Narziss mektuplar III
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Haziranı bitirmeye sayılı günler kala, haftanın en huzurlu günü cumanın kıyısında klavyenin başında buldum yine kendimi.Hayatı çoğu zaman rotarlı takipteyim, mektuplarımda hayatımın bu ritmini bozmadı.Bugün yazıya eşlik edecek müzik seçmekte zorlandığım için şimdilik müziksiz bir başlangıç yapacağız.
Güneş alabildiğine kızgın ve ikindi güneşi inene kadar o kızgınlıktan nasibimize düşeni alacağımız bir günü, akşama kavuşturmadan hemen önce, ön sıradan o gün batımını izleme şansı bulacağımız bir Haziran akşamından daha güzel bir şey olabilir mi ? Güzel bir günbatımı hayal ettiğimde zihnimde beliren ilk resim genelde red kit’in bir macerayı noktalayıp yeni bir maceraya yol almak için güneşin batışına doğru atıyla yavaş yavaş uzaklaşması kadar ağır yaşanacak ve mümkünse elinde kahven ve zihninde sıfır düşünceyle sadece o anın tatlı rehavetini hissetmekten ötesinin düşünülemeyeceği bir gün batımı olabilir.Böylesi bir gün batımına doğa sesleri orkestrasının da eşlik edecek olması bu keyfi kesinlikle nirvanaya taşıyabilirdi.
Peki,ömrü hayatında kaç defa böyle bir gün batımı keyfi yaşadın sorusuna cevabım ne olurdu ? Hiç defa desem yalan olmaz.Çünkü ne zihnime o kadar izin verebildim ne de böylesi bir manzarayı görmek için hayatın içinde bir gün batımı kadarcık mola verebildim.Yazılmamış bir bucket listem var ve o listeme bu gün batımlarından birisini de eklemeliyim. Bucket list, başrollerinde Morgan Freeman ve Jack Nicholson’ın oynadığı ve sırf ikisinin hayata dair diyalogları ve adım adım gerçekleştirdikleri hayallerinin listesi ile film bittikten sonra izleyiciyi bucket list’ini düşünmeye sevk eden, son derece etkileyici bir film. Bucket list filminden bu kadar bahsettikten sonra filmi izlemediysen mutlaka izlemeni ve benim kadar üşengeç olmayıp bir bucket list yapmanı tavsiye ederim.
Felsefik bir bakış açısıyla baktığımızda hayatımızdaki her günün şimdi ya da asla yaşanan veya yaşanmayanların birikiminden oluştuğunu görürüz.Şimdi ya da asla, hayatımızın kaçta kaçını planlarımız dahilinde yaşadığımızı düşünürsek her günün yarınlara ne kadar eksik ve birikmiş ödevlerle devrolunduğuna çok da şaşırmamak gerekir.
Mektuplarada ismini veren Narziss’e gelmeden önce narsizimden, narkissostan birazcık söz etmek gerekirse narkissos kendisini bir gölde görene kadar güzelliğinin farkında olmayıp gayet mutlu ,mesut yaşamıştı ama ne zamanki kendi güzelliğini, gücünü gördü o zaman tükenmeye ve erimeye mahkum oldu.Belki buradan hemen dorian graye’e geçmeliyim o da kendine aşıktı fakat onun yıllar gçemesine rağmen yaşlanmayan bedeninin gençliği güzelliğine karşın bir nevi sigorta poliçesi hükmünde Dorian’ın günahlarıyla günden güne yaşlanan, çürüyen bedeninin hapsolduğu bir tablosu vardı. Dorian için yaşamın sonu o tabloyla yüzleşmesine bağlıydı.Yüzleşmediği sürece aynalar ona hep tatlı yalanlar söyleyecekti ve yaşamı sonsuza kadar bu şekilde devam edecekti ancak her yaşamın sonu olduğu gerçeğiyle Dorianda yüzleştiğinde aşık olduğu o güzellik, kirlenen ruhunun gerçeğiyle hızla yerini çürümüş bir bedene bırakmıştı.
Kendi güzelliğimiz, çirkinliğimiz ya da güçlü, zayıf olduğumuz noktalarla biz bir bütünüz ve yaptıklarımızdan sorumluyuz.İyi, güzel yönlerimizin farkında olmakla birlikte Narsist gibi abartmadan ve Dorian kadar ruhumuzu kirletmeden kötü huylarımızı, zaaflarımızı törpüleyerek yaşamayı öğrenmek zorunda olduğumuzu düşünüyorum.
