Gözyaşlarını mı miras bıraktın ?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
-Babaannemin yine gözleri yaşlıydı... Hesabını ödüyordu tek kalmanın. Cennette yaşarken şimdi sıratı geçmeye çalışıyordu. Ve biliyordum gerçeği ama...
-Babaanne yine ağrın mı var?
-?
Yine Dedemi özlemişti ama özledim demeye utanıyordu. Her zamanki yerimden seyrettim onu... Sanki Dedeme selam yolluyordu ahşap pencereden bakarken, ağaçlarla... Kuşlarla... Hatta şu an dışarda çiseleyen yağmurla. İnanıyordum ki kuşlar ve yağmur onu dinlerdi. Tıpkı yağmur gibi sessizce akıyordu onun da düşünceleri özlemi... Bana da bir demet gözyaşı sundu. Hep korkarım yağmurdan gök gürültüsünden, bilir o da şimdi dışarda olduğu gibi babaannemin yüreğinde de sakinlik vardı. Dedemin öldüğü vakıt oda saati durdurmuştu, kalp saatini...
Ben de onunla pencereden selam göndermek istedim görmediğim Dedeme.
Çöplerden ekmek toplayan adamı görünce irkildim,
- Neden gidip bakkaldan almıyor, çöpleri karıştırıp üstünü başını batırıyor.
- Parası yok ki ondan... Fakir çünkü,
- Ben büyüyünce bütün fakirlere bakacağım babaanne, deyince yine ağlamaya başlamıştı, gözyaşları özlem kokuyordu... Elimle yaşlarını silip ne oldu ağrın mı başladı ?
- Yok kuzum... Yok... Mutluluktan da ağlar insan, Dedene benziyorsun, o da senin gibi merhametliydi... Onu hatırladım.
Ne zaman unutmuştu ki... Demek insan sevinçten de ağlarmış.
- Babaanne ne zaman büyürüm ben, çok zaman var mı ?
-Çok yersen, çok seversen, çabuk büyürsün. Birden hatırlatmıştı, yemediğim yemekleri... İçimden keşke yemediğim yiyecekleri bu adama versek diyecektim ama diyemedim, şimdi yine ağlayacaktı.
-Keşke mutluluk da markette satılsa alsak, dağıtsak ne güzel olurdu değil mi ?
-Mutluluk satılır mı ki ? Mutluluk insanın gözündedir, yüreğindedir, ellerindedir, yeri gelir ırmağın akarken çıkardığı türküdür. Bir papatyanın başını okşamaktır...
Özlüyordu bahcesini... Belki de geçmişini...
-Ah ! Dedi, kalkabilsem giderdik beraber, elimden tutardın, içim yanar, çağırıyor beni... Özledim... " Hanım bir kahve yapar mısın ?" demesini... Sonra da " Gel hele... Gel... Otur iki yüzünü görem " demesini. Saatimiz yoktu ama onun eve geleceği dakikayı bilirdim, daha o çalmadan tokmağı açardım kapıyı. " Buyur hoş gelmişsin" derdim. " Seni görünce yorgunluğum gidiyor hanım" derdi. Özledim bey özledim... Toprağının kokusunu özledim o toprağın ekmek gibi kokar, gel... Der... Gel... Ah ! Bu yürüyesice ayaklarım neden söz dinlemez ki...
-Niye Dedemin anahtarı yok muydu ?
-Vardı tabii ki... Ama insan beyini kapıda karşılamalı.
- Sen hep evde mi otururdun babaanne ?
-?
-Dedem sana hiç gül verdi mi Babaanne ?
-Tek katlı minik yuvamızın bahçesinin her köşesinde yağ tenekelerine diktiğimiz güller vardı. Onları her gün sulardı. " Bak hanım ne güzeller değil mi derdi ? Yüreğinin sesi açıktı, nadasa bırakmazdı gözlerini. Hep üstümdeydi. O gülleri benmişim gibi severdi.
-Peki seni seviyorum der miydi ?
O her haliyle seviyorum derdi. Yemekten önce kalplerimiz doyardı, vurdu mu ocağa bulgur pilavını, yanına kırardı kuru soğanı bilsen ya... Ne lezzetliydi. " Pek güzel olmuş hanım" derdi ya... Ne bileyim işte hoşuma giderdi içim erirdi.
-Şimdi bu seni seviyorum demek miydi ?
-Tabi ki, hiç kırıcı olmadı, hiç bir şeyi kendi için istemezdi, sen ne dersin böyle yapalım mı diye sorar gönlümü alırdı. Bana sevginin her şeyden üstün olduğunu o öğretti, " Senden geriye kalmayayım duâ et " derdi. "Allah korusun ben sensiz nasıl yaşarım" der, kaçardım sofaya...
