- 487 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Göçüp Giderken
GÖÇÜP GİDERKEN
Haberi Sevgili Sırrıberk verdi. Doğan Keçecioğlu bu dünyadan göçmüş. “Hocam haberin olsun.” dedi Sevgili Sırrıberk. Ölümdür son nokta. Kısa bir sessizlik,çaresizlik,naçar kalma...Sonrası hüzün ve kabullenme. Teşekkür ettim Sırrıberk Arslan’a. Vefalı dosttur Arslan kardeşim. Varlığı daim olsun.
Telefonu kapadım. Daldım gittim seksenli yıllara. Seksenlerde K.Maraş’tayız. Cumhuriyet Ortaokulu’nda öğretmenim. Doğan Bey de Ekspres Gazetesi’nin büro şefi. Ekspres, Adana’da basılan bir bölge gazetesi. Beş ili kapsayan bir yayın alanı var. Bu illerden biri de K.Maraş. Ben özellikle spor,kültür,sanat alanında K.Maraş’ta yayınlanan gazetelere yazıyorum. Haber yapıyorum. Koşturuyorum. Heves güves...
Doğan Bey Ekpres’in spor sayfasını bana teklif etti. Tereddütsüz kabul ettim. Sermet Çuhadar da siyaset,politika alanında haber yapıyor. Doğan Bey sporun ve siyasetin nabzını iyi tutardı. Doğan Keçecioğlu da yorumlarıyla K.Maraş kulislerinde adından söz ettiriyor. Daha sonraları Rüstem Eskalen ve Sırrıberk aramıza katıldı. Rüstem ve Sırrıberk okuldan da öğrencilerimdi. Ben okulla gazeteyi birlikte götürmeye çalışıyorum. Gazetedeki mahlasım Muhsin Toprak. Bana günün yirmi dört saati az geliyor. Zor oluyor. Ama olmaz olsun. Matbaa mürekkebinin kokusu bir sefer burnumuza gitti. Kanımıza girdi. Gazeteyi bırakabilmek ne mümkün?..
Keyifle çalışıyoruz. Emeğimizin karşılığını alıyoruz. Ekspres bazı günler beş bin satıyor. Özellikle K.Maraşspor’un maçı olduğu hafta sonları... K.Maraşspor deplasmandaysa taraftarlar bizim büroyu işgal ediyorlar. Pazar günü de olsa ordayız. O zaman şimdiki gibi iletişim rahat değil. Telefonla bağlantı kurmaya çalışıyoruz. Maç sonucunu öğrenme derdindeyiz.
Sermet’le ben biraz da paşa mesaisi yapıyoruz. Ben okula geliyorum. Sermet işinin başına gidiyor. Büroda Sırrıberk’le Doğan Bey kalıyorlar. Her şeye Sırrıberk koşturuyor. Bir haberi birkaç defa yazdığı oluyor garibimin. Bazen bana dert yanıyor bana:
“Hocam, Doğan abi beni yürüdüp solutmuyor.” diye. Eee kolay mı Doğan Bey’in rahle-i tedrisinden geçmek. İyi ki de öyle davranmış. Sırrıberk şimdi K.Maraş’ın önde gelen gazeteci yazarlarından biriyse eğer bunu biraz da Doğan Bey’e borçlu. Haksız mıyım?
Bizi sık sık uyarırdı. ”Gazeteci için mesai mefhumu yoktur. ” der eklerdi: “Gazeteci tuvalete giderken kalemi,defteri ve makinesi yanında olmalı.”
Biz de buna bir ilave yapardık. Derdik ki: “Doğan Bey haklı. Olur ya tuvalet taşının deliğinden,klozetten bir cardın (Lağım faresi) çıkar. Al sana haber...”
Doğan Keçecioğlu’nun ruhu dinliyor. Bana ısrar ederdi. “Hoca yaz. Yazman lazım.” derdi. Haber 46’da okudum. Doğan Bey’in oğlu Tan babasının ajandasını gösteriyor. Doğan Bey ajandasına kendi ölüm ilanını yazmış. Benden ısrarla yazmamı isteyen şefimiz kendi ölüm ilanını da kimselere bırakmayıp kendisi yazmış. Hiç şaşırmadım. Başkası yazsa muhtemeldir ki beğenmeyecekti. İlahi Doğan Bey...Göçüp giderken de bir gazetecilik dersi verdin bizlere. Senin bu titizliğin Sivaslı Aziz Üstün’ün bir deyişini hatırlattı bana. “Ne alâka?” deme sakın. O deyişin bir dörtlüğüyle sana veda edeceğim. Seni saygıyla ve rahmetle anıyorum aziz dost...
“Şu fani dünyada vadem yetince
Acep kimler yumar benim gözümü
Azrail başucuma gelince
Yavrularım yumsun iki gözümü”
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.