- 15191 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Şiir yazma Sanatı, İlk olarak "Koşma" nasıl yazılır?
İlk olarak, halk edebiyatının "Koşma" türünü ele alarak paylaşımımıza başlayalım.
Saygı değer gönül dostları!
Koşma, hece ölçüsü ile ve "abab cccb dddb eeeb" kafiyeleniş biçimi ile yazılır. Yazacağınız şiirin konusu eğer koşma şekline yani taslağına oturuyorsa,- bu şu demek: Vezinler ve nazım biçimlerini birer taslak veya birer form olarak düşünürsek, şaire kalan onun içini uygun anlamlı kelimelerle konusuna Göre doldurmaktır- şiirinizi koşma biçiminde yazınız. Yüzyıllar boyunca atalarımız, bu nazım biçimlerini edindikleri tecrübelerle hazırlamışlar. Bu kadar emek verilmiş ve hazırlanması yüzyılları almış bu forumları bırakıp, kendinizce bir şekil uydurarak şiir yazmaya başlamanız elbette ki yanlış olacaktır. Önce bu nazım biçimlerini anlamakta usta olmak lazım. Daha sonra, tecrübeniz arttıkça, tabi ki yeni şekiller geliştirmek de, hakkınız var. Ama bu sizin yeteneğinizin güçlülüğüne bağlıdır. Hepimiz biliriz hece veznini, peki bir gün oturupta düşündük mü? Acaba neden 4 +4 veya 6+5 yahut diğer hece vezinleri böyle olmuş? Neden 5 +7 değil de 4 +4 tür. İşte işin sırrı bu heceleniş biçimleriyle oluşan sesin, kulağa geliş güzelliğindedir.
Önce hece vezninin kulağa hitap ettiğini ve bunun konuyu anlatmakta araç olarak kullanıldığını anlamış olduk. Şimdi koşmanın yazılış tekniklerini ele alalım.
1. Konuyu sınırlandırıp ne anlatmak istediğimizi ilk başta bileceğiz. Yani Ankara’dan girip Bolu’dan çıkmayacağız.
2. Hece veznimizi seçeceğiz. Örneğin, "6 + 5 "i seçelim.
3.Şiirin ilk iki satırını nasıl söylerseniz söyleyin, yani: Şiiri yazmada en rahat ve en serbest olacağınız yer bu iki satırdır, ne yazarsanız yazın o size kalmış, çünkü kafiye zorunluluğu veya biçime uymayan bir problem olmayacaktır. Fakat hece veznine ve aynı zamanda da bu iki satırın, anlatacağımız konunun ana fikrini tanımlayacak nitelikte olmasına da dikkat etmek durumundayız.
4. Derin bir nefes alıp, içinizden geçtiği şekilde ilk iki satırı yazınız.
Not: Saygı değer gönül dostlarım! Bu anlattıklarım sadece şiire yeni başlayanlar için geçerli. Zaman ilerledikçe ve bu yöntemi kullandıkça, artık bu saydığım maddeleri saniyede kafanızda tasarlayıp, duygunuzla kâğıda dökebileceksiniz. Öncelikle hece vezniyle konuşmaya başlayacaksınız. Ağzınızdan hep 6+5li veya diğer vezinli cümleler kelimeler çıkacak. Tabi eğer bu işe gerçekten önem verirseniz..
Evet...
Şimdi yazdığım bir şiiri örnek göstererek koşmanın nasıl yazıldığını göstermeye başlayayım.
Sende bir hüzün var, derdini söyle!
Hasret içinde mi kaldın İstanbul?
Gördüğünüz gibi 6+5 hece vezni sayesinde, söz kulağa etkili ve hoş bir biçimde geliyor. Bu iki mısrada yaptığım bir kişileştirmeyle, İstanbul’la konuşmak dertleşmek istediğimi açıkça ortaya koymuşum. Yani şiirin bundan sonraki kıtalarının manasının da hasbıhal şeklinde olacağı açıkça görülmektedir.
