- 892 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Git ve öl lütfen
Git ve öl lütfen
/Bak nasıl da geçiyor insan seli değince kanatan yaralarımıza./
Ne sandık ki çok mu kolay olacaktı bizden gitmek, yıkmışken buzdan dağları
önümüze gidebilir miydik biz, bizden.
Nasıl bir aldanmadır, seyrelen göğsümüzde sık dokumak aşkı. Az değil buz da değil kaç yıl olmuş yitememişiz, yettirememişiz sevmeleri kara baharın göğsüne.
Aniden gitmişiz, salıvermiş teslim etmişiz başka hayatlara kesilip kurban.
O kadar kararlıydım ki bugün, silmeye her şeyi senden kalan. Dokunamadım resimlerine, gözlerim hani o çok sevdiğin, bir nehirle aktı gitti gülüşü/m.
Gelme, durduğun yerde kal! Söyleme, göğsünde taşlaşsın ismim. Kırılıp kalmışım karanlığın çardağında, bir dolu sessizlik üşüsen başıma. Senin o kararlı acımasız yanın yok mu, öldürüp öldürüp dirilten bizi...
Onca yemini vurup sırtından gidebilmişiz ya... Kuşlar bile uçmaz artık bize doğru akan semadan.
Ne çok gülmelerimiz vardı, ne çok sevmelerimiz, birlikte söylediğimiz şarkılar... Ağlamalarımız.
İstanbul çıkartmamız vardı bir de; tir tir titreyen yüreğin yakarken avuçlarımı, Alevi oldum gönül evinin, söndürebilecek misin Sünni sevmelerde.
Sarhoşuyum bu gecenin, istediğin kadar kız içeceğim. Kâfiri oldum, Ay’ı tutulan gecenin.
O şehir var ya, o soğuk şehir; kaldırımlarında üşüyen dilenciler misali, çarmıha gerileli minarelerinde, kulaklarımda çınlayan fetvan! Nasıl dönüp bakarım bir daha aşkın karanlık yüzünden.
En büyük bedduası ol ömrümün.
İçimde öl! İçimde gömül!
Dirilme he mi?
Git ve öl, lütfen!
Sude nur haylazca
12. 7. 2014 02.23
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.