İBRANİ ASILLI YAZARLARDA YAHUDİ MİTOLOJİSİNE BAĞLILIK
Dostoyevski: Suç ve Ceza
“Raskolnikov(Sibirya’da cezaevi) barakadan doğru kıya çıktı. Barakanın önüne istif edilmiş kütüklerin üzerine oturdu. Geniş ve ıssız ırmağı seyre daldı. Bu yüksek kıyıdan, gözün alabildiğine geniş bir çevre görünüyordu. Irmağın öteki uzak kıyısından, belli belirsiz bir şarkı sesi gelmekte idi. Orada, güneşle yıkanan uçsuz bucaksız bozkırda, güçlükle seçilebilen küçük, siyah noktalar halinde göçebe çadırları görüyordu. Orada özgürlük vardı. Orada, buradakilere hiç benzemeyen bambaşka insanlar yaşıyordu. Orada zaman sanki durmuş gibi idi. Orada sanki hala, İbrahim ile sürüsünün çağı geçmemişti. Raskolbnkaoav oturuyor, kımıldamadan, gözlerini ayırmadan bakıyordu.” ( Dostoyevski: Suç ve Ceza, II. cilt . Türkçesi: Hasan Ali Ediz. Engin Yayıncılık, s:362)
•••
“...insanlar basit ve üstün olarak ikiye ayrılmış. Basit insanların kanunun boyunduruğunda yaşamları şart. Çünkü görmüyor musun, onlar, basit insanlar. Ama üstün insanların her şeyi yapmaya hakları var. Her şey, her sey... isterlerse cinayet işlerler, isterse, ahlak kurallarını çiğnerler... Birinciler, dünyayı muhafaza eder ve onun nüfusunu çoğaltır, ikincilerse onu hareket ettirir amacına doğru yürürler. Her iki sınıfın da yaşamaya hakkı vardır. Bana kalırsa, her ikisine de eşit haklar tanırım, Tabii, Filistin’e kadar. Demek Filistin’e inanıyorsunuz? İnanıyorum, dedi Raskolnikov..” ( Suç ve Ceza. Türkçesi: Hasan Ali Ediz, 1 cilt, s:214 ve 362. Engin Yayıncılık)
•••
Böylece 19’uncu ayete kadar okudu:
“Yahudilerin birçokları, kardeşlerinden ötürü başsağlığı dilemek için Marta ile Meryem’in yanına gelmişlerdi. Marta, Isa’nın/gelmekte olduğunu duyunca onu karşılamaya koştu. Meryem ise evinde kaldı. Bunun üzerine Marta,! Isa’ya: Efendimiz, eğer siz burada bulunsaychnız, kardeşim ölmezdi, ama şimdi bile Allah’tan her ne dilerseniz, vere¬ceğini biliyorum» dedi. (Suç ve Ceza. Türkçesi: Hasan Ali Ediz, 1 cilt, s:69.)
•••
“İşte bu sebepten ötürrü derslerimiz başarısızlığa uğradı. Pers’li Kirus’ua geldiğimizde daha fazla ileri gidemeyeceğimizi anladık “(Suç ve ceza , s: 15)
Açıklama:
Kisra Kisra Anoşak Revan, Araplar Nuşirvan, Yahudiler Büyük Kisra olarak anarlar. Kiros (Kyros)
1. Pers Kralı Kyros (Kıros veya Kirus olarak okunuyor) . Kisra Anoşak Revan, Araplar Nuşirvan, Yahudiler Büyük Kisra olarak anarlar. Kırus İ.Ö. 559-530 arasında hüküm sürdü. O dönmede Yahudiler Babil krallığında köle idiler. Kiros, M.Ö. 530’da Babil krallığını yıkarak Yahudileri özgür kıldı. Eski Ahid Ezra 1/1-4 de Kyros’un Babil’de tutsak olan Yahudiler’i özgürlüğüne kavuşturarak Anayurtları’na dönmelerini sağlayan kişi olduğu belirtilir. Bu nedenle, Yahudiler arasında peygamber mertebesinde kutsaldır. Tevratik, taşınmaktadır. Kiros (Kyros) adı Türkiye gizli Yahudileri arasında “kır, kırca, kırcı, kırdar, kıraç, vb türevleri şeklinde soyad olarak taşınıyor.
