- 1274 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
OKU(MA) SORGULA(MA) YAZ(MA)
OKU(MA) SORGULA(MA) YAZ(MA)
“Mutlu olmak, sorunsuz bir yaşamdan geçer” diye düşünürdü Turgut. O da hayatını sorunsuz bir şekilde idame etmek ve böylece mutlu bir yaşamın kapısını aramak istemişti. Ancak yaşayacağı bu sorunsuz ve mutlu yaşamın mana derinliğine ulaşabilmesi sorgulama ile olacağını biliyordu. Sonra Sokrat’ın ifade ettiği şu söz aklına geldi: “ sorgulanmamış hayat yaşanmaya değmez”
Hayatı sorgulamak ama nasıl?
Farkında olmadan bu soru ile yeni bir dünyamım kapısını aratmıştı. Bu yeni Dünyanın derinliklerinde kendini baştan var etmeye başlamıştı. Ancak bu durum yaşadığı ülkenin çelişkilerini de görmeye başladığının göstergesiydi. Sorunsuz bir yaşamın kapısını aralayarak mutlu olacağını sanan Turgut sorunların derinliğinde tebessüm etmeye başladığını fark etti. Oysa Turgut’un tek isteği tehlikeli sulardan uzak durarak mutlu olmaktı. Öyle ki hayat felsefesini ilk etapta şu sözle özetliyordu: "bana dokunmayan yılan bin yıl yaşaşın." Ancak sorgulamanın aralattığı mana derinliği ile böyle olmadı. Turgut yaşadığı ülkenin yanlışlıklara gömülü olduğunu fark edince yaşadığı ülkeye yabancılaşmıştı. Artık yabancılaştığı ülke yanlış bir ülke oluvermişti.
Yanlış ülkede doğmuş olmanın ceremesi de eksilmedi hayatından. Bu yanlış ülkede yapılmaması gereken hatayı yapmıştı. Ve bu hata büyük felaketlerin kapısını aralatmıştır. Artık attığı her adım, söylediği her söz, belanın sessiz habercisi oluvermişti. Bir şeyler yapmalıydı. Bir savaş başlatmayı düşündü. Bu savaş ile yeni Dünyanın tohumlarını yaşadığı ülkede filizlenmesini hayal etti. Bu hayal ile çevresinden başladı ve anlattı. Anlatması ile enselenmesi bir oldu. Dertsiz başına büyük dertler almaya başlamıştı. İlk günlerini düşünmeye başladı. Sorunsuz bir yaşam ile mutlu olacağı düşüncesini tebessümle karşıladı. Artık Turgut bu yanlış ülkede aranan ve tehlikeli biri oluvermişti. Bunun farkındaydı. Sigarasını aldı derin bir nefes çekti ve sonra durdu düşündü.
- Gitmeliyim dedi.
Evet, Turgut gitmeliydi bu bereketli, bereketsiz topraklardan. Başka bir diyara… Düşlediği dünyanın özlemini dindirecek bir diyara gitmeyi düşünmüş ve bunun hazırlığına koyulmuştu. Son olarak bir not bırakmak istedi. Oysa kimsesi yoktu. Ama yine de dolaptan kalem ve kâğıdı çıkardı. Göğüs ağrılarının sancılı gerçeklerini, hayallerini ve düşlediği ülke özlemini döküverdi kâğıtlara. Yazdıkça yazıyordu. Satırlar ardı ardına geliyor ve sayfaları doldurmuştu. Saatine baktı. Durmaksızın 26 saat yazdığını o an fark etti. Yorgun bir halde ayağa kalktı. Ve küçücük evine baktı. Pek bir şeyi yoktu. Bir tek dost bildiği kitapları... Çalışma masasına baktı sonra tebessüm etti ve doğruldu kapıya. Ama bir gümbürtü ile irkildi birden. Kapının ardında, bir taraftan kalın bir sesle "aç kapıyı polis" derken diğer bir taraftan kapıyı tekmelemelerinden doğan gürültü... Yakalanmıştı Turgut. Kendini toparlayıp usulca yaklaştı kapıya ve açtı. Buyurun demeye kalmadan aynı ses "yat yere arama var" dedi. Bir anda küçük ev polisler ile doluvermişti. Turgut yine tebessümle karşıladı bu olanları. Kendisi için bu kadar polisin gelmesine de anlam verememişti. Bunları düşünürken polislerden biri; ne gülüyorsun p.ç diyerek tekmeledi Turgut’u. Başka bir Polis ise masanın üzerinde yazılan notları eline aldı ve daha okumadan hain diye bağırarak Turgut’un üzerine yürüdü. Üzerine çullanan polislerin darbelerden bayılıverdi Turgut. Gözünü açtığında ise rutubetli bir yere tıkılmıştı. Ancak Tek değildi. Yanında yaşlı gözlerle kendisine bakınan birini fark edince nerede olduğunu sormak için doğruldu Turgut. Adam anlamış olmalı ki soruyu sormasına müsaade etmeden ilk soruyu o yöneltti. Ne yaptın da bu cehenneme düştün. Böylece Turgut’ta anlamaya başlamıştı düştüğü yerin, neresi olduğunu. Bu ülkede işkence salonlarının gerçek adıydı cehennem. Turgut tüm gücünü toplayarak adama şöyle cevap verdi. Hatam büyük benim. Yanlış ülkede doğmuş olmakla birlikte bu yanlış ülkenin en büyük suçunu işledim.
OKUDUM-SORGULADIM VE YAZDIM
!Bir ülkede okumaya karşı istek artmadıkça, gaflet ve bu gafletten doğacak felaketler azalmaz.
Antoine Albalat
Korku ve ürkeklik içinde başlayan günlerimde, okuyarak cesaretimi artırmasını öğrendim.
Benjamin Franklin
Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez.
T. S. Eliot
DEMİR(ATEŞ)
YORUMLAR
aradığı boşluk dolmıyacak kadar büyüktü onun doğduğu ülke yanlış değildi yanlış olan onun aradığı boşluğunu dolduran özgür düşünce özgür yaşam sorma sorgulama yatisini yenememesiydi doğru olanda buydu oysa aradığı boşluk felsefeydi dolu görmek istediği gerçeklerdi yalan ile boyanmış yaşayışı red eden sorguluyan yüreği mahkumdu aslında beyni özgür ruhu hapis firar beyni aradığı o diyarı içinde bulmuş yanında dışında etrafında bulamamışlığın azabıydı ...hiç bir özgürlük haps edilemezdi sorgulama buydu aslında ..