- 501 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
yaşama sevinçi
Ramazan ayının buğün 3 günü iftara 1.5 saat var daha iftarı beklerken sultan ah mette hoca vaaz veriyor millet duygu seli içerisinde Herkes Kırılmış, kırgın yüreklerle dolup taşmış caddeler, görüyorum. Gördüklerime dayanmazken içim, bildiklerimi nasıl kaldırıyorum, siz tahmin edin!
Herkesin bir acısı var. kimisi aşktan kimisi yoksulluktan kimisi eşinden kimisi dostundan kimisi işinden dertli yaralı gönüller. Artık taşıyamıyor kendi göz yaşını bile insanoğlu.yaşama küskünüz, daha kötüsü inanmıyoruz .inandığımızı sanarak,kalmamış hiç bir değer yargımız neden?
Nasıl bu hale geldik? Ne zaman bitti kadın ve erkeğin arasındaki o sihir? Ne zaman ruhlarımızı sattık şeytana; üstelik bu kadar ucuza, neredeyse bedavaya?
Kendi ellerimizle hazırladık şimdiyi, dün yaptık hepsini, dünlerde bir yerde, doğaya karşı çıktık önce, sonra kendimize. Bilerek, isteyerek tüketti yaşamını insan ve bir gün inancını da kaybedeceği hiç aklına gelmedi.
Şimdi gözlerimiz yolda, belki gelir diye bekliyoruz. neyi, neden, niçin,beklediğimizi bile bilmeden Şu köşeden ha döndü, ha dönecek ne ,kim ,beklediğimiz!
Böyle vurgunlarla kaybettik inancımızı, gittikçe sığlaştık. Adına onlarca sıfat yerleştirdiğimiz sevgimiz yaşama sevinçimizi, özümüzü yitirdik dilimizde. Dile değmeyince, gönül de varılmıyor elbette!
Daha geç olmadan toplamanın tam zamanı! Ya şimdi başlayacağız gönüllü aşk savaşçılığına, ya buzulların erimesi gibi, çok geç olacak aşk için de!
Bizler, hala insan yanımızı korumaya ve kalbimizi eğitmeye bu saatten sonra nasıl devam edeceğiz:tüm gücümüzle inanarak başlayacağız her işe,inanarak , emek vermek için büyük sebepler aramayacağız. En fazla üç kere daha ağlarız, ne olmuş? Zaten ağlıyorduk! En azından gözyaşımızı bir erdem uğruna dökeriz.
Eğer yaşama sevinçi istiyorsak, kimsenin gelip kapımızı çalmasını beklemeyeceğiz zamanı geçti. İş başa düştü! demeyeceğiz. Hiç yılmadan, defalarca yanılarak belki, belki ilk seferinde turnayı gözünden vurmayacağız ama sonunda mutlaka başaracağız.
insanlar bize kırgın zaten, bizim onlara küsmeye hakkımız yok! Biz incittik, biz parçaladık ellerimizle. Madem bugünlere birlikte geldik, o zaman el birliğiyle düzelteceğiz. herkes üstüne düşeni yapacak tam manasıyla inandığı şekilde, inancımıza sarılacağız
. Ne kadar zor olsa da, başaracağız. Biz treni kaçırmış olsak bile, çocuklarımızın ve gelecek nesillerin birlikte yaşlanmaları için, güzel günler bırakacağız. Biz, kendimizin ve bizden öncekilerin hatalarını silip,inancın , sevginin değerini göstereceğiz.
Biz kim miyiz? Biz, bu yazıyı okuyup altına imza atan larız!Nefes almak, yemek, içmek, uyumak ve mutlaka inanmak,sevmek…. Bunlar hayatın olmazsa olmazlarıdır.
İçinde sevgi barındırmayan bir ruh, hayatını ne kadar anlamlı devam ettirebilir ki? Kime karşı sevgi hissettiğiniz önemli değildir. Önemli olan sevgiyi öğrenmiş olmamızdır. Kalbinize inanmayı ,sevmeyi öğretmiş olmanız değerlidir.
Mevlana, Ömer Hayyam, Mecnun, Romeo ve Juliet ve daha niceleri; hepsinin kalbi ve aklı inançları doğrultusunda aşkla doluydu ama neye ve kime aşık oldukları değildi önemli olan. Sevginin sizin içinizde yeşermesi önceliklidir, Sevginin neden bu derece önemli olduğuna gelince, yaşamın bütün anlamı bence sevme becerisinde saklıdır. Hani soruyoruz ya kendimize, acaba bu dünyaya niye geldim diye? İşte bence o sorunun ilk cevaplarından biri sevmeyi öğrenmek için olmalıdır.
Hiç sevmemiş insanların gözlerinde hep tuhaf bir boşluk vardır çünkü kalpleri de aynı boşluğa bakar. İnsan mutlaka sevmelidir.yaratanını yaratılanı, bir hayvanı, bir çiçeği, bir resmi veya birini ama mutlaka sevmelidir.
Sanılanın aksine sevmek öğrenilen bir eylemdir. Annenizden doğduğunuz anda sevmeyi içgüdüsel olarak bilmezsiniz. Hayatın içinde, yaşarken öğrenirsiniz. Aileniz sizi sever mesela, sevginin biçimini görürsünüz. Böyle seviliyormuş dersiniz. Sonra yıllar geçtikçe filmlerde, yan komşuda, romanlarda, hep bir yerlerde çıkar karşınıza aşk, farkında olmadan içinize siner sevmek ama önemli olan sevmeye cesaret etmek!
Aşk, bencilliğin bir halidir çünkü aşığın bütün derdi onunla olmak ve yüreğindeki o büyük duygu selini yaşayabilmektir. Bunun için her türlü zorluğu aşıyor görünse de, özünde aşığın içinde kendi için yanan bir ateş vardır.
Sevgi ise, aşkın tam tersi cömertliktir. Birini gerçekten sevmek, onun için sahip olduklarını ve olmadıklarını vermek ve bazen feda etmek demektir. Kendinden vazgeçmektir belkide değer verip sevdikleriniz uğruna:Peki sevgi bu kadar ulvi bir duyguyken, neden ilişkiler bir türlü yürümüyor diye aklınızdan geçiriyor olabilirsiniz. Haklısınız! Ancak sevginin bu konuda bir suçu olduğunu düşünmek yanlış olur. Sevginin varlığını inkar etmek sadece büyük bir yanılgıya düşmektir.
Günümüzde yaşanan tüketim cılgınlığında: her şeyi tüketmeye alıştırılan insanlar, elbette ilişkilerini de aynı hızla tüketecektir. Önemli olan, parçalayıp atmaya değil, onarmaya ve hep yeniden inanmaya sevmeye gücü olanların için savaşmaya devam edilmesidir
inanç sevgi, bir ömrü yaşamanın en keyifli ve değerli yoludur. Ondan vazgeçmek, sadece kalbinizi karartmaya yarar. sadece sevin çünkü gerçek sevgi ancak o zaman kendini gösterecektir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.