Narziss ve Goldmund’a gelirsek; kitabın adını daha önce duymamıştım.Kitabın başkahramanları Narziss ve Goldmund’u kısaca bir inceledikten sonra karakterlerin ana hatlarına göre bir tercihte bulunmak gerekirse; aziz veya azize olmamızdan öte iyi insan olma, kendini bilme yolunda varmak istediğimiz insan profiline en yakın kişi olması nedeniyle narziss’e kendimi daha yakın hissettiğimi söyleyebilirim.Goldmund’un yaşamını yargılamak çok kolay olabilirdi ancak onun gözüyle dünyasını görmeden bu yanılgıya düşmek istemiyorum.Yinede, gönlümden geçen Goldmund ile ilgili yorumu yazmadan da geçmeyeyim.Narziss gibi bir öğreticiyle yolları kesiştiği için hayatın sırf günübirlik hazlarla bitirilmeyecek kadar değerli, anlamlı olduğunu hayatının bir yerinde fark etmiş olması olsun.
Hazır kitaplar ve hayatımızda bir şekilde kendine yer bulan karakterlerden bahsetmişken Mışkinede biraz göz atalım. Israrla okumamı önerdiğin Budala kitabının iyilik, saflık timsali, naif, zeki ama mütevaziliğinden bu zekasını ne yazık ki insanlara göstermekten bile imtina eden baş karakteri. Gerçek yaşamda kimsenin bu kadar saf iyilikle yaşama karşı sabırla mücadele verip,bembeyaz smokininin aynı beyazlıkta kalması mümkün gibi görünmüyor. Pilara gelince yüzyıllık yalnızlığıda okumadığımı düşünürsek sadece okusaydım hakkında yorum yapabileceğim hassasiyette bir karakter olduğunu söylemekle yetineyim.
Haziranı bitirmeye sayılı günler kalmışken kısaca bir özet geçmek gerekirse; Haziran ayını birlikte geçirdiğimiz minik kuzenlerle yine yeniden çocuk ruhumuzu canlandırdık bazende artık onların enerjisine yetişemediğimizi düşündürtecek kadar çıldırttılar, tükettiler,yaşlandığımızı hissettirdiler. Bir yıldır görüşemediğimiz kadim dostlarla bir araya geldik, bir süredir tanışıp henüz yüz yüze görüşmediğimiz yeni dostlarımızla nihayet yüz yüzede tanışma imkanı yakaladık.Yine şehir dışından gelen dostları ağırladık ve Haziran’a günü birlik bir Eskişehir gezisiyle bir hava değişimi şansı verdik.Derdimizde,mutluluğumuzda insanlar çevresinde dönüyor çoğu zaman.Bu anlamda hayal kırıklığı yaşatanlarla da yüzleştik.Haziran yazın cömert sıcaklığını ve bize bıraktığı rehaveti, gevşeme hissini sonuna kadar yaşatırken izne ayrılan arkadaşlara imrenmekle karışık bir kıskançlık hissettiğimi de söyleyebilirim.
Bu uzun günlerde bolca boş vakit bulup okuma keyfinden de geri kalmıyorum.Okumakla ilgilide aldığım radikal kararlarım var.En başta yarım bırakacağım bir kitaba başlamamak geliyor.Haziran ayı içinde yarım bırakacağım tek kitaba başlamadığımı düşünürsek, iyi bir başlangıç yaptığımı söyleyebilirim.Bu ay içinde bir kaç güzel kitap bitirmekle birlikte şu an okuduğum kitap Haziranın en iyi kitabı diyebilirim.Belki bir klasik değil ama klasiklerle yarışır nitelikte, herkesin okuması gerekenlerden ve benim okumakta geç kaldığım bir kitap.Alberto Knox ile kadim zamanlardan günümüze düşünsel bir yolculuk desem bu kitabın hangisi olduğunu kolayca tahmin edeceğine eminim.Eğer ki okuduysan üstüne konuşulacak çok detay içerdiğini ve cevabımı aldıktan sonra kitabı biraz daha irdelemeyi teklif ediyorum ? 8.Sanattan bu ay payımıza düşenlerden ise lego, croadlar, ender’s game ve ölümcül oyuncaklar adlı fantastik edebiyattan beyazperdeye uyarlanan seri kitabın ilk filmi kemikler şehrini önerebilirim.Evet, önerilerim bir başyapıt olmayabilir ama boş vakitte özellikle de çocuklarla izlenebilecek türden eğlenceli film önerileri arasına pekala alınabilir.Da vinci’s demons yine her sezon finallerinde olduğu gibi çok kritik bir yerde, kafamızda soru işaretleri ve olası cevapların tahminiyle bizi baş başa bırakarak bu sezona veda etti.Panik yapmıyoruz.Tamda bu noktada İyi bir haberim var. Under the dome bu haftasonu yeni sezona başlayarak da vinci’s damons dünyasından King’in gizemli kubbesine dikkatlerimizi çevirerek bizi bir süre meşgul edecek iyi bir alternatif olabilir.