•••
Dostoyevski: Beyaz Geceler
Nastenka, sevgili Nastenka, çok güzel anlatığımı ben de biliyorum, dedim. Ama beni bağışlayın, başka türlü anlatamam. Yedi mühürlü bir küpün içinde bin yıl hapis kaldıktan sonra mühürleri sökülüp dışarı salınan Hazreti Süleyman’ın ruhunu taşıyormuşum gibi bir duygu içindeyim.. (Dostoyevski: Beyaz Geceler. Türkçesi: s 32)
“En son sahnede Babil Kulesi’yle onun kimi asma katları belirir, sonra insanlar yeni umut şarkıları söyle¬yerek kulenin inşasını tamamlamaya başlarlar. Ta tepeye kadar çıkınca, sözgelimi, Olimp’in sahibi, gülünç bir durumda kaçıp gider, bunun farkına varan insanlar da onun yerini doldurarak oş yaya yeniden uyarlanırlar ve yeni bir yaşama başlarlar, işte o za man tehlikeli buldukları şiir buydu. “(Ecinniler, s:8)
•••
Tolstoy: Kazaklar
“Atıma bindiğim zaman “ Selamlar!” derim. Bunu dersen kimnse seni öldürmez.”
Şimdi dinle, söylediğim her sözü sen de söyle
Selamlar size Sionlular
Çarınıza bakın hey!
Küheylanlarımza bineriz biz,
Sofon’dakiler bağırır...
Zahariye kelamı...” ( Kazaklar, s:101. Türkçesi: Sevim Raşa. Oda Yayınları)
•••
Tolstoy: Sevgi Neredeyse Tanrı Oradadır
Bir zamnalar Urfa şehrinde İlyas adında bir başkır yaşardı. ( s:91. Türkçesi: İhsan Özdemir)
(NOT: Urfa: Hz. İbrahim’in memeleketi. İlyas: İbrani peygamberi.)
“Asuri Hükümdarı Asarhadon, Kral Lailie’nin krallığını ele geçirmiş, şehirleri yakıp yıkmış, bütün halkı esir alıp kendi ül¬kesine getirmiş, askerleri öldürtmüş, önde gelen kimselerin ka-falarını uçurtmuş, diğerlerini kazığa geçirtmiş ya da derilerini yüzdürmüş ve Kral Lailie’yi de bir kafese kapattırmıştı. “(s:81)
Açıklama:
1. Asur, Yahudilerin kadi vatanıdır. Asurlular , aslen Kuzey Irak’ta, Dicle kıyısında bulunan Asur (Aššur) Şarkat Kalesi kenti ve çevresinde yaşayan bir Sami toplulukken özellikle M.Ö. 2000 sonrası Doğu-Batı arası küresel ticaretten faydalanarak gelişmiş ve topraklarını genişleterek ülkelerini bir imparatorluğa dönüştürmüş eskiçağ halkı. Anadolu’daki en büyük ticaret kolonileri Kültepe (Kayseri)’de bulunmaktaydı. Başkentleri Ninova’dır. 2000’li yılarda aynı bölgede Kuro-Judaik bir devletçik kuruldu.
2. Lailie: Tevratik bir ad, Yahudiler bu adı Leila, lea, Laila, Leyla ve layla olarak taşıyorlar.Bkz. Prof. Dr. Yalçın Küçük: İsimlerin İbranileştirilmesi, s:141. )
•••
Tolstoy: İtiraflarım
“Yollardan ilki cehaletti. Bu, yaşamın kötülük ve saçmalıktan ibaret olduğunu bilmemek ve anlamamaktan oluşuyor. Bu tür insanlar -çoğunlukla kadınlar ya da çok genç ve kalın kafalı insanlar- Schopenhauer’in, Süleyman’ın ve Buda’nın karşı karşıya kaldıkları var oluş sorununun ne olduğunu henüz anlamamışlardır. Onlar kendilerini bekleyen ejderhayı ve asılı oldukları çalıyı kemiren fareleri görmemekte ve bal damlalarım yalamaktadırlar. Ancak o bal damlalarını yalnızca bir süre yalarlar; bir şey dikkatlerini ejderha¬ya ve farelere çekecek ve bal yalamaları son bulacaktır.”( İtiraflarım, s:45)
...
