırıldandı.
İlk kendini toparlayan Çimen oldu yine.Ellerini hızla çekti.
"Abimle konus, ne söyleyeceksen o na söyle dedi.
"Öz abin mi o senin "
"evet"
Bastı gitti Çimen..
Hafta sonu hiç çıkmadı evden.Ali abisini bekliyordu.Acaba konuşmuş muydu Mustafa,Ali abisi ne demişti ?
Merakı dinecek gibi değildi çimen’in Neden "Ali abimle konuş " demişti ki!
Nihayetinde öz abisi değildi.Bunu düşünür düşünmez Ali abisine haksızlık yaptığını varsaydı.
Evet,Ali abisi öz abisi değildi ama,öz abisi kadar severdi onu.Ali abisi yatılı öğrenciydi.Aynı kasabadan olmaları hasebiyle kardeşliğine seçmişti Çimen’i. Hafta sonları kasabalarına birlikte gidip gelirlerdi.Böylelikle Mustafaiçin kayınço sayılıyordu.O ikisinin arasındaki çekimin o da farkındaydı ama görmezlikten, anlamazlıktan geliyordu.
Bu arada Çimen’in pır pırları, hiç durmuyordu.Yerde mi ,gökte mi dolaştığını bilemedi iki gün boyunca .
Pazar akşamı geldi nihayet Ali abisi.Heyecandan eli ayağı titriyordu Çimen’in.Âli abi salatası yapmaya koyuldu heyecanı belli olmasın diye. Soğanları,
marulları temizlemeye başladı. İçinden de " ne dedi Mustafa, Ali Abiiiii" diye söylenip duruyordu.
"Şu senin Mustafa var ya !" dedi Ali abisi.
"Şap " maydanozlar yere saçıldı.Arkasından soğanlar ! Çimen çömeldi yere.Hep maydanozları topluyor ,hem de Ali Abisini merakla sorguluyordu.
Nice sonra, merâkına yenik düştü ve "eee nolmuş Mustafaya " dedi çimen. "Mustafa da kimmiş " deme gereği duymadan"
"O kızılbaş biliyor musun?"
Yer yarıldı, Gök delindi.Ev yıkıldı.
Çimen de yıkılan her şeyin altında kaldı.
Sonrasında neler dediğini duymadı Çimen Ali Abisinin.
"Bana ne ondan "diyebildi sadece.
Şok geçiriyordu.
Ali abisi o günden sonra Çimen’in Ali abisi olamadı.
Mustafa ve ailesinin bütün çabalarına rağmen Yeşilırmağa bi daha hiç bakmadı Çimen !
O öfkeyle hayatına giren herkese ilk "kızılbaş mısın ?" sorusunu sordu.Kız erkek hiç farketmiyordu.
Ülkeyi olduğu gibi,Çimen’i de alabora etmişti bölücü nutuklar.
Ve Çimen bir daha hiç yüreğinin gümbürtüsünü duymadı.Yüreğini dövdüüüü ,dövdüüü,dövdü.
Bu iki dinli insanlara her zaman sövdüüü,
sövdüüü,sövdü.!
Mustafa’ya ne mi oldu?
Onu da hiç merak etmedi Çimen !
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.