Yaz benim mevsimim.Ağustos doğumlu bir aslan olarak doğama ters düşmediğim içinde ayrıca mutluyum.Günün müziğini bulmakta zorlandığımı en başta söylemiştim.Sıcaktan ne kadar mutlu olsamda yağmur temalı bir şarkı güne serinlik katabilir düşüncesiyle ben sıradaki savatage şarkısı summer’s rain’i dinleyerek kalemi sana devrediyorum ama benim kadar üşengeç bir yazar olmaman ümidiyle...
YORUMLAR
Merhaba,
Bence hiçbir sevgi karşılıksız değil. Hani derler ya "Ben seni hiçbir çıkar gözetmeden seviyorum."
Al sna koca bir yalan. Bunu en çok da en yakınlarımızdan duyarız. Çıkar sözü sanki sadece mal
mülk, para vesaire. Peki manevi bir çıkar yok mu? Hani kafa dengiyle -kadın erkek fark etmez-
Bir çay içimi söyleşisi manevi bir çıkar değil midir ki!.. Hani,"oğlu kızım" diye sarılıyor ya anne çocu
ğuna - bu, baba da olabilir- herhalde onlardan maddi bir çıkarı yok değil mi! Fakat manevi çıkarı
göz ardı mı edelim yani.
Durduk yerde bu konuya gelmedim elbet. Yazıyı okuyunca...Sahi yav yazıyı okuyunca...
Teşekkür ederim saygılar.
athena
Gecikmiş cevabım için öncelikle özür dileyerek ziyaretiniz ve yorumunuzla mutlu ettiğinizi söylemek isterim.
Saygılarımla.
Evde iki tane Ağustos doğumlu aslanla yaşıyorum ve evet çok üşengeç bir yazarım...
Hele ki sizi tanıyınca kendimden ümidi kestim iyice... Uzun cümleler, sağlam, akıcı anlatım ve kaliteli bir kalem... Klasiklerden okur gibi oldum...
Defterde bu kadar başarılı nesirciler fazla yok, ve ben karşılaştığım için çok mutlu oldum.
athena
Kitap yorumlarındaki izleri takip ettim iyikide etmişim.Kaleminizle tanışma şansını buldum.Öğrencilerinizle yaptığınız çalışmalar çok hoşuma gitti.Yazılarınızda öyle.
Onore edici güzel yorumunuz içinde çok çok teşekkür ediyorum.
Sevgi ve selamlarımla.
Değerli dostum, sevgili atena.Üç mektubu tekrardan okudum.İyı niyetin, insanlarda hep bir dilek olarak kalması,insanları daha mi çok mutlu ediyor ? Niyet amacın önüne geçmişse oradan çikar dumanları yükselir. Yaşı belirli bir zananı devirenlerin en cok korktuğu ,güc ve güzelligin ardından aldanmışlığın farkına varmak.Yılların aslında saniyelere tekabül ettiğini anlamak ,geç kalmışlığında sancısı.
Neyse değerli dostum.Ben bir sonraki mektubu size cevap olarak yazmak isterim tabi..Bunun için ,bu sıcak yaz aylarında kapısını çalmak istedigim çok kişi var.Bunlardan bir kaçı; Gogol, Dostoyevski, Kafka, Benjamin, Oguz Atay ve Tanpinar.Hepsinin evine gittim.Hepside sizi tanıyor. Önce bunların kapılarını çalacağım, olmadı kim bilir başka nerelerden cavap yazacağım.
Saygılar Değerli Dostum Atena.
athena
Güç ve güzellik her yaşta insanlar için önemli ama ruhunu biraz ehlileştirenler için belki merkezden biraz daha geriye çekilebiliyor.75 yaşındaki annannem bu yaşa nasıl geldim bilmiyorum, zaman nasıl geçti anlamadım ama deldide geçti der.Saniyelerde yaşanan koca bir ömür.Ama eksik ama fazla.
Yaz ayı için oldukca ağır misafirler seçmişsin dostum ama senin onları en iyi şekilde ağırlayacağına eminim ve tabiki selamlarımızı iletirsen seviniriz.Ne zaman istersen de cevabını bekleriz.
Saygı ve selamlarım Maybull dost'a.
CaNMaYBuLL
Bu arada bu yaz sıcağında dinlemeni tavsiye edebileceğim 3 parça var.
1.Scorpions - Still Loving You
2.Celine Dion By Myself
3.Sophie Hunger - Le Vent nous portera
Saygılar.
athena
günbatımları güzeldir, ufuklar kızıllaşıp, güneş dev bir portakal halini aldığında insanın içini huzurla birlikte, hüzün de kaplar. biten güne midir bu yoksa insana özündeki bir şeyleri mi hatırlatır orası meçhul. büyük kanyon, herkül sütunları, acapulco, galway körfezi, foça yada capri her ne kadar mekan önemli olsa da bu harika manzara için, bence bir o kadar elzem olan şey manzarayı paylaşabileceğin birisidir. bir de paylaştığın kişiyle az kelimeyle çok şey paylaşabiliyorsan, gün batımını ha büyük kanyonda izlemişsin ha ankaranın varoşunda :)) ve burdan bucket list'e atlıyorum, dediğin gibi çok hoş bir filmdi, freeman ve nicholson ikilisi ise ayrı güzeldi. benim de aynı senin gibi kafamda oluşturduğum bir bucket list'im var ve sanırım yazıya döksem iyi olacak.
narziss ve dorian grey mektubuna renk katmış. insanı sıkmadan bu kadar uzun bir mektubu okutman da seni hünerin. cevabı da sabırsızlıkla bekliyorum.
son olarak yaz için eski bir şarkı dinleyelim diyorum. ace of base - cruel summer
athena
Çok şanslıyım elimde cruel summer varmış.Ace of base ile mini bir nostalji yaparak yeni haftaya başlamış olduk.
Güzel yorumun için teşekkürler Fatih.
İnsanları tanıyabilmek, onlar hakkında bir fikir edinebilmek için bir kaç mektubu okumak, o kişi hakkında bir fikir edinmemize yardımcı olur. Okumak, çok kıymetli, hele insan yaşadıklarını kaleme alıp paylaşınca, kıymek iki ile çarpılır.Cin çarpması degil tabi :) .
Mektupta geçen, güç ve güzellik konusunu daha henüz maybull ile tartişamadım :) Lakin güç hem guzeli hede çirkini tukettiği gibi, insana verilen bütün duygularıda tüketir. Tükeniş sürekli tepemizde bekleyen ben duygumuzun esliginde tabi.
Şu belirttiğin filmi bu gece izlemek istiyorum.Belki izlemiş olsaydım bir fikrim olurdu. Fakat zamanı gün içinde bölerek, işlerimizi dakikalarla ölçmek rutınliği ,canımızı sıkar.Hesapsız günler heyecanda verir diyorum.
Artık mektubun cevabı kimden gelir bilmiyorum ,lakin maybull ise bir hayal dahi kuramıyorum :)
Sevgıler.
athena
Hızlı insanlar zamanı daha iyimi kullanır onların açısından bakınca zaman artarmı merak ederim ama ben o kadar hızlı olamayacağım için bir şeyleri planlamak durumunda kalıyorum ama mektuptada yazdığım gibi bir sürü sekme yinede yaşıyorum :) Belki emekli olunca daha çok vaktim olurmu ki onun içinde daha bir hayli zaman var (Allah ömrü verdiyse tabi) ama hesapsız biraz rutinin dışına çıkan hoş sürprizli hayatta kulağa hiç fena gelmiyor.Diyet yapıp haftanın bir günü istediğini sınırsız yiyebilmek gibi bir şey olsa gerek.Hep hesaplı bir hayatı arada hesapsız yaşamak ? Neden olmasın :)
Zaaflarımız ve yeteneklerimizle ruhumuzu tüketmeden bir yaşam çokca huzurlu görünüyor.Huzçur herkesi mutlu etmeli mi ? ya da etmez mi bilmiyorum kimi insanlara da huzur batıyor hayatında dinginlik olunca bunalıp ona buna çattığını düşünürsek.Herkes huzurdan yana da oy kullanmayabilirmi ? Sorular çok cevaplarıda göreceli.
Mektubun cevabı kimden gelir, ne zaman gelir bende heyanla bekliycem.Maybull ile güç ve güzellik üzerine sohbetinize eşlik etmek veya dinlemek isterdim belki yazıya dökersiniz bizde yararlanırız.
Güzel yorumuzun için çok teşekkür ederim.
Sevgi ve selamlarımla.
Not : Filmi izleyebildinizmi ? İzlediyseniz bucket list yapsaydınız ilk üçünüz ne olurdu diye