“Bizim çevremizdeki insanların çoğunnluğu işte bu şekeldie hayataı kendileri için yalaşanılır kıaamtadır., herkesin Süleyman gibi bin tane karısının ve saraylarının olamayacağını, bin karısı olan her bir kişi içİn bir tane karısı olamyan bin kişi olduunu, her bir saraya içn onu alınlarından terler damlarayak inça etmek zorunda olan bin kişi olduğunu ve beni bugün Süleyman yapan talihin yarın Süleyman’ın kölesi yapabileceğini unutturabilmektedir” (İtiraflarım,s: 46. Türkçesi İhsan Özdemir. Antik Dünya Klasikleri)
...
“Hayat hakkında akıl yürütürken beni dört bir yandan kuşatan insanlığın tamamının var oluşunu gözden kaçırmış olmam şimdi bana tuhaf ve inanılmaz derecede akıl almaz geliyor. Benim haya¬tımın, Süleyman’ın ve Schopenhauer’un hayatlarının gerçek, normal hayatlar, milyarlarca insanın hayatlarının ise dikkate değme¬yecek birer vaka olduğunu düşünecek derecede saçma bir hatanın içine düşmüştüm. Şimdi bana tuhaf gözükse de o zamanlar öyle düşünüyordum. Aklımım kibrinin
aldatmacasında benim, Süleyman’ın ve Schopenhauer’un soruyu en doğru şekilde sorduğumu-zu ve sorunun daha başka hiçbir şekilde sorulamayacağını sanı¬yordum.(İtiraflarım, s:53)
...
İlk olarak şunu anlamıştım ki, Schopenhauer ve Süleyman ile birlikte, bütün bilgeliğimize rağmen içinde bulunduğum konum aptalca bir konumdu.” (İtiraflarım,s: 61)
...
Andre Gide: Pastoral Senfoni-Dar kapı,
“…Ve size doğrusunu söyleyeyim ki, bütün görkemi içinde, Süleyman bile bu çiçeklerden biri gibi giydirilmiş değildi ../…/ ..Bütün ihtişamıyla Süleyman gibi./…/ On ay önce dayımın durumunu ondan öğrenmiştim. O sıralarda gezide bulunduğum Filistin’den hemen yazdığım oldukça uzun bir mektup cevapsız kalmıştı.. Mistik bir renklenme denilebilirdi. Meleğin uyuyan suyu uyandırmak için indiği andaki Bethesda havuzunu düşündürdü bana.” (Andre Gide: Pastoral Senfoni-Dar kapı, s:27, 54, 207)
...
Gabriel Garcia Marquez: Yüzyıllık Yalnızlık
“Aureliano Segundo ise kendisini çabuk toparladı ve gelenleri onur konukları ilan etti. Sonra Hazreti Süleyman gibi adil ve bilge bir davranışla, Güzel Remedios ile yeni gelen kraliçeyi aynı tahtta yan yana oturttu. /…/ O anda kasaba, yankısıyla öd koparan bir düdük sesi ve gürültülü soluğa benzer bir pofurtuyla sarsıldı. Birkaç haftadır birtakım adamların demirler, kalaslar döşediğini görüyorlar, ama tefleri ve düdükleriyle, Kudüslü gezgin dâhilerin buluşlarını anlatan eskimiş şarki ve danslarıyla yine çingenelerin geldiğini ve bu yapılanların çingenelerin yeni bir numarası olduğunu sanıyorlar, hiç aldırış etmiyorlardı.” Aureliano, Santa Sofia de la Piedad’a dükkânı tarif ettiği ve ikinci rafın sağ kenarında Milton’un şiirleriyle Kurtarılmış Kudüs’ün arasında duran kitabi alıp kendisine getirmesini söylediği zaman…/…/ Boylelikle Aureliano ikinci kez sokağa çıktı. İki sokak geçtikten sonra, tozlu vitrinlerine Latince etiketli şişeler dizilmiş ufak eczaneye girdi ve Nil yılanı güzelliğindeki tezgâhtar kızdan, adini Jose Arcadio’nun bir kâğıda yazmış olduğu ilacı aldı. /../ Söyle bana, başmelek Raphael’in sırtında ne renk giyisi var? /…/ Kensdisinibalina hikayesini dinlemekle avutan Yunus peygamber’in karısıyla mı evli sanıyordu.” (Türkçesi: Seçkin Selvi, s: 165, 182,202, 264, 288, 300
...