İşte bu iki satırı yazdıktan sonra, ustalık ve şairlik devreye giriyor. İkinci mısrada öyle bir kafiye seçmek zorundayız ki, yazacağımız her Kıta’nın sonunda bu kafiyeyi tekrar edebilelim ve de bütün anlatacaklarımızı bu kafiyelerin sırtına yükleyebilelim. Emin olun bundan sonra ki her şeyi size kafiyeler hatırlatacaktır. Ne fazla düşünecek nede öyle fazla yorulacaksınız. Ancak kafiyeleri öyle bir manaya oturtacaksınız ki, işte o zaman mucize denen mısraları yazmış olasınız. Bunun sonucunda da defalarca okumanıza rağmen bıkmadığınız, üstüne laf dedirtmek istemeyeceğiniz eserinizi ortaya çıkaracaksınız. Ve hemen kafiyelerimizi seçiyoruz.
Epeyce bir kafa yorduktan sonra ikinci satırdaki kelimelerden “kaldın” fiilini kafiye olarak seçmemin doğru olacağını ve şiirimi rahat ve huzur içinde yazabileceğim kanısına vardım. “Kalmak” fiiline Türkçede kafiye olacak birçok kelime bulmak mümkün
Örneğin: Kalmak, almak, dalmak, salmak, bilmek, ölmek, dilmek, gülmek…..
Burada rediflere dikkat! “Kal” kelime köküdür. Ondan sonra gelen ekler rediftir.
Kal, dal, sal, bil, öl, dil, gül, -mek. Demek ki kafiye olacak olan tek harf var oda “L” harfi diğerleri kafiye olmuyor.
Buda yarım kafiyedir. Ama ardından redif geldiği için yarım kafiyede olsa sesi çok tatlı bir hale sokmaktadır.
Baktım ki kafiye bol ve de kelime ikinci satırda güzel bir yerde duruyor, İstanbul ‘un hemen önünde. Bu da “İstanbul” ismini ve “Kaldın” kelimesinin çekim eklerini, kendime redif olarak seçtim demektir. Size önerim, şiirlerinizde kafiyenin yanında redif bulundurmanızdır. Redif kafiyenin süsüdür, ikisi beraberse ortada herkesin doya doya yiyeceği kocaman bir pasta var demektir. Tabi ki redifsizde olur. Fakat redifli daha hoş olur. Ve ben kafiye olarak; kalmak, dalmak, almak, solmak, olmak, çalmak fiillerini seçtim. Bundan sonraki aşamada, bu seçtiğiniz kafiyelerin içinden, en son kıtada kullanacağınız ve oldukça güçlü olması gereken kafiyeyi seçmelisiniz. Çünkü şiirin baş mısrası önemli olduğu gibi, son mısrası bin kat daha önemlidir. Ve ben Son mısrada “çalmak” fiilini kafiye olarak kullanacağıma karar verdim. İşte bu “karar verdim “ dediğim bütün cümleler, kişinin şairliğinin ne derece güçlü olduğunu ortaya koyan cümlelerdir. Ve şiiri yazmaya başladım.
“Sende bir hüzün var, derdini söyle!
Hasret içinde mi kaldın İstanbul?”
Dedikten sonra, “dalmak” fiilinin üç ve dördüncü mısralarda güzel duracağını düşündüm. Şimdi dördüncü mısrada “daldın İstanbul” diyeceğim ama ne diyeceğim? Nasıl diyeceğim. Neye dalacak İstanbul? Neye dalsa hoş olur? Bunları düşündüm ve dördüncü mısra da,
“Tatlı düşlere mi daldın İstanbul”
…dedim. Her şey güzelde, nerde bu dörtlüğün üçüncü mısrası değil mi? İşte sevgili gönül dostlarım, bu durumda üçüncü mısra en son mısrayı anlatacağı için, önce anlatılacak olan mısrayı daha sonra da anlatacak olan mısrayı yazmak, hem şaire kolaylık sağlıyor hem de manayı yerine oturtuyor. Ve ben de dördüncü mısrayı iyice inceledikten sonra üçüncü mısraya,
“Kol kanat büküpte durulma böyle” dedim. Ve ne oldu ilk dörtlüğümüz?
