- 490 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
YAĞMUR…
Yağmurun donuma kadar girip,benimle yaklaşık iki saat boyunca seviştiği bir sonbahar günüydü. Üşüyordum,serde erkeklik var ama belli etmedim hiç.
Yeni aldığım deri ceketin yıkanmadan giyildiğini kimse anlamazdı artık yağmur o işi halletmişti. otobüse bineceğim,akbili evde unutmuşum,bu kadar yiğitlikten sonra otobüse binip akbili olan var mı ezikliği yaşayamazdım.madem ıslandım battı balık yan gider deyip sahilde dolaşmaya karar verdim.bir süre sonra garip bir haz vermeye başlıyor ıslaklık. Bir bank bulup otursam daha beter ıslanacağım boş verdim ,yürüdüm ara sokaklara girmek geldi içimden ,daldım bir sokağa tabana kuvvet deyip yokuş yukarı tırmandım.
Evlerin pencereleri,yağmurun çiselemesi,balkonlardaki menekşe saksıları derken hayallere dalıp gittim.
Aylık kirası yedi yüz lira olan bir evde oturuyordum haliyle koyuyordu.sanki tek kiracı ben mişim gibi ,herkes oturduğu evin sahibiymiş gibi imrenerek baktım apartman dairelerine.
Kesin sahibiydi bunlar evlerin.yoksa ne diye menekşe koysunlar balkona,stor perdenin kiralık evde ne işi var?benim evimde yoktu,bir kanepe bir kitaplık bir yatak neyime yetmeyecekti ki?almadım,televizyon bile almadım.bilgisayar vardı ya daha ne olsun?
Yağmurda yürümenin insanı böyle tuhaf hislere kaptırdığını ne duydum ne gördüm.
Millet el ele tutuşmaktan,sevgiden ,aşktan,bıd bıddan bahseder bende gram his yok. Elimi soluma götürdüm bir yokladım kalbimi.hala ordamı diye emin olamadığımda,hatta sık sık yaparım bunu. ordaydı tık tık atıyordu işte! Eh herkes aynı şeyleri hissedecek değil, hissi olmasa da varlığı yeten kalbimle balkondaki menekşelere takılmış aklımla yağmur hafifleyene kadar yürüdüm.
Kiralıkta olsa bir evim vardı. Dönüş yoluna çevirdim ayaklarımı yol bir uzadı bir uzadı sormayın. Amma da yürümüşüm ha diye böbürlene böbürlene sahil yoluna indim.on dakika sonra evde olurum diyordum kendime.
Bu arada yağmurda yürümenin de bir adabı var .söylemeden olmaz.en önemli kural su geçirmeyen ayakkabılar. Kurur ayaklarım ,ıslak donum ve saçlarım birde yeni deri ceketimle tuttum evin yolunu.
Sokağıma geldim ,önümde bir kadın elinde sürüklediği kızı. Ayaklarına takıldı gözüm. Terlik vardı pembesi solmuş sanırım bir kere yırtılmış sonra dikilmiş bir terlikti ,yandan sarkan siyah ipten biliyorum bunu ,yani öyle tahmin ediyordum.
Kadın da öyle. Kız titriyordu ,sarı saçları ıslanmıştı ,üşümüştü ben gibi..
Ben gibi mi?
İç ses denilen sesimden gelen tek soru buydu.saatlerdir yaptığım keyif etkisini kaybetmişti şimdi.içime büsbütün bir şey oturdu. Aklım ,kalbim kuru ayaklarım birbirine girdi.
Ben gibi mi?
Başımı yerden kaldıramadım. Terlikler anı filmime yapışmış sarı saçlarıyla birlikte döndü durdu öyle zihnimde sarıp başa tekrar tekrar izledim pembesi solmuş terlikli kızı.
Sonra ne mi oldu?
Kuru ayaklarıma küfredip eve girdim.
O gün yağmurlu bir sonbahar günüydü.