1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
524
Okunma
Beyaz tebeşirle kara tahtaya yazılar yazmak gibidir sabretmek. Azaldıkça çoğalan, çoğaldıkça azalan. Eğimlerde yürümek gibidir inanmak bir şeylere. İğneli yönlere cesurca ilerlemekdir söylemek. Duyulmadan, öylece.
Mahyaların ışıl ışıl parladığı anıtlaşmış yapıları ve dipsizmiş gibi görünen ara sokaklarıyla İstanbul, hepsi gibidir sanki. Sabretmek, inanmak ve cesurca yürümekdir. Serin akşamların getirdiği kokular, köşeme çekilip kendimle kalmamı öğütlüyorlar yeniden. Çünkü istikrarın kolları kısacık ve yoksunluklarla dolu.
Şimdi şarkısızlık zamanı. Körpe fideleri kırılmış bir bahçenin kenarında oturup kışı beklemek vakti. Gecikmese alışılmışları getirmek için keşke. Nasılsa yaşamak, biraz da çözülmekdir. Hak ettiklerini değil, hak etmediğini düşündüklerini verir insana. Ve insan, küllerinden dirilir yeniden. Bu defa başka dediği masaların üzerlerini çizip, zehirli kahkahalarını açık eder ansızın. Fakat kazanır sonunda. Çünkü doğrulduğu güneş, sızabiliyordur en kalın duvarların bile arkalarına. Merhaba anlamak, yeniden merhaba. İyi ki henüz geç olmadan, belirdin yüzümde. Teşekkürler yetişdiğin için çabucak...