- 878 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Garip Bir Tür
Garip Bir Tür
Bazı erkekler vardır, bir kadını sevemezler. Yani bir kadını sevemezler derken sadece “bir kadına” bağlı olamazlar. Daha doğrusu ömürlerinde, sadece bir kadına aşık olmazlar, birden fazla ama ömür uzunluğuna göre az; farklı zamanlarda, ki bu her on yıla bir tekabül eden bir orandır, farklı kadınları severler. Onun için bu tür, tek bir kadını sevemez.
Olmadıysa konuyu şöyle toparlayayım. Bazı erkekler ergenlikle başlayan, karşı cinse oluşan duygusal eğilimleri nedeniyle; belki platonik belki romantik belki de tamamen reel bir ilk aşk evresinden geçerler. İşte o bazı adamlar ki, bunların sayısı diğer erkeklere oranla yüz binde bir olur, ilk aşklarını hiç unutmazlar. Onların bir paradoksu da şudur bu tür erkekler için “ilk aşk”ın sınırı da yoktur. Bunlar öyle duygusal yoğunluk içindedirler ki her bitişin bir yas dönemi evresini arabeskvari, her acıyı içlerinde yaşar, özümser. Tırtıl- kelebek denkleminden sonra yeni aşklara kanat çırpacak hale gelirler. Sakın ha bunu Freudçu bir yaklaşımla ele almayın ya da cinsi sapıklık gibi suçlamalarla genelleştirmeyin. Fıtrat deyin, hayret deyin, ne bileyim “yaa” falan deyin ama bir dinleyin.
Yalansa tamam; ama vardır böyleleri yahu.
Biliyorum.
İşte bu adam türü sonrasında yeni bir ilk aşkın sürgün verdiği gönül hanesinde, yeniden aşık olur, aşkı yaşar o. Önce acıyı tadıp kelebek evresinden sonra “aa, ilk kez böyle bir şey hissediyorum” madunda yeniden, unuttuğu duygu sarmalına dalar.
Yaşar, tadar, aşk budur diye naralar atar, şiirler okur, hatta yazar.
Filmler başkadır.
Sayılara takılır zihin, özel anların tarihi, öyle bilinmeyenli denklemlerle hesaplanır; oradan iki yüreğe eşitlik sağlanacak sonuçlar çıkarılır. Ardından o sayısal değerlere otobüste, yolda, evde, TV’de bir şekilde her yerde denk gelinir ve aşk perçinleşir.
Hani ilk aşkın tarifi, zamanı, mekânı olmaz; bir anda beliriverir derler ya işte bu durum da aynen bu adamlar için geçerli olan “ilk aşk” durumudur. Bu tür her zaman ilk aşka hazırdır. Bu dediklerim ergenlik sonrası, askerlik öncesi bir dönem içinde yaşanır.
Bu adamlar için ilişki süresi üç ile dört yıldır. Malum kuluçka evresi; çünkü sonunu bağlayacak bir durum olmadığından alışkanlıkların en beter özelliği olan bıkma ve sıkılma durumu bir virüs gibi yayılır. Aslında ilişkinin bir an önce bitmesinden yanadır bu tipler ancak olmaz; erkekliğin bir başka evresine girildiğinden ki ileride rakı masalarında anlatılacak hikâyelerin sonunda” o terk etti” diyebilmek için şarttır, kadının bitirmesini beklemek. Yine o devrede şaşılacak derecede her türlü yolu dener ilişkinin devamı için; ama çıkmaz yola girilmiştir. Şöyle yorumlayayım bu durumu: kadın bilir, bir cacık olmaz bu oğlandan, der. Elektrik bitmiş, gelecek vaat edecek bir pozisyonu yoktur bizim oğlanın. Akıllıdır kadın. Erkekleri küçümsüyor demeyin sakın, sadece bu türe karşı olan kadın yaklaşımı aslında bu çözümlemem. Neyse kadın bilir kardeşim; bu aşırı duygu yüklü, arabesk kokan adamları.
Ve son. Bu aşk burada biter ve kadın çekip gider. İşte bu, bu adamların en sevdiği ayrılık sonrası acı çekme heveslisi ayları.
Kapanık ve kabarık içsel aşırı doz duygusal yozlaşma ile acının başka halleri. Dedim ya sevemez bir kadını bu tür erkekler. Bu sefer altı ay ile bir yıl gibi sürede biter tırtıl- kelebek evresi. Yeni dönem üniversite veya üniversite sonrası iş hayatı ya da askerlik dönüşüdür. Ha bir durum daha var ola ki aklınıza gelir; gelmeden ben hemen söyleyeyim başta da belirtmiştim, yenileyeyim. Bu adamların hayatlarına öyle çok kadın girmez. Cinsel yönden de aradıkları çok şey yoktur, bu türde. Diğerleri gibi çivi çiviyi söker mantığı da işlemez bunlarda.” X “ tenlerin anlık birlikteliklerine vakit ayırmaz bunlar. Gece bir barda, dost meclisinde ya da sevilen bir ablanın tavsiyesi ile tanışıp elektrik durumlarını değerlendirecek tipler de değildir bunlar.
Bunlar harbi, harbi aşık olup sevgili sürecinden biçilmiş damat adayı olup ikinci yılın sonuna doğru sıkılan ve sıkan bir tip olup; sonrasında da acıtasyona bağlayıp ayrılığı da nasılsa bin bir maharetle karşıya atabilen kişilerdir. Ondan diyorum ya bu tipleri erkek oranına vursanız yüzdelik, bindelik, on bindelik olarak hep birde kalır.
Olgunluk ve orta yaş sonlarında da hep o ilk aşk yaşanır. Her defasında her ilişki ilk aşktır. Severler, harbiden severler. Kuşku götürmez bir sevdayı en iyi şekilde içselleştirirler. O an, diyeceğimiz aşkın tadını tadarlar ve tattırırlar. Neticede bu türün aşk hayatı bu şekilde yönlenmiştir. Fıtrat işte. Ya da siz ne derseniz artık. Ancak bu tür, öyle bir duygusal devinim içinde yeşerttikleri ilk aşk filizini nasılsa her daim canlı tutmayı başarırlar ki yeniden bir kadına duydukları his, o filizin yeşerip dallanıp budaklanıp sevda olmasına vesile olur.
Merak edilen son duruma gelince, peki bu adamlar biriyle hayatlarını tamamlayıp ölüme giderler mi?
Zor işte bu adamlar yalnız ölür. Ömürlerinin her döneminde bir “ilk aşk” anısını son anlarında yapayalnız kalmışken; bir huzurevinin odasında, ya da zar zor sahip oldukları küçük bir evin dekoratif özelliklerden mahzun güneşi her daim gören, sokağa bakan odasında son bulurken yaşarlar.
Neden böyle olur? Bilmem. Ama bu türe has sondur bu. Bir kadını sevemezler dedim ya, belki ondandır bir kadınla yaşlanıp çoluk çocuk meşgalesiyle ardından torun torba çokluğuyla gitmez hayatları ve yalnız ölürler.
Sezarın hakkı sezara deyimiyle ilgili olarak bu tür, aşka sadakatli olduğundan ki en güzel yanları da budur: her defasında ilk aşkı en güzel halleriyle yaşarlar, yanındaki partnerine de yaşatırlar…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.