- 10002 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BİR GÜN TEK BAŞINA(ROMAN ÖZETİ)
BİR GÜN TEK BAŞINA
Yazarı : Vedat Türkali
Sayfa Sayısı : 743
Geçtiği Yer : İstanbul
Zamanı : 1959-60
Türü : Roman(Gerçekçi)
Kahramanlar
Kenan : Kırk yaşlarının üzerinde felsefe bölüm mezunu, bir zamanlar öğretmenlik yapmış,Çağaloğlu’ndaki bir handa kitapçılık yapmaktadır.
Nermin : Kenan’ın eşi. Bütün olumsuzluklara rağmen kocasına bağlıdır.
Günseli : Edebiyat Fakültesinde hem memur hem de felsefe okumaktadır. Kenan’la aşk ilişkisi yaşamaktadır.
Sermet : Günseli’nin Kenan’dan önce aşk yaşadığı kişidir. Uzun yıllar Fransa’da bulunmuştur.
Rasim : Kenan’ın ilk okuldan,mahalle arkadaşıdır. Kumar tutkunu.
Hasan : Günseli’nin erkek kardeşi. Orta okul terk siyasi suçtan hapiste.İki kez evlenip boşanmış. Turgut isminde oğlu var.
Refika : Rasim’in eşi. Erkek delisi.
Zeynep : Kenan’ın kızı.On beş yaşında.
ÖZET
Kenan, Çağaloğlu’nda kitapçı dükkanı çalıştırmaktadır. Burak isminde çok dürüst tezgahtarı aynı zamanda satış elemanı bir de öğleden sonraları gelip muhasebe kayıtlarını tutan Matmazel olarak seslendikleri gayri- müslüm kadın olarak iki elemanı varıdr. Dükkanın finansmanını arkadaşı Rasim sağladığı için kendini ezik hisseder. Kenan, biraz kendine buyruktur. Yemesini içmesini meyhaneye gitmesini sever. İş çıkışında lokantaya yemek yemeye sonrasında kafayı çekmek için meyhaneye gider. Meyhanede kafayı bulunca eğlenmeye gelen gençlerin içersinde karısına benzeyen Günseli’ye bir anda aşık olur. Masalarına içki ısmarlar.
Kenan, sonraki günlerde Günseli’nin hayali ile avunur. Nihayetinde o’nu arar bulur. Birlikte çıkmaya başlarlar. İlk anda evli olduğunu söylemez saklar. Bu arada Kenan içsel hesaplaşmalara da girmiştir. Nermin ile Günseli arasındaki aşk trafiğinde yorgun düşmesine rağmen Günseli ağır basar.
Rasim, arkadaşı Kenan’a eşiyle birlikte ev ziyaretine gelir. Yanında eşi Refika da vardır. Kendi aralarında Refiş diye seslenirler. Refiş’ın burnu yükseklerde olup, değişik erkeklerle birlikte olmaktan haz duyar. Rasim, Kenan’a yeni bir iş teklifinde bulunur. Ankara’da bakanlıklardan birinin atıl durumundaki matbaasını ihaleye girerek alacağını ve işletmesini de Kenan’a vereceğini söyler. Hatta Nermin’in annesi Melahat da bu işe razıdır. “ Biraz para birikimi olduğunu, birkaç da arsası olduğunu onları satıp destek vereceğini” söylemesine rağmen Kenan razı olmaz. Onların karşısında küçük düşeceğini düşünür. Nermin annesi Melahat Hanım’ın eşi Ragıp Bey’le ayrı yaşarlarken eşi ölmüştür. Duldur.
Kenan’ın Günseli ile ilişkisi devam ederken evliliği de çatırdamaya başlamıştır.
Günseli yetim ve öksüzdür. Babası, cer atölyesinde(lokomotif onarım yeri) usta iken kaza sonucu ölmüştür. Teyzesinin yanında kalmaktadır. Teyzesi emekli öğretmen olup, altmış yaşlarında hiç evlenmemiştir. Ev, Kocamustafapaşa’dadır. Üç katlıdır. Teyzesi, tapusunu Günseli’nin üzerine yapmıştır. Evde ağbeysinin dokuz yaşlarında, sokaklarda oynayarak kendi halinde büyüyen Turgut isminde oğlu vardır. Ağbeysi, ortaokuldan terk iki kez evlenip boşanmış siyasi suçtan içeri girmiştir. İkinci eşi, şıllığın teki olup bir şoförle kaçıp gitmiştir.
