SÜKUTU HAYALE UĞRADIM
Dün yine sükutu hayale uğradım. Yolumun üstü, şimdi çiğneyip geçmek olmazdı. Kaç gün onun asık suratını çekip diz boyu kaprislerini katlanmaktansa… Sık sık uğrarım bu yüzden kendisine. Aman gücenmesin, gönül koymasın diye. Uzun yıllardır böyle. Nereye kadar sürecekse artık.
Belli etmiyor ama seviniyor beni görünce, biliyorum. İçin için yaşar o sevinçlerini. Bir böbürlenme yerleşiverir hemen gözlerine. Ben boynu bükük, “mutluluğa bir gideyim dedim, ne zamandır ziyaret edemedim de kendisini” diye mırıldanırken o, “iyi oldu, iyi oldu” diye gür bir sesle cevap verdi. Sesindeki alaycı tonlamayı duymazdan geldim tabii her zamanki gibi. Koltukları mı kabardı yine ne! Ben devam ettim vızıldanarak “seni de görünce uğramadan olmaz dedim şimdi.” ” Geçip gitseydin başına neler gelirdi biliyorsun” dedi zafer kazanmış komutan edasıyla. Devam etti sonra da “mutlulukmuş, ya sen onu ne yapacaksın? Gitsen ne olur gitmesen ne olur? Onun keyfi yerinde. Bir eli yağda bir eli balda. Kalbi pır pır. Seni görünce ne diyecek ki? Kırmızı halıyla mı karşılayacak seni? Her zamanki yüzündeki o salak ifade ile sırıtıp duracak. Benim ihtiyacım var sana; onun değil. Bak yıllardır görüşe görüşe akraba olduk zaten.”
Nasıl olduysa böyle bir itiraf ağzından ilk kez çıktı. Anlıyorum bu benim vicdanımı borçlu hissedip daha sık uğramam için yaptığı bir taktik. Gözün doysun emi, hafta bir sendeyim. Neredeyse yollara levhalar dikecek dikkat çekmek için. Sükutu hayale bir kilometre, sükutu hayale beş yüz metre, yüz metre falan. Hoş benim levhaya ihtiyacım yok ya. İşgüzarlığından yapar. Aslında şımardı ilgiden. Şeytan diyor kapa gözlerini tam gaz git mutluluğa. Ama onun da yolu öyle bir sapa ki. Öyle tam gaz gidemezsin zaten uzaklık bir yana yoldaki kazı çalışması hiç bitmez. Hatta geçenlerde sükutu hayali atlatıp yola çıkmıştım ki koca bir levha gördüm. Geçici olarak yolumuz kapanmıştır diye. Dün de belki açılmıştır ümidiyle yola çıkmıştım zaten.
Gidebilseydim bizimki hisseder; mutluluğun kapısından tam girecekken ensemden yakalardı. Kaç kere yaptı zaten saygısız. Ya ben hep sana uğramak zorunda değilim ki. Eğer bir örümcek olsa koskoca bir ağ örerdi, ben de şaşkın sinek olarak oraya düşerdim hiç tereddütsüz; o da bir güzel beni yer bitirirdi. Allah’tan o özelliklerde değiliz. Ayrılırken de “yine gel, arayı açma” diye gevrek gevrek gülmesin mi? “Bekliyorum ha” ile devam etmesin mi sözlerine. “Atlama beni” diye de ekleyerek.
“Seni atlamak ne mümkün!” diyorum dişlerimin arasından. “Ayağım alıştı bir kere. Bir uğradım: sonrası geldi. Aslında senin yoluna bir uyarıcı levha lazım gerçekten. Dikkat sükutu hayal çıkabilir diye ki; ben yandım başkaları yanmasın anacığım.”
Sevgi ÜNAL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.