İlk Adım
Dün annemiz babamız sesleniyordu bize, bugünse biz yavrularımıza. Bir sihirli sözcüktür tati. İşitmeyeni söylemeyeni yoktur. Küçüklü büyüklü hemen hepimizin dilindedir. Tati, tati. Sayısız kez söyler ve işitiriz bu sihirli sözcüğü.
Hayata ilk gözlerimizi açtığımız günden, ilk adımımızı atmaya başladığımız güne kadar nice evreler nice dönemler geçiririz. Uyuyarak ninnilerle, masallarla, şiirlerle, şarkılarla büyürüz. Minnacıkken, küçücükken dünyadan habersiz bir bebekken. Acıktığımızda ve ağladığımızda açarız ancak gözlerimizi. Sonrasında uyuruz hep geceli gündüzlü. Uyuyarak büyürüz ayağa kalkıp o adımı atana, o sihirli sözcüğü duyana kadar.
Önce oturma, sonra emekleme ve nihayetinde adım atma dönemidir daha sonraki aşama. Evre evre, dönem dönem birinden diğerine geçeriz. Ne sevinç, ne heyecan yaşatırız anne babalarımıza, eğer varsa büyük anne ve büyükbabalarımıza. Büyüyüp, güçlendikçe birinden diğerine geçeriz. Önce oturmayı, tutunmayı, sonra diz ve eller üzerinde sürünmeyi deneriz. Uzun süreçlerdir aslında bunlar. Hep yardıma ve desteğe ihtiyaç duyarız. Her ilerleme her gelişme ailemizde bir sevinç ve mutluluk kaynağı olur. İşte tüm bunların sonrasında:
İlk adım atılır, yürümenin ilk adımı. Aslında hayata atılan ilk adımdır bu.. Yatarak, oturarak, sürünerek geçirilen dönemden sonra ki ilk adım..
Hep bir hazırlık devresidir bir öncekiler. Birini tamamlayınca diğerine geçmek.. Yani gerçek yaşamdaki gibi bir nevi. Bir deneyimden sonra bir diğeri ve sonrasında bir başkası..
Sayısız kez deneriz. Sayısız tecrübeden sonra ancak kavrarız bir hareketi, bir olguyu, bir davranışı.
İlk adım,en heyecan verici olan adımdır. Aslında her şeyin ilki heyecan vericidir. Bir şeyi ilk yaptığınızda ya da ilk edindiğinizde çok heyecan ve sevinç yaşarsınız. İlk adım attığınızda, ilk aşık olduğunuzda, ilk baba olduğunuzda, ilk işe yerleştiğinizde.. İlkler arka arkaya sıralanabilir. Yaşamda sayısız ilklerimiz vardır.
İlk adım, sonrasında ikinci adım ve arkasından gelecek üçüncü ve diğer adımlar.. İlk kez o dönem işitiriz işte bu sözcüğü. Tati,tati,tati..
Önümüzde arkamızda, karşımızda ya annemiz, ya babamız ya da büyüklerimiz vardır. Her adım atışımızda. Onların yürekleri oturur oturur kalkar, kalbi dayanamaz. Hayatta hemen her şeyi onlardan öğrendiğimiz gibi tutunmayı yürümeyi de onlar öğretir bize.
Nice uğraşlar verilir bu uğurda. Usanmadan bıkmadan her seferinde kucak açarlar, hep bu sihirli sözcüğü sayısız kez söyleyerek tati tati tati diyerek.. Tebessüm ederek, gözlerinin içi sevinçten parlayarak, sevgi sözcükleri sıralayarak..
…………………………..
İşte beklenen o ilk adım atılacak. Hiç çaresi yok önce tutunarak, sonra dengeler sağlanarak mutlaka o ilk adım atılacak ve bu hayata atılan ilk adım olacak. Bu adım sayesinde önce bulunduğunuz yerin dışına, koridora çıkılıp başka bir odaya geçilecek. Yetmeyecek sonrasında avluya ve bahçeye adım atılacak. İlk kez o zaman tanışılacak evin dışında başka bir alemle.
Her renk ve deseni göreceksiniz burada. Her kokuyu alacak her sesi işiteceksiniz. Alı, moru, kırmızıyı burada seçeceksiniz. Kuşu, kediyi, köpeği burada göreceksiniz.
Tüm bunlar yetmeyecek ve bahçe kapısından adım atmak isteyeceksiniz. Sokağa adım atılacak ve sokakla tanışacaksınız. Sokağınız ve başkalarının sokağıyla. Hayata ve insana karışacaksınız. Bilinmezlere görünmezlere açılacaksınız bunun sonrasında. Gece karanlığında yürüyeceksiniz. Arayışınız hep bir sokak, hep ileri bir sokak olacak. Karanlık ve karmaşık sokaklarda iz sürecek, yolunuzu bulmaya çalışacaksınız.
İşte hep bunlar o tılsımlı sözcükle başlar ve devam eder. Anne babalarımızdan işittiğimiz o tılsımlı sözcükle. Tati, tati, tati..Ve attığınız ilk adımla..
Sırf bununla yetinmezler elbet anne babalarımız.
Düşe kalka ayakta kalmayı öğretirler bize. Düşe kalka yol almayı.
Her başarılı adımda mutluluk, her tökezlenildiğinde hüzün yaşayarak.
Düştüğümüzde elimizden tutarak, adımladığımızda tebessüm ederek.
Her yanlışımızda doğruyu göstererek.
Her başarımızda göğsü kabararak.
Hep yol almamızı, bir adım daha atmamızı, yaşama biraz daha tutunmamızı sağlayarak.
İşleri bu. İşleri tüm tecrübelerini deneyimlerini kendisinden sonrakine aktarmak.
Onu büyütmek onu yetiştirmek.
Onu hayata hazırlamak.
Tüm büyüklerin meselesi bu. Önce kendi yaşama gözlerini açacak ve bir ömür sürecek sonra kendisinden sonra dünyaya gelenin bir ömür sürmesini sağlayacak.
Nesilden nesile bilgi ve tecrübeler aktarılacak ve insanlık hep varolmaya devem edecek.
Ta ki; Sur’a üfleninceye kadar.
Ta ki; ahirete kadar…
Kemal GÜL
15.09.2013
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.