-Niye ?
- Utanırdım . Bi de kıyamazdı ki ağlamama... Üzmemek için
Babaanne mi seyrediyordum , sevgisini, ona doyamıyordum... Onunlayken bile onu özlüyordum, onun yüzünden acı da olsa hasretlik topluyordum.
-Dedem yaşasaydı, senin gibi masal anlatır mıydı bana ?
-Anlatırdı tabi ki... Hem de seni bağdaki dut ağacının altına salıncak kurar, sallarken anlatırdı. Ellerine uğur böceği getirirdi, papatyalar toplardın. Belki de o çimenlerde uyuyakalırdın...
Yüzünde gülümsemeyle dalmıştı... Ses etmedim... Yüzü hüzün haritasıydı.
Bir melek olsaydım keşke... Dokunsaydım sihirli deyneğimle yüreğine... Dedemle beraber olsalardı, yine ağlar mıydı sevinçten ? Cenneti görmüş gibi sevinir miydi ?
-Babaanne yine hikaye anlatsana bana.
Mesela yıldızlar olsun bugün. Olur mu ?
-Olur tabii ki kuzum, sen iste yeter ki...
Sevginin çok olduğu bir gökyüzünde bir sürü yıldızlar varmış. Bazı yıldızlar yaramaz bazıları da söz dinleyen uslu yıldızlarmış. Yıldızlar gündüz uyurlar dinlenirler, gece olduğu zaman da sırayla uyanırlarmış, teker teker gözlerini ovalayarak. O yüzden bir yanar bir sönermiş başta. Çok uyuyanların ışığı parlak olurmuş. Ama az uyuyanların sönük olurmuş ışığı...
Sen de uyumalısın, dinlenmelisin...
Uyandığında ben olmayacağım ama senin başın dik olmalı, hayatla sınavın o zaman başlayacak. Bakacağım, beni yüreğinde sevmeyi başarabilecek misin ?
Hadi şimdi kapa gözlerini...
- Hayır hayır bitmedi ! Bana anlatacağın masallar...izin verme yine yıldızlar düşmesin yere.
- Çocukluğumu da mı götürdün yanında ?
Gözyaşlarını miras bırakarak...
Güzel yürekli Koca Sinan kardeşime
Beraber döktük yaşları.
seMa
YORUMLAR
"...Uyandığında ben olmayacağım ama senin başın dik olmalı, hayatla sınavın o zaman başlayacak. Bakacağım, beni yüreğinde sevmeyi başarabilecek misin ?..."
Yüreğinizin güzelliğini satırlarınıza nakış gibi işlemişsiniz değerli kardeşim. Yüreğiniz ve kaleminiz sağ olsun efendim.
Selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum. Rabbime emanet olunuz.
Yedi mevsimin tüm solgun çiçekleri yanı başıma çöreklendi hüzünlerimle...
Yüreğime yaslar, gözlerime yaşlar bıraktı bu satırlar...
Ağlıyorum... Görüyor musun cümlelerinin bana ettiğini...
Özleyip kaybettiklerimi andım sevgili Ezom...
Yine kanıma girdin, derinlere daldım yine...
Güzel yürekli dostum benim...
Kutluyorum yürekten...
Uyandığında ben olmayacağım ama senin başın dik olmalı , hayatla sınavın o zaman başlayacak. Bakacağım, beni yüreğinde sevmeyi başarabilecek misin ?
çok duygulu, çok içten bir anlatımdı. bir dostunun acısıyla böyle güzel duyguları dile getirebilmek, ancak çok güçlü kalemlere nasip olur. dönüp dönüp okudum, çok içlendim, kendimi buldum. sevgili ezom, yüreğim yüreğinle, duamdasın kardeşim.
Kardeşim Ezom,
Ne kadar duygulandığımı, üzüntümün arasında nasıl buruk bir sevinç yaşadığımı anlatamam. Rahmetli Dedem, anneanneme "Hanım" diye hitap ederdi. Ara sıra da sorarmış "Hanım beni seviyor musun?" diye. Bunları hiç bilmeden nasıl da yazdın bu güzel yazıyı? İçine doğmuş belli ki. Dünden beri en çok hayırhah dostlarım olmasına şükrediyorum. Sizlerin destekleri ile daha kolay atlatıyorum çünkü. Gönlünü acıma yaslamışsın Kardeşim, çok çok teşekkür ederim. Allah sana dert, keder, sıkıntı vermesin.
kocasinan tarafından 5/26/2008 2:48:39 PM zamanında düzenlenmiştir.