Sende bir hüzün var, derdini söyle!
Hasret içinde mi kaldın İstanbul?
Kol kanat büküpte durulma böyle!
Tatlı düşlere mi daldın İstanbul?
Görüyorsunuz ki mana ve biçim birbirini tamamladı ve ortaya güzel bir şey çıktı.
Bundan sonrada aynı taktiği kullanarak, kıtanın en son mısrasını, ardından üçü, ardından ikiyi ve biri yazmalıyız. O zaman üçüncü mısra içinde kafiyemizi kendi fikrimize göre seçiyoruz. Ben mesela “aldın” fiilini seçtim ve ilk önce son mısrayı, sonra üçü, sonra ikiyi, sonra biri yazdım
İçimde yara var, yoktur merhemi…
Derdin şarabıyla yaktım sinemi.
Sana anlatmaya geldim çilemi.
Susma kararı mı aldın İstanbul?
Ve diğer mısraları da,
Bitmeyen dertlerin oldum esiri.
Bulunmaz derdime derman iksiri!
Bendeki kederin çoktur tesiri,
Derdimle sen bile soldun istanbul.
Her gece koynunda yaşlı gözlerle
Ağlayıp dururum bin bir kederle
Her şeyin paylaştın bu derbederle
Derdimin dermânı oldun İstanbul
.şeklinde yazdım. Ve geldim en son kıtaya. Bir şair için bence en önemli ve karar vermesi en zor olan durum bu son kıtalardır. Ama kafiye seçili olduğu için, ilk aşama da epey bir mesafe kat etmiş oluyoruz. Bu yüzden kafiyemizi karşımıza koyup düşünüyoruz, en güzel manayı bu kafiyenin sırtından bulup şiiri etkileyici bir biçimde bitirmeliyiz. Şairlik elindeki kafiye ile anlatmak istediği konuyu en iyi bağlayan kişilerdedir. Benim son kafiyem “çalmak” olduğu için şiirimi şöyle bitirdim:
Kirpik arasında donan yaş gibi,
Kılım kıpırdamaz, oldum taş gibi,
Sızdım merdivene bir ayyaş gibi,
Yine beni benden çaldın istanbul!
İşte gördüğünüz gibi ortaya güzel bir şiir çıktı. Kafiyesi, hece vezni ve konu bütünlüğüyle yazdığımız bu nazım şekli halk edebiyatında “Koşma” olarak adlandırılır.
Notlar.
1. Hece veznine alışmak ilk başta biraz zor görünse de zamanla ne kadar tatlı ve hoş bir şey olduğu anlaşılacaktır.
2. Kendinizi ilk zamanlar bu kurallara bağlı olarak şiir yazmaya itin, daha sonra şairlik yeteneği olan bir insan bu söylediklerimizi düşünmeden ve hiç zorlanmadan çok güzel kullanarak, beklide unutulmayacak eserler ortaya çıkaracaktır.
3. Yazdığınız şiiri hemen yayımlamayın veya okutmayın. Önce bekleyin. Yeni yazılmış şiir annesinden yeni doğmuş bebek gibidir. Onu besleyin büyütün zamanla tekrar tekrar okuyun. Böylelikle hatalarınızı kendiniz görüp düzeltme imkânını elde edeceksiniz. Bir şiir yazın ve bir hafta geçtikten sonra onu bir kere okuyun. O zaman yazdığınız şiirin birçok yerini değiştirme ihtiyacı duyacaksınız. Ve bu süreci tekrarlayın. Şiiriniz böylece pişmiş ve yenmeye hazır hale gelecektir. Yemek yaparken kaşık kullanmazsanız, ortaya nasıl ilginç bir şey çıkacağını görürsünüz. İşte buda böyle bir şeydir.
Hepinize saygılarımı ve muhabbetlerimi sunarak bu günlük bu kadar diyorum. Sorularınız veya aklınıza takılan herhangi bir şey varsa mutlaka bildiriniz.
Allah bu yolda her şeyin gönlünüzce olmasını nasip etsin
Selam ve dua ile…