- 705 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BEHLÛL’UN GÖZÜYLE BEHLÛL’CE AŞK VE ÂŞIK
Bir seher vakti çıktığım ıssız yollarda yücelerde yer tutan hükümdarlar geldi bir an gözüm önüne. Perdesiz seyre daldım bir an. Gönüllerinin buza kestiğine, sertleştiğine ve kayalaştığına şahit olurken ürperiverdi bedenim. Hükümdarların yapayalnızlığın tam ortasında çaresizliklerinin aşikâr edildiği o anlarda halime şükrettim. O an gönlüme cemre olup düşen ve dilimden dökülüveren “Bismillahirrahmanirrahim La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minez zalimin”Enbiya Suresi 87.Ayeti Kerimesiyle ve Yunus Aleyhhisselamın duasıyla çıkıverdim karanlıklardan aydınlığa. Behlûl’süz hükümdarlar için gözyaşı döktüm o an. O an anladım ki hükümdarlık yolu Behlûl’süz kat edilmez. Behlûl’süzyürünmez. Behlûl’süz yola çıkılmaz. Yanı başındaBehlûlgibi dost bulamayıp nefsinin isteklerine boyun eğen, sahte ilim bezirgânlarıyla kuşatılmış ve onların beyanıyla adaletsiz hüküm veren hükümdarlar için sabahın bu vaktinde sessiz sedasız gözyaşı döktüm.
İçimden o an gelen bir sesle kendi kendime ad koydum. Adım;asıl ismi Vüheyb bin Ömer Sayrâfî olup Behlûl-i Dânâ adıyla tanınan Hak aşığından gelmektedir.Artık benim adım Behlûl diye içimden öyle bir bağırdım ki ve daha sonrası derin bir sessizliğe teslim oluverdim. Behlûl’un gözüyle görmenin, Behlûl’un gönlüyle hissetmenin ve Behlûl’un penceresinden semadan kâinatı seyretmenin iç huzuruyla ıssız yollarda yürümeye devam ediyordum.
Aşk âleminde aşkı keşfetmenin sırrını taşımakta zorlanıyordum. Ha bre harlanan gönlümün yükü ağırlaştıkça şükrediyordum. Nihayetaşikâr etmenin vaktidir bu an yazılı fermanı alınca emanetleri bir birteslim etmeye duayla başladım.
Aşk; kulun Maşukuna karşı tüm varlığıyla duyduğu o derin duygunun, yüce hissin ve sırlı muhabbetin saklandığı vuslat sandığının adıdır. Aşk; ezelden ebede uzanan sırlı yolculuğun ilk adımı, kâinat kitabının lisanıdır. Aşk; âdemin nutfe ve üç beş damla kan halindeyken Rabb’inin “Ol” emriyle kuluna sunduğu, bahşettiği “Elif Lam Mim Ra” sırlı sırlarındaki sırdır. Aşk;”Vav” kâinattır “Elif” ise anahtarıdır diyen sırlı yolcuların sırlı durağına vasıl olan kulun ruh hâlinin kâinata yansımasıdır.
Aşkı bulan âdem âşık libasına bürünerek Maşukunun zikriyle hem dem olur. Âşık’ın sözleri Zülfikar, gönlü Kâbe-i Muazzama ve gözü Hacerü’l Esved olduğu vakit tüm perdeler aralanır. Âşık’ın makamı da sırdır, hâlide sırdır. Ayrılıklar aradan kalkınca kendini vuslat deryasında bulan âdemin hâlinin tarifidir âşık.
Aşkı bulan âşık ikram edilen dolunun ilk yudumuyla birlikte âdem libasına bürünür. Sırrın sırrında kaybolan âşıkla avam arasında ince bir perde peydaolur. Âdem libasıyla kâinatta gezinen âdemin hâli hâl dergâhında hâli yaşayan canlarca aşikârolunur. Heraşikâr olan âşık vuslat halkasında bir tespih tanesi olur. Vuslat halkasının tespihinde tane olmak onun için en yüce makamdır.
O makam âşık için hiçliğin başlangıcıdır. Âşık kendi varlığından sıyrılarak hiçliğin sonsuzluğunda hiçliği yaşar. Hiçlikadanmışlığın, yeniden sırlar âleminde doğuş evresinin son demidir. Son nefes diye tabir ettiğimiz aslında âşık için ilk nefestir. Ebede açılan sırlı kapıdır. Maşukuylaâşık’ın vuslatının ilk anıdır. Son nefes diriliştir. Son nefes vuslat kapısının tokmağının âşık tarafından vurulduğu o kutlu andır. Son nefes ezelden ebede uzanan yolun ilk kilometre taşıdır. Son nefes kula sırrın aşikâr edildiği, ötelerin ötesi Huld Cennetinden gül kokularının badı saba rüzgârıyla ikram edildiği âşık’ın bayramıdır.
Rabbim yâr ve yardımcımız olsun. Selam ve dua ile kalın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.