Günseli bir gün eve 39 derece ateşle gelir, hastalanmıştır. Tıpta okuyan arkadaşı Hande gelip ona iğne yapar. Kenan’la ilişkileri zikzaklar çizer. İki gün araları iyiyse bir gün kötü gider. Kısa ayrılıklar sonucunda tekrar birleşip barışırlar. Rasim’in Teşvikiye’ deki bir aparmanın teras katını sevişme yeri olarak kullanırlar. Rasim, Kenan’ın Günseli ile ilişkisini öğrenmiştir artık. Her ne kadar vazgeçirtmeye çalışsa da başaramaz. Çok geçmeden eşi Nermin, kocasının gizli ilişkisinde haberdar olur ama içine atar her şeyi. Kocasını başkalarıyla paylaşmaya gönlü razı değildir. Bir gün pişman olup kendisine döneceğini inancını her zaman taşır.
Günseli, kendi yaş grubundaki arkadaşlarla ülkenin siyasi sorunları içerisinde yer alır. Ülke gerçekleri toplantılarda masaya yatırılır, irdelenir. Polis de boş durmaz.Tutuklanmalar, faşizan baskılar bütün hızıyla devam etmektedir.
Sendikalaşmalar gündeme gelir. Sendikalar içerisinde örgütlenmeye önceki yönetimde(İnönü) bile karşı gelindiği, faşizan baskılar yapıldığı hatırlatılır. Şöyle bir diyalog geçer:
“…Bu sağır(İnönü) bir gecede tuz biber ettirdi her şeyi. Kaburgasını kırdırdılar ağbisinin.Yıllarca süründürdüler cezaevinde.Demokrasi yapacaklarmış pezevenkler.Halksız,işsiz demokrasi olur mu be.Koyun sürüsü ettiler milleti.Ah bu sağır. Hani gazetede görüyorum da geçenlerde taş atmışlar, kafasını n yaracaklarmış.”
Kenan, evi ocağı terk etmiştir.Pek nadir gider evine. Kızı Zeynep’e bile soğuk davranır. Zeynep, hastalanmıştır.
Zamanla kitapevinin mali durumu; muhasebeyi tutan Matmazel’in ve satış işlerini yürüten Burak’ın iyi niyetlerine rağmen aksar.
Bir gün Günsel’in hapisteki ağbeyi Hasan bir haftalığına izinli olarak çıkıp gelir. Kendisini karmaşanın içinde bulmasına rağmen tütün işçileri ve öğrencileri birliklerinin örgütlenmesiyle uğraşır. Kendisi tahsilli biri değildir ama ülke gerçeklerinden de soyutlamaz kendisini. Hasan’ın çektiği çileler, kitaplar dolusudur adeta."İyi bir arkadaşın onuruyla oynanmasının ve de yalan söylenmesinin devrimcilikle bağdaşmayacağını, öyleleri varki en devrimcilerin bile kadını kadından yararlanmayı bir soy övünme ve böbürlenme konusu yaptıklarını" vurgulayarak gençler arasındaki çürümüşlüğe de değinir böylece.
Kenan da tesadüfen Hasan’ın sohbetlerinde bulunur. Hasan, Kenan’ a hoşgörüyle bakarken, Handan ise Nermin’den tarafa yontar.
Ülkedeki siyasi kaos ayyuka çıkmıştır. Her tarafta çalkantılar başlar. Öğrenciler, isyan ederlerken toplumun diğer kesimleri sessizce olanları dışarıdan takip etmektedirler. Hele de o zamanın aydınları, sanatçıları,üniversite akademik kesimleri, parasız pulsuz işsiz kalırız düşünceleriyle kafalarını kuma gömmüşlerdir.Halktan yana değil, yönetimden yanadırlar.
Kenan’ın gittiği lokantada halkın farklı kesimleri; alevi- sünni ayırımında kendilerine yön bulamazlarken; kimileri, Halk Partisini savunur, kimileri de Menderes yönetimini. Kenan ise kurtuluşun partilerde olamayacağını belirtir.
Kenan kendisini sokaklara atmıştır. Eminönü’nde bindiği trendeki insan kalabalığı farklı duygular çağrıştırır kendisinde. İçsel olarak konuşur:
“Üçüncü mevkideyim. Gazete okuyanlar, düşünenler, susanlar, çene çalanlar, gülenler. Gençlik yaşlılık, çirkinlik giderek kadınlık erkeklik ayrımının üstünde bir tek ortak yan vardırdı bu yüzlerde:” Yorgunluk!”Bir de bütün gün süren ezici bir didişmenin sonunda varacaklarını umdukları mutluluğa kazanılmış bir-iki şeyle evlerine dönebilmenin koşuşturmanın ivedisi…”
Zeytinburnu’nda trenden iner. Gecekondu mahallerinden geçerken kendini sorgular.
