- 636 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Pazartesi Postası
Çocuk bahçeleri, bayram yerleri, panayır alanları, uçan balonlar, dünyanın en huzurlu ağaç gölgeleri, çikolatalı pastanın aşka bürünmüş hali, yarım şişe kolonyanın bir ömürlük koku yayışı, şarkıların en anlamlısı, sobesiz saklanbaçlar, uçurtmalar, gülümseyişler, antik bir zamana kurulan iki kişilik o masa, usulca parmakların dokunuşu dudaklara, yürümek hızlı adımlarla bir an önceliğe doğru, mektuplar, ilk merhaba...
Kapının sertce kapanışı, açıklanması mümkünsüz öfkelerin darağacına asılan bir dolu güzel şey, tılsımların gerçek dışılığı ile yüzleşmek, kırılmak, kızmak, güceniklik, susmak zorunda bırakılmak, horlanmak, üzülmek, ezilmek, temize çekilmeye başlanan bir hayatın yeniden kızıl korlarla dağlanması, unutulmak, hiçe sayılmak, korkulu düşler ile uyanmak, ithamlar, isnatlar, olamamışlık, bitememişlik, yarım kalış, belki de hiç başlayamamışlık, boğaz kuruması, inciniş, incinin öksüz kalışı.
Hep sendromuyla anılır pazartesi. Eğer denklemin ilk yarısı dokunsaydı, belki. Fakat ya ikinci yarısı? Tıpkı güneş gibi. Ne büyük saflıktır şu inanmak? Mızıkcı oyuncular ile oyun bozanları yok farzetmek ne kadar da büyük bir hatadır? Pazartesi postasında hüzün var şimdilerde. Oysa çoktan erken bir vakit kuşatmışdı evreni...
YORUMLAR
Ertesi için ümitvar olduğumuz ne varsa, bir pazar keşmekeşinde kaybolup gidiyor hayatlarımızda. Bilmediğimiz denklemlerin bilmediğimiz değişkenleri olarak savruluyoruz oradan oraya. Her çözdüğümüz denklem kendisinden daha karmaşık bir diğerine açılıyor, sonuca yaklaştığımızı sandığımızda bakıyoruz ki puzzle'dan bir parça artmış, oysa resim tamam görünüyor..meğer ilk denklemin çözümü de yanlış. Baştan başlamaya ne mecal ne heves var artık oysa. Çözümsüzlüğünce seriliyor özenle kurduğumuzu zannettiğimiz denklemler, her biri ömümüz kadar darmadağın. Yorgun, yılmış ve bitkin uyanışlarla doğruluyoruz yerimizden hayatın elzemlerine katılmaya..dışarıda, kızıl kıyamet yokluklarımızı hatırlatan kurşuni bir pazartesi..
Güzel..güzel olduğu kadar da derin yazınızın içimden söküp aldıkları..
Okumak keyif verdi..Saygılarımla..
Fırat Avcı
Nihavend Şarkı
Teşekkür ederim, kalemimde tuhaf bir heyecan zaten..elimden tutmuş, hadi diye nida ediyor, sesi neredeyse bana kadar geldi ..:)
Pazartesi sendromu ya hayatın yüklediği sendroma ne demeli?
Ve dediğiniz gibi: Ne büyük saflıktır şu inanmak...
İnanmak dedim de, hala böyle bir mefhum kaldı mı acaba gündelik hayatımızda?
Kutluyorum.
saygılarımla...
Fırat Avcı
Gülüm Çamlısoy
Haklısınız, ne zaman neyi yazacağı belli olmuyor insanın. Anlık bir tezahür bile pek çok çağrışım yapabilmekte. Anlık bir duygu ya da bir yerden kulağa çalınan tek bir kelime. Ne de olsa sayısız değişken var her birimizin hayatında ve sayısız insan etkisi altında kalma ihtimalimizin olduğu.