Beni Merak Etme Diyorsun Ya
Sen bana mutlu ol Küçüğüm!
Başkada bir şey istemem zaten.
"O şimdi, ne yapıyor?
Şu anda, şimdi, şimdi?
Evde mi, sokakta mı,
Çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?"Nazım’la cevap vereyim sana dedim. "Merak etme sen beni" diyorsun ya, sen bunu derken bile ben merak ediyorum seni. Gülüyorum bu haline, sen merak edilmez misin Küçüğüm! Seni merak etmezsem niye seviyorum ki! Aklımdan zorum mu var! Merak ilgidir, sevgidir, olmazsa olmazıdır aşkın. Seni yoğun bir ilgiyle seviyorum, dikkatle seviyorum, en ince ayrıntına kadar eğilerek seviyorum. Resmi bir şekilde seviyorum halimi arz ediyorum. Aşkımı ilan ediyorum.
Gözüm sende iki gözüm, aklım fikrim seninle meşgul, kalbimi sorma bende emanet sanki!
Hani Türk Şiiri’nin en zarif adamı var ya - Yedi Güzel Adam’dan Biri- Cahit ZARİFOĞLU ne de güzel ifade etmiş hali pürmelalini:
"Aklımdan çıkmıyorsun dedim.
Başka türlüsünü yorgunum anlatmaya."
Sahiden yorulur muyum bir gün seni sevmekten!
Hiç sanmıyorum.
Seni anlatmaktan bıkar mıyım?
Kaç yıl oldu, kaç ay, kaç hafta, gün...
İspatı değil mi bu kalbimin, seni sevdiğimin delili...
Ne de yazmışım seni, yazdıkça yazasım gelmiş, sevdikçe sevesim...
Ruh eşim...
Her sabah uyandığımda sana uyanıyorsam...
Seni aklıma düşürüp düşlüyorsam...
Kalbimde büyütüp kokluyorsam...
Bıkmadan seni görmek istiyorsam...
Usanmadan seni arzuluyorsam...
Ve hayra yoruyorsam her şeyi seni sevmekten kim alacak beni? Kim bu sevdadan men edecek beni, gülerim sadece!
"Yorgunum; çünkü yorgunluğumun yaşamak gibi bir anlamı var." diye yazmış ya Nihat BEHRAM! Ben de seni sevmekten yorgun düşeceğim bir gün! Yorgun da olsam, yoğun da olsam, yokun da olsam bu sevda sürgünlerini verecek her zaman. Buna inanıyorum.
Yoğunluğuna yaşıyorum seni. Doyumluğuna susuyorum sana. Yokluğuna kurşun sıkarken varlığına kurşun döktürüyorum. Yaşıyorum seni, tertemiz havayı çeker gibi içime, en temiz suyu içer gibi, en tatlı yemişi yer gibi... Bu nasıl bir yaşamaktır Rabbim? Kalbime sunduğun bu dünya güzeli nimete sonsuz şükrediyorum işte.
Şükrediyorum halime vaktime.
Sen varsın diye bu şükür,
Sen varsın diye bu kabul ediş
Bu yakarış...
Bu dünyada sevinci askıya aldım, mutluluğu rafa kaldırdım, yalnızlığı öne çektim, safını doldurdum hüznün. Heybem de çok fazla can kırığı var, çok fazla sensizlik var. Daha fazlasına katlanamam biliyorum, daha ötesini çekemem. Tüm bunların üstündesin bende. Temelimiz sağlam yani, hüzünden ve gözyaşından vurulmuş harcı, harca harca bitmez.
Ben,sen biz olduk mu yere gelmez sırtımız bu aşkta!
Tek seni bilirim bu alemde kendime eş. Bir gülüşün için bin damla yaş dökmeye amadeyim. Bir busen için bin takla atmaya namzedim. Gözlerin parlasın yeter ki ben karanlıklara mahkum olayım hiç de! Sesin iyi çıksın bileyim, bir ömür boyu lal olayım.
Sen bana mutlu ol Küçüğüm!
Başkada bir şey istemem zaten.
"O şimdi ne yapıyor,
Şu anda, şimdi, şimdi?
Belki dizinde bir kedi yavrusu var, okşuyor.
Belki de yürüyordur, adımını atmak üzeredir,
’Her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren sevgili, canımın içi ayaklar!’
Ve ne düşünüyor, beni mi?" diye devam ediyorum Nazım’dan. "Merak etme sen beni" diyorsun ya, gülüyorum sana. İnsan sevdiğini merak etmez mi? Sevdiğini... Ruhunu emdiğini...
04TEMMUZ 2014, ELAZIĞ 00:34
YORUMLAR
Merak etme beni demek kolay da uymak çok zor ki... Kolay olsa bunca şarkı, bunca şiir bunca söz aşka dair edilir miydi?
Hem merak etme beni derken, sakın ha tek saniyen bile bensiz geçmesin, aklından çıkardığın her anın vebali altında kalasın, intizarının kendine doğru dillendiğini bilmez mi yazar? Elbette bilir, bilir de kulaklarının duymadığı sözleri yok sayar, tekrar başa dönüp çaresiz, bazen neşeli çoğunlukla da hüzünlü, bülbülün güle karşı figanıyla yarışacak cümlelerini sıralar peşpeşe...
İyi hafta sonları...