“ Nasıl çelişki kurulur bunlarla? Sevdikleriyle bile yakınlık kurmasını beceremeyen ayağı havada pis bir küçük burjuvayım ben. Nasıl yaşıyorlar bu evlerde, bu fabrikalarda… Sapsarı yüzleri. Öyle alışmışlar ki verdiklerinin çok nazını almaya, her her şeyini vermeye hazırlar da umursamıyorlar bile…”
Ramazan ayında işte böyle Zeytinburnu’nun yoksul mahallesinde iç hesaplaşmalar yaparken ,karşılaştığı teraviye giden insanlar kendisinden şüphelenirler.Onlara kahve ya da lokanta sorarak durumunu gizler. Gittiği içkili lokantada hoş sohbet sohbetlerden sonra çıkan kavga sonucu karakola düşer. Üstü başı yara bere içindedir. Evinde iyileşene kadar yatıp dinlenir. Nermin kocasına sahiplenir. İyileşmesi için üzerine titrer. O ise hala Günseli’yi sayıklamaktadır. Günseli’nin eve gelen telefonlarına eşi Nermin çıkar ama konuşulmadan telefon kapatılır. Günseli’nin varlığı nihayet Nermin tarafından anlaşılmıştır ama yine de vazgeçmez kocasından.
Nermin’in kardeşi Selim, bir gün çıka gelir eve. Matbaa işinin bahane olduğunu kayınpederinden olan mirastan arkadaşı Rasim’in yararlanmak için düzen tertiplendiğini söyler duru. Kenan’ın kafası balon olmuştur. Evde kim varsa kovalar(Rasim, kaynanası, Selim)
Kenan, iyileştikten sonra tekrar Günseli ile buluşur. Teşvikiye’deki aşk yuvalarında buluşuğp sevişirler.
Ülke gittikçe kaosa yuvarlanır. Öğrenci ayaklanmaları Ankara’ da ve İzmir ‘de de bütün hızıyla devam eder. Polis, ateş etmiştir kitleler üzerine. Ölenlerin haberleri gelir İstanbul’a. Etraf sivil polislerle kaynar. Herkes, birbirinden polis diye şüphelenir. Hapishaneler dolup taşmaktadır. Ülke kocaman bir cezaevine dönmüştür.
Aydınların duyarsızlıkları irdelenir. Amerika’nın, Kore’ye asker göndermesinden Nike füzelerini ülkeye yerleştirmesine ilgisizlikleri yorumlanır. Sanatçısı, aydını, yazarı,üniversite akademik kesimi hala uyumaktadır. Sadece öğrenciler ve örgütlü işçiler ses getirirler.
İlk onurlu aydının Namık Kemal olduğu Osmanlı da ilk sansürün “ sosyalist- grev sözcüklerine uygulandığı,aydınların Osmanlı sarayı etrafında yaltaklandıkları(Baki, Nefi,v.b.) Gerçek aydınların ise her zaman halkla beraber oldukları(Ynus Emre, Pir Sultan, Karacaoğlan),aydınların batı hayranı oldukları, ileri sürülür.
O zaman; Tahkikat Komisyonu(CHP.nin kapatılıp tek parti sistemine geri dönülmesi) tasarısının komisyondan çıkmasıyla da öğrencilerin direnişleri daha da ivme kazanmıştır.
Polisler ve askerler,tanklarla toplarla halka saldırırlar.
Günseli yine içeri düşmüştür. İçerde işkence görür, hakaretlere uğrar. Hücreye atılır.
Kenan, tesadüfen de olsa hep olayların dışında kalmış, tutuklanmamıştır. Günseli ve arkadaşları bu yüzden Kenan’dan polis diye şüphelenirler.
Beyazıt meydanı günlerce öğrencilerin işgaliyle üniversiteye polisin girmesi engellenir. Boykotlar hat safhadadır. Hükümetin istifası istenir. Menderes, radyodan konuşmalar yapar. Rusya’yla yakınlaşmaya girileceği söylenir. Amerika’dan yüzünü çevirir ama ok yaydan çıkmıştır bir kez.
Kenan’nın içsel konuşmaları hat safhadadır. Günseli’nin tekrar eski arkadaşı Sermet’e döndüğünü, kendisinin dışlandığını düşünür. Eşi Nermin de boşanma davası açmıştır üstelik. Kendisi sokaklarda işe yaramayan yalnızların oynamaktadır. İntihar eder.
Günseli hapisten çıkmıştır. Karnındaki bebeği aldırmayı düşünürken Kenan’ın intiharı üzerine vazgeçer Kenan’ın mezarına giderek geçmişte o’na bağlılığı ve hala sevmekte olduğunu belirtir.
Not: Kenan, halktan kopuk ama halka yakın olmaya istekli burjuva bir insandır. Böyle bir insanın evinde değil de dışarıda mutluluğu ararken; o zamanın toplumsal kaosun içerisinde yuvarlanışını izlemek ve de o dönemin sosyal yapısını öğrenmek bilmek açısından son derece gerçekçi bir roman.