- 447 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
anlayamadım gitti
Anlayamadım gitti
sistem her konuda şöyle işliyor. Yaşadığımız iyi ve kötü olaylar, daha iyi ve doğru bir ruha, beyne ve öz disipline sahip olmak için. Karşılaştığı olayların sonuçları ile ilgilenmeyen, her oluşum için karşı tarafı suçlayan kişiler, bir sonraki sahnede, benzer olayın daha şiddetli şeklini yaşıyor. Bu durum, siz ders alıp, kendi eksiğinizi ve yanlışınızı görüp, kendinizi eğitene kadar devam ederken:mübarek gecelerde tam kalbimin ortasında bir yere adını koyamadığım bir acı saplanıyor.zoruma giderken bu yalnızlık Ve adını hiç bilmediğim birini özlemekten sızlıyor burnumun direği:helede bu ramazan aylarında: dualara sığınmışken:
Yalnızlık, öyle ağır bir yük ki; ne üstünden bıraka biliyorsun, ne taşırken yürüyebiliyorsun.60 yıllık evli Çift olmak gibi.
ya da sigarayı bıraktıktan yıllar sonra, bir gün sade bir Türk kahvesi içerken yanında canının sigara çekmesi gibi… Daha önce içilmiş binlerce kahveden farkı ne bilmeden üstelik
ne isyandır ne de inkar aslında dilimdeki. Olsa olsa bir izdüşümü sefil vicdanların hak gördüğü boşa gecen ömrün ardından, Herkes her şeyi öylesine hak görebilmekte ki kendisi haricindekilere bu asırda: oysaki ben ne yargılarım ne de hüküm verebilirim kendimden başkasına olduğumdan farklı maskelere sığınıp ta. Boynum kıldan incedir rabbimin on gördüğüne söz de geçireme semde zaman zaman kendime. Hele ki yürek yakan o özlemlerde sığınağımdır dualarım.
Bence tüm insanlar birlikte yaşamalı bir birlerine dua etmeli: çünkü birlikte yaşadıkça paylaştıkça çoğalıyor ve güzelleşiyor yaşam en çok o zaman güzel geliyor fırından yeni çıkmış bir simidi ikiye bölerek paylaşmak gibi…
Yanında seni seven birisi varken, “bu da geçecek” derken bir kalp sana, daha kolay geçiyor acılar omuzuna basını yasladığında. Oysa neden her gece başka bir karanlığa bakarak geçiriliyor ömürler ki.anlayamadım gitti ya..
Hayatın her yönünü ve tüm açılardan paylaşmalı insanlar :yaşanılan mutsuzluklara rağmen yine aynı eksiklere sahip insanları seçiyor ve benzer acılar yaşıyorsanız, bir önce tecrübe ettiklerinizden ders çıkarmıyorsanız, gerçeklerle karşı karşıya gelebilir miyiz? bizimkide hayat diye nasıl isyan ederiz, kabul olmayan dualara suç bulabiliriz ki?
dua ,seviler için de geçerli olan bu kurallar bütünü, biraz silkelenip, oturup düşününce, mantığını, felsefesini kavrayınca, ufak ufak düzelmeye başlıyor. İşte bunları, duaların cevabını almak ve istediklerimize kavuşmak, hatta ödüllendirilmek olarak tanımlayabiliriz.
Yaşamanız gereken ne ise, neyi tecrübe etmeniz gerekiyorsa, karşınıza o çıkıyor. Kimine göre bu dünya çok adaletsiz. Birileri trilyonlarla oynarken, diğer tarafta insanlar açlıktan ölüyor. Doğru, adalet sistemi bizim bildiğimiz şekilde işlemiyor. Ancak, bilmediğimiz, anlayamayacağımız ve hatta hiç arkasını göremediğimiz öyle çok olay var ki…
Dualarınıza dikkat edin. Ne dilediğinize, neyi istediğinize, gerçekte neye ihtiyacınız olduğuna! Yukarıdan gelen siparişler karışmaz. Karıştığını düşünüyorsanız, yemeniz gereken makarna olur et yerine
Hayatın farkına varın. İşin özü farkındalık! Sizi sevenlerin, size değer verenlerin kıymetini bilin. Elinizde bulunan her şeyin kaybedilince değerinin anlaşıldığını unutmayın.
Birçok dilek ve dua yerine ulaşır. Bunların içinde en az cevap alınanı, aşktır. Elinize bir aşk meleği konduğunda bunu fark edin.
Çünkü pırlantadan bile değerli bu hediye, kıymetini bilmezseniz uçup gidecektir. Sonra gelsin diye bir ömür beklersiniz. Hayat dediğin zaten çok büyük değil sayılı zaman değil mi? Tek başına yetemiyor sun hayatın içini doldurmaya. Ya anlamın, ya varlığın eksik kalıyor.hangi zaman dilimine baksan..
Sevmediğin hatta nefret etiğiniz birileri,birisi ya da Kavganın, fikir ayrılığının, tartışmanın bile çok değerli olduğu hiç aklınıza gelir miydi?
o zamanlarda uzayınca yalnızlıklar kendi iç sesinizi dinlemeye başlarsınız hiç uyuyamadığın gecelerde, biriyle kavga etmenin bile ne önemli olduğunu görürsün.Neden bilmem ama sokakta bir avmde ,bir düğün nişan merasiminde kahkaha atan kavga eden karı kocalar, bir sofrada aynı yemeği paylaştıkça birileri, benim yalnızlığım büyüyor.
Televizyon karşısında boynun tutularak birbirine sarılıp uyuyakalmaya, geç kalınmış bir davete aceleyle çıktığında evin anahtarını unutmuş olmayı dert etmemeyi bile özlüyorsun.
zaman zaman yalnız kalmaya mahkum muyum diye soruyorum kendime, yoksa bu yalnızlığı kendim mi seçiyorum?Bilmem; belki sadece fıtratı öyle bu hayatın,ya da bendeki yazgının… bu kısır döngü niye anlayamadım gitti
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.