Ferenç Molnar: Pal Sokağı Çocukları
“Bika ayağa kalktı ve kulübeye doğru, açıktan bir eğri çizerek yürüdü. Nemeçek ( Nemeçek Ernö)’in Atş Feri’yi, David’in Golyat’a yaptığı yere serdiği noktada durdu. ( Pal Sokağının Çocukları, s:203)
NOT: Golyat Filistinli bir devdir: İsa’dan bin yıL kadar önceki çağda, İsrail ordusuna meydan okumuş; bunun üzerine onunla David (Hz. Davut) arasında geçen bir boğuşmada David, onu alnından bir taşla vurarak öldürmüştür. Musevilerin kutsal kitabı Tevrat böyle yazar.
Romanın başkahramanı: Nemeçek Ern
Yazarın adındaki –enç son eki Türkiye gizli Yahudilerinde -enç, -ünç, -ınç,vb versiyonlarıyla çok yaygın ve anlamı hala gizemli. Örneğin: Ar-ınç, T-ınç, G-ünç, T-unç-ak, vb. Genel olarak, bunların toplumsal ve bürokratik statüleri yükseklerde oluyor.
•••
Stephen King: Mahşer
Bugün öğleden sonra Cleveland’î gördüğüm zaman ona yalnızca iki kelime söyleyeceksin. ‘Roma çöküyor. bunu unutmazsın, değil mi?” (s: 98)
Sonunda saati gelen hangi kaba saba hayvan doğmak için sürünerek Beytül-lahm’a gider?” s: 98)
Oraya gidişimizi hatırlıyorum. 1967’ye kadar Big Springs’de oturduk. mahşer, s 85
O halde Tanrının seçkin kullarındansın. Haydi, gidelim ( 159)
Zavallı dostum Dachau kampında geçirilecek bir yaz tatili ilanına benziyorsun ( s 162)
Adeta dinsel bir duygu. Bir zevk. Seçilmiş olmanın verdiği zevkti bu.
Ya Ahdi Atik’teki kutsal insanlar gibi vahşi yere gitmeye kalkarlarsa?” (s:249) Papa, Kudüs’te dolaşmaya karar verirse bir Katolik buna itiraz eder mi ? ( s 250)
Özgür bölgede bir toplum kurulacak ( 231) ( Filistinde İsrail devleti kuruldu)
Güven… ve Tanrının emrine boyun eğ (322)
Kutsal kitapta Davud’un dev Goliyat’ı yendiği yazılı ( s 322)
Biz birinin batıya haçlı seferlerine çıkarmış gibi gitmesini istemiyoruz (284)
Brad, “ hemen on iki kişi bulurum,” dedi ( 305)
Romandaki kahramanlar: Leo, Bretner, Ricghard, Redman, Joe, Zelman, Richardson, Regna, Randall, Jess, Juliet, Jurgen, John, Brad, Branigran, Rich
•••
Elias Canetti: Markeşten Sesler
Bu kitapta Fas’ın başkenti Marekeş’teki Yahudilerin ve özellikle “Me-allah” adındaki Yahudi mahallesindeki yaşam ayrıntılarına kadar anlatılır
....
Oğuz Atay: Tutunamayanlar
“Nemci Bey, kapıdan girdi. Beyaz kolalı bir gömlek ve yanardöner kumaştan bir pantolon giymişti. Siyah mokasen pabuçları mağazandan hemen alınmış gibiydi. Yumuşak mavi gözlerini üzerimize dikerek sert fakat mert bir insanın bütün heybetini ifade eden ve Davut Peygamber’inkini andıran bir sesle sordu: “ Size ne yardımda bulunabilirim?” (Tutunamayanlar, s: 497. İletişim Yayınları)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.