- 1063 Okunma
- 7 Yorum
- 3 Beğeni
"SU"
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
-Gel otur bakalım şöyle. Evlâdım sen de bir bardak su getir!
Bu iki cümlenin artarda gelmesinden deli gibi korkarım. Hazmı zor şeyler işitilecektir çünkü, ve su, susturur. Dilini bağlar insanın. Kötü haberi sindirmene yarayan bir müsekkindir o.
Benden, böyle son su istendiğinde, Safiye vardı bizim odada. Kocasının bağlı olduğu birlikten haber gelmiş. Büyükannem yaşadığımız konağın Rüştiye mezunu tek üyesi olduğundan, adrese gelen bütün mektuplar ona teslim edilirdi. Ben mutfaktan dönene kadar her şey olup bitmişti bile. Birbirlerine sarılmış, gözler kan çanağı, sessizce ağlaşıyorlar. Sonra ben bardağı uzattım, suyu içince kötü haberi de yuttu sanki. Usulca kalkıp hıçkırıklarla sendeleyerek odasına çıktı.
Evet bir konakta yaşıyorduk biz. Bütün fakirliğimizle. Her aileye bir oda düştüğünden nüfus hayli kalabalıktı. Ev sahibimiz yaşlı Madam, Savaşta burayı Türklere kiralamış, kendisi Beyoğlundaki dairesine yerleşmiş. Biz, kadınlar, çocuklar, hasta ve yaşlılardan müteşekkil yirmi kişilik bir aileydik, bu kapısı penceresi kapanmayan viranede. Açlık, yokluk ve hastalıkla dolu bu evin arka bahçesi ise biz çocuklar için tam bir cennetti. Dev çınar , erik, incir ve akasya ağaçları, küçük ardiye kulübesi ve kupkuru süs havuzuyla bu eşsiz mekân, sayısız maceralar yaşadığımız bir sinema sahnesiydi aynı zamanda. Bütün savaşları biz kazanıyorduk elbette, ağaçlar, duvarlar hep yeniliyordu. Annem, hep ağlayan kardeşimi kucağından indirmiyor, ben babamı bekliyordum. Gelecek ve beni omzunda gezdirecekti.
Bazen karartma oluyordu. Işıkları sönen şehrin üstünden uçaklar geçiyordu gürültüyle. O korkunç sesleri duymamak için kulaklarımı kapatıp bağırarak en sevdiğim oyunun tekerlemesini söylüyordum
“Aç kapıyı bezirgân başı, bezirgân başı..” annem ağzımı kapamaya çalışıyor,
-Kızım sus!
büyükannem engel oluyor
-bırak elleme,
“kapı hakkı, nee verirsin, nee verirsin…”
Yukarıdakiler duyacak sanki!
“arkamdaki yadigâr olsun…”
İşe yarıyordu.
Köyden ziyarete gelen akrabaları sevinçle karşılıyorduk. Annemin köylü olmasıyla gurur duyuyor, mahalledeki çocuklara hava atıyordum. Şehirli olmak demek, odun ateşinde pişmiş mis gibi yufka ekmeğine sürülen tereyağın lezzetinden habersiz olmak demekti. Ama bazen de paylaşıyordum ekmeğimi, bana iyi davranırlarsa.
O günü bir rüya gibi hatırlıyorum, gerçek olmasını istemediğim bir rüya. Akşamüstüydü. Herkes beni arıyormuş. Ödüm koptu geç kaldım, annem beni dövecek diye. Bahçe kapısından girdiğimde konağın ahalisi toplanmış, mırıltılar, vah vahlar. Aralarından geçtim şaşkınlıkla. Annem köşede ayılıp bayılıyor, kesif bir limon kolonyası kokusu. Kimse bana kızmadı, neler oluyor? Büyükannemi gördüm, çökmüş, perişan, daha da yaşlanmış gibi. Yanına çağırıyor. Elinde bir zarf, buruş buruş. Derin nefesler alıp veriyor.
-Gel yavrum, gel otur bakalım şöyle.
Hayır oturmak istemiyorum.
-Safiye kızım sen de bir su getir.
İçmem. İçmeyeceğim. Kulaklarımı kapadım, gerisin geri koşmaya başladım. Peşimden koşmadılar. Ben bağırıyordum. Avazım çıktığı kadar bağırıyordum. “Aç kapıyı..! Aç kapıyı..”
Şule TEK
YORUMLAR
:(:(:(:(:(: Sözün bittiği yere kadar sürdü okumam. Su yun fark etmediğim bir yönünü de keşfetmiş oldum
Kalem ya kılıçtır ya yılan.Kılıcınız keskin olsun.......
suleteker
sule hanimcim mukemmel bir dille mukemmel bir anlatim yapip onumuze sundugunuz icin tesekkur ederim,,merakla takip edecegim yazilarinizi... :-)
suleteker
sule hanimcim basarilarinizin devamini dilerim, mukemmel bir dille mukemmel bir anlatim yapip onumuze sundugunuz icin tesekkur ederim,,merakla takip edecegim yazilarinizi... :-)
Çocukların tabiriyle WAAW!
Bir içim su gibi okudum hikâyeyi.
Öteden beri iddiamdır, hatun kısmına şiri yasaklayıp öyküye memur kılacaksın onları.
Ne kadar urpu turpu yerinde bir öyküydü böyle.Nasıl da bir yaşanmışlık etkisi bıraktı bende.Gerçi bu hikâye, kalıbımı basarım, yazarın annesinden ya da ninesinden aktarılmış gerçek bir hayat hikâyesinden bir enstantanedir.
Birkaç yazım ve noktalama hatasından gari bir olumsuzluk bulamadım öyküde.("ve"den sonra virgül gelmez mirim:)) Hatta şapka çıkardım bu başarılı metne.Biz niye böyle yazamıyoruz üleyynnn! diye hayıflandım.(Burası yalan:))
Kutluyorum efendim ve dahi devamını bekliyorum bu güzelliklerin.Ağzımız bir parmak bal çalıp kaybolmayın ric ederim:))
Bir sözüm de okura:
Ey memleketin evde zor tutulan yüzde ellisi ve dahi edebiyat defterinde şiir yazdığını sanan diğer yüzde ellisi!
Geçkin ablaların, mutsuz evlilik yapmış orta mektep terk bacıların, kenar mahallede:"kız biliyon mu ben şiir yazıyom?" diye cakalanan yeni yetme kızlarımızın, bencileyin bir türlü meşhur olamamış bezgin edebiyatçıların incir çekirdeğini doldurmayan yazılarını şiir niyetine okuyup efkarlanırsınız da şu güzelim öykünün neden tadına varmazsınız?
Siz mutsuzluğu hak ediyorsunuz anacım ne diyim?
(İyi dedim di mi:))
Hoşça kalın efendim...
M.Binboğa