- 630 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SUS PUS
Seçim zamanı, tek tek sayılacak oylar. Bedellerin muhasebesi tutulacak ayrımsız üstelik.
Bardakları tokuşturacağız istiflenmiş acıların eşliğinde.
Ne acı değil mi yoksunluk ve bitmek bilmez yalnızlık. Seyrelmiş düşler öbek öbek toplanmışken tepemizde sessizlik nasıl da can yakıyor.
Neyin karşılığı ya da nedir suçumuz? Suçlu muyum?
Kafa patlatmak bir ömür boyu ve çetelesini tutmak verdiğim ve almadığım selamların. Suç teşkil eden her ne ise…
Sevmek içten içe, düşmek düz yolda, tepe taklak yuvarlanmak yokuş aşağı…
Gülmek geliyor içimden şu dirayetsizliğime, şu kifayetsizliğime.
Bedeller ödüyorum akılsız başımı duvarlara vururken.
Aman sakın ha, duymasınlar sakın görmesinler hatta yok olmalıyım. Görünmez ve de.
Uzaklaşırken kendimden adım adım yaklaşıyorum binlerce mil ötedeki yoksunluklarıma. Yoksunluklarımı sorgularken yanılsamalar ile canhıraş haykırışların ahengi ile acıyor yaralarım. Öylesine derin ve öylesine yakıcı ki…
Tuz basmalıyım ve tövbe etmeliyim defalarca öyle ya uzağında iken yaşanmamışlıkların ne için dilek tutabilirim ki O’na kavuşmanın haricinde.
Akrep ve yelkovan kavgalı birbiriyle. Bir bütünün iki parçası ve birbirlerinin ruh ikizi ama zamanın da katili değiller mi…
Duyguların katili mecburiyetler saf tutmuş yine, mağlup olmuş bir ordu çekilmiş siperlerine.
Kan ve acı kokuyor. Kanayan ve kanatan. Belirsizlik hüküm sürerken defalarca çarpıyorum sayıları birbiriyle. Artık çarpım tablosu bile cevap vermiyor hüküm süren küsuratlı sevdalara.
Ne var ne yok telaşla karıştırıyorum. Açtım köşede duran sandığı. Neler neler saklamışım ezelden beri atmaya kıyamadığım. Kim için ya da ne için olabilir ki?
Çok anlamsız ve bir o kadar sebepsiz. Onca şeyin yığılı olduğu koca bir kutu içine ve istedikleri kadar bir yabancı için niyet etsinler. Niyet eden ben de değilim üstelik. Bilindik onca kural.
Kullanmaya kıyamadığın onca eşya bir kenarda bekletilmiş. Onca hatıra, onca beklenti.
Mutsuzluğum katmerleşirken bana ait tek bir şey dahi yok o sandıkta. Ne bana ait ne de kimliği belirsiz o yabancıya.
Sorular yanıtsız…
Beklentiler sonuçsuz…
Acılar çözümsüz…
Yıkık ve metruk bir bina temeli çoktan çökmüş…
İnsanlar umarsız…
Sus pus yüreğim atmayı unutmuş…
Kereler, keşkeler yok artık defterimde.
Sicilim öylesine temiz ki diğer yandan. Tek bir kayıt dahi yok doğum tarihimin dışında. Hatta bir adım bile yok. Çoktan unuttum ve unutuldum.
Yeri geldi mi iteklenen yeri geldi mi silik bir gölgeyim. Ne aptalım ne de paranoyak. Hep gurur duymuşumdur aklımla. Gurur duyduğum daha neler var da kimin umurundayım ki…
Eksiler tüm artıları götürdü. Uzun bir liste madde madde sıralanmış.
Hadi yaz alacaklarını ne gerekiyorsa ve git ne gerekiyorsa yığ sepetine: Bir kilo yoğurt, bir kilo elma. Ya sizde mutluluk var mı huzurun eşliğinde? Bir kilo da ondan istiyorum…
Ve yarım kilo sevgi biraz da merhamet verin siz oradan. Biraz vicdan ve üç beş de kahkaha atın sepete. Ve mümkünse ödemeyi peşin yapacağım. Hatta ödemeyi çoktan yapmıştım ben: Hem de gözümü dünyaya açtığım ilk gün…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.