- 609 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kalbur İle
Uzakda ve yalnız. Avuçları kan içinde. Şeffaf bir hançer battıkca batıyor derinine.
Aklındaki köşelerden birinde, bir bilge oturuyor. Az kaldı diyor her tepenin eteğinde. Fakat yol bir türlü bitmiyor.
Gece gezmeleri seyreliyor iyice. Zaten yorgunluk daha akşam belirirken kendisini hissettiriyor. Evdi çocuklardı derken, yatağın çekim alanına yenik düşüyor. Ama bu gece adam ısrarlı. İlle de gidilecek o müzikole. Hem locaya bilet alınmış. Patronları da orada olacaklarmış.
Aman sakın halarla dolu tembihlerini sıralayıp hizmetliye, kapattı kapıyı çaresiz. Çantası omuzunda ilerliyor. Gece sıkıcı, gece yapış yapış. Yanlarında hiç kimse yokmuş gibi davranan insanlar. Onun yanında da kimse yokmuş gibi davranıyorlar. Bir adam karşısına oturup aslında ne kadar güzel olduğunu, kocasının onu hak etmediğini, bir boşlukda öylece salındığını farkettiğini, isterse bu boşluğu doldurabileceğini fısıldayabiliyor. Bir kadeh şarap, sonra bir kadeh daha, fakat bitesi yok gecenin.
Neyse ki müzikol başlıyor. Herkes pürdikkat izlemekde. Şimdi hepsi hatırladılar yanlarında birilerinin olduğunu. Az önce yan koltukda oturan kadının bacağını usul usul okşayan adam da, yanındaki adam bacağını rahat okşasın diye eteğini yukarı çekiştiren kadın da biliyorlar yalnız olmadıklarını. Aslında elbisesinin çok uyumsuz olduğunu düşündükleri birine, müzikol bitiminde ne kadar da güzel göründüğünü söylemeye hazırlanıyor bazıları. Müzikol boyunca uyuyan biri, dinlediği ezginin kendisini nasıl da başka dünyalara götürdüğünden söz edecek uzun uzun.
Oysa susacak. Alışkanlıklarını sıralayacak yaşamına. Geniş kanatlar takınıp süzülecek karanlıkda. Geceyi bölecek aykırı düşünceleri. Merhabaların ardındaki tılsımı merak edecek. Kızacak yakınındakinin en uzağında oluşuna, uzağındakinin ise en yakınında duruşuna. Fakat kızacak en ihtiyacı olduğu anda, kimsenin yanında olamayışına. Öpecek iki çift yanağı doyasıya. Üzerlerini örtecek, uzun saçlarına yıldız tozları serpip gülümseyecek.
Bir defterin en karalanmadık sayfası gibi hazırlanacak yarına yazılmaya, yarınını yazmaya. Öyküler bir bir sonlanacak zamanla. Zaman sonlansın isteyecek öyküler gibi. Fakat zaman, öyküler kadar acımaklı olmayacak. Her ahın ertelenmiş sancısı, er geç can yakacak. O da biliyor bunu ve korkusu büyüyor hızla. Artık tepenin eteğine varınca az kaldı diyen bilge aklını da kaybediyor çünkü. Her şey zorlaşıyor. Kalbur ile su taşımaya razı şu masal kahramanı gecikmese bari. Sığdırıverse kaleminin ucuna bütün bir kâinatı.
Ya kendi elleriyle kırıp dökdükleri ne olacak? Sanki en çok bu dökülenler sızlatıyor. Tıpkı cam kırıklarının vücuda yaptıklarını, onlar da ruhuna yapıyor. Neden sonra farkediyor avucundaki bardağı sıkarken kırdığını. Kan tadı dudaklarında, gözlerinde ayna lekeleri; Boşluğa teslim oluyor. Hatırlıyor müzikolde ona ağzının suyunu akıtarak bakan adamın söylediklerini. En ucube insanların bile farkedebildiği bir boşluğun içinde oluşuna kinleniyor. Kinlendikce, masum kanı akıtıyor acımadan. Garip ama, kalbur ile su taşımak hep mümkün yine de..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.