- 1671 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
ŞİİRLE HASBİHAL
ŞİİRLE HASBİHAL
Sanki, sevda meydanında başıboş bırakılmış askerler gibiydi ümitlerim. B/eklediğim y/okluk değildi hüzün sadağında. Ve çekip aldıklarım, kuraya tabi yayı gevşemiş iniltiler hiç değildi. Fırlatmaya veya hedef gözetmeye meyli olmayan şiirler gibi, suskun yüreğimle sükunet demledim ruhumda. Zaman zaman yoklanırken nabız atışlarım, durağan bir kalemle, seferi defteri buluşturmak kolay değildi. Kolay değildi, aklımın koyaklarında dolaşan şiirimsi gelgitlerin varlığına alışmak. Geceler çıldırmanın eşiğine getirip bırakırken yüreğimi, isterik karanlıklar okşuyordu, lastikli tokanın esir aldığı, kesik saçlarımı. El yordamı ve göz ucuyla sürdüm izini, mübah saydığın tüm ihanetlerin. Hatta sesime şerh koydum, gönlümün en sancılı z/amanlarına kulak tıkayarak. Kendini heceletmezken aşk, hasarsızlık raporu yazmaya fırsat verir mi sanıyorsun? Ya da kazasız belasız diye başlayan anne duası gibi duygularla, güle oynaya uğurlanır mı yürek, alıştığı ılık mevsimlerin diyarından?
Vedası olmayan
gözlerin vurdu aklıma
töğbelerimi hiçe sayıp
niyetlerimi bozdum !
g/özyaşlarıma bandırıp yedim yeminlerimi
kaç kere boğazıma düğümlendi adın
yüreğimde asılı kaldı bilmedin. (Zeynep Yağmur Yıldız)
Kırık aynalardan sarkarken bakışlarım, kirpiğimin ucundan uzayıp giden yol çocukluğumdu.Beklemeyi ve sabrı öğreten annemeydi sanırım kırgınlığım. sabredip bekledikçe ise, her defasında aklıma gelendi başıma gelen. Veda ederken bile asalet sıyırdı suskularım dilimden. İçime kazıyarak ettiğim tovbelerdi niyetimi bozdura bozdura gururumu, ellerimle harcatan. Yemek gibi sundu gözlerim ıslak ıslak pişirdiği aşını ve ben, kusana kadar yedim ettiğim tüm yeminleri. Kendi eksenimde döndüğümü sandığım zamanlardan koptu geldi adın. Geceler zaten d/ar ağacıydı ömürlerin. Yağlı urgan kabuslar cilalanmışcasına pırıl pırıl. Her yutkunuşumda boğazıma hançer gibi saplanan sözcüklerden türettim, yüreğimde asılı kalan y/adını.
Hesap sordu
hesap günü gelmiş gibi
kalbim beynim tüm benliğime
sustum sustukça kanadı yüreğim
parmak uçlarımdan kirpiklerime
kaç kere !
genzimi yaktı hasretin bir yudum sen diye
çırpınışlarımı görmedin. (Zeynep Yağmur Yıldız)
Mahşer yeriydi sanki suskularım. Sustukça yer yerinden oynuyordu. Üç noktalı çırpınışların yerini alan son noktalı virgül gibiydi, hesap soruşun. Tuşlarına basınca sonucu göstereceğini umuyordun belki de. Ya da ne bileyim, hesap makinesi kadar mekanik cevaplar bekliyordun belki de. Künklerinden kansızdıran yüreğimdi oysa. Tepeden tırnağa kanarken bedenim, kaç kere kaç sen etti hasretin yılışk tebessümü bilmedin. En az sigaramın dumanı kadar yakarken genzimi yokluğun, öyle uzak, öyle umarsızdın ki: çırpınışlarımı görmedin....
G/özyaşlarımdan denizler
ve o denizlerde yüzdürdüğüm
ömürden gemiler kaldırdım
yüreğimin kıyısız limanlarından
öyle ağır yük yükledin ki ömrüme
bir ömür seferdeyim yokluğunda gelmedin. (Zeynep Yağmur Yıldız)
Gözyaşım, özyaşımdı ya benim, çarşaf gibi durulmaya meylettikçe dalgalandırdığın. Mavi ile lacivert arası renkler sürünürde yüzümün en aydınlık sandığım kıvrımlarında. Ve ben o denizlerde kaptansız rotaya sürdüğüm gemilerle ömrümden ömür götüren yolcular kaldırdım sensizliğe. Yüreğim ıssız ve kıyısızdı. Limanlarım köhne, terk edilmiş. Katar katar geldin ve tonlarca yük bıraktın ömrüme, ELİ MAHKUM ZANNEDEREK. Sevdanın seferisiyim artık. Yokluğun kilometrelerce uzayıp giden yol. Seyre dursam ne olur, durmasam ne? sen yine gelmedin...
Kaç kere uykularıma serdim geceleri
hayallerimi uyutup nöbetler tuttum
sensizliği kefenledim g/özyaşlarımla
sol yanıma gömdüm !
kaç kere vedalaştım
kaç kere öldüm
kaç kere doğdum
sen diye bilmedin. (Zeynep Yağmur Yıldız)
Geceler kapkara ve üryandı. Kaç kere uykularımı serdim üzerine, yalnızlığımı ürkütmesin diye. Pınara koşan ceylanlar gibi sekerek sana koşan hayallerimi uyutup, Kurnasız muslukların türküsü ile ninniler söyledim. Yedi yirmi dört ömrün, yedi yirmi dört nöbetiydi tuttuğum. Hem de yılmadan, yıkılmadan. Hatta gururla. Şiirler verdi Salasını ve ben ellerimle yıkayıp kefenledim sensizliği. Tırnaklarımla kazıyarak gömdüm, sol yanımın baş köşesine. Her ziyaret sonrası, kaç kez vedalaştım kendimle. Son nefesime çeyrek varken, kaç kez ölmeden öldüm bilmedin. Her soluksuz kalışımla, ne çok sancılı yeniden doğuşlar yaşadım bilmedin. Dilimde y/arım kalmış kelimelerle yalvardım ve bekledim duanın kuytularında, SEN BİLMEDİN...
HÜZÜN ŞAİRİ: NY
Öncelikle duygularıma tercüman olan güzel şiiri için sonrasında ise, paylaşımım adına gösterdiği teveccüh için Zeynep Yağmur Yıldız’ cana sonsuz teşekkür ve sevgimle.