YETİM AĞLAYIŞLAR
,,,
Yuvadan düşürülmüş bir kuş yavrusu ve ona sürüngen sürüngen yanaşan bir yılan hayat.Savunmasız bir yürek.Devede bir tüy kadar minicik bir yaşam.Kader yine yaptı yapacağını.Yine hüzün adına baş rollerde yaşamın bir kenarında.
Bir minik kuş yavrusu bir can.Adı konmuştu Oğulcan.Bir Güneşti iki körpecik fidanın dallarını okşayan.İki fidanın birbirlerine değen yerinde ışıldayan güneş.
Büyüteceklerdi.Kocaman adam edeceklerdi.Yaşlandıklarında elleri kolları olacaktı.Bütün dünyaları,yaşama dair bütün güzelliklere saklıyorlardı yavrularını.
Her ana baba gibi sevgi yağmurlarıyla ıslatır,meltem esintilerinde kıpırdaşan yaprak gibi tir tir titrerlerdi yavrularına.
Adı Oğulcan dı.Can gibi bir oğuldu işte.Yuvanın nefesiydi.Neşesiydi.Hayatı atan kalbiydi.İki körpe gönülün bir yattığı samanlıktı Oğulcan.Kurulmuş dünya,pırıl pırıl bir bahar günü gökyüzünü süsleyen mavilikti Oğulcan.İki körpe fidanın olgunluğuydu.kaynayan aşı,yaşamın tadıydı.hayattı Oğulcan..
Hayattı evet.iki körpe gönülün hayatıydı.Ama kaderi olamadı Oğulcan.Kaderin önüne geçemedi Oğulcan.Melek bir annenin, yiğit bir babanın kaderinin kara yazgısını ak edemedi Oğulcan.Can veren hayat dağıtan Oğulcan kadere geçiremedi varlığındaki gücünü.
Sessiz ve karanlık bir gecenin sabahını feryadın bölmesine mani olamadı Oğulcan.Bir melekle bir yiğidi o gece ağlayıp uyandırmadı.Sessizdi Oğulcan.Sanki kaderle işbirliği yapmıştı.Ağlamamıştı .her gece uykusuz bıraktığı anne babasını kaderin kör oyunundan olsa gerek kıymamıştı uyandırmaya.
Anne baba yorgundu gündelik hayatın işlerinden.Rahatlamak haklarıydı.yada şöyle felekten bir gece çalmak.Oğulcan derin uykulardaydı.iki yürek yatak ucunda saatlerce dinlemişlerdi yavrularının fısıltılarını.Sanki meleklerle konuşuyor diyorlardı.Öyle yürekten seyrediyorlardı ki.Doyamıyorlardı belki.belki bu da kaderin bir oyunuydu.Ağlamışlardı ikisi de.mutluluktan mı uzun bir hasretin başlangıcını hissettiklerinden mi ama ağlamışlardı işte.
Yürümeyen adımlarıyla sıcacık yanan banyolarına giderler iki körpe can.Yorgunluklarını sıcacık suya bırakacaklardı.Hazır Oğulcan da uyurken mışıl mışıl şöyle huzurlu deliksiz bir uyku çekeceklerdi saat geceyi ikiye böldüğü bir vakit.
Evet derin bir uykuyu görecekti gözleri.Gün sabahı çiseleriyle okşarken seher vaktinde,Oğulcan ağlamaya başlar.yırtılır avazı çıktığınca.Inga ınga.Belki bağırıyordu ana ana,baba baba.
Börtü böcek uyanmıştı.Oğulcan bile.Zalim kader hiç uyumamıştı oysa.hain emeline ermişti bu gece.Oğulcan’ın ağlamaları nafile.Duymuyordu babayla anne.hani hep gelirlerdi ya gelmiyorlardı işte.
Oğulcan kendi için mi ağlıyordu yada annesi babası için mi bilinmez ama ağlıyordu yine.belki acıkmıştı küçücük midesi.Ağlasa duyup gelirdi annesi.
Gün tepeden bakar olmuştu bile.Uyanmamıştı iki körpe gönül.Sızan gaz sarmıştı bedenlerini soğuk toprak gibi.Geceden kalma su hala akıyordu yorulmamış bir şekilde.Belki banyomu ağlıyordu iki körpe gönüle.
Dayanacak takat kalmamıştı Oğulcan’ın.Uyanmıştı ama hala uyuyanlar vardı.Oğulcan’ın feryadı komşu evlerden duyuluyordu lakin ne ana ne baba duyuyordu.Gelen bir komşu basar feryadı.Oğulcan bir yandan, duyan koşan ahali bir yandan basar feryadı.Yakarlar ağıtları.
Bir tarafta derin uykuda iki gönül,bir yanda yetim Oğulcan.
O gün yaşlı gözlerden şu dörtlük yankılanır Oğulcan’a,uyanmayan ananın ve babanın ardından.
.........BİR YAVRUCAK BIRAKTINIZ ARDINIZDAN
.........KİME ANA,BABA DEYİP KİME SARILACAK
.........MAHSUN YAPRAK ŞİMDİ YETİM RÜZGARDA
.........KİME DERT YANIP AHHH KİME TUTUNACAK.
Oğulcan ve şimdi kahpe kaderin döşünde garip bir can.Ağlasa gözyaşını sileni yok.Kaderde şimdi sırtını döndü.Şu dert yolunda bir yetim bedeni,bir garip canı ve bir kendisi var.başkada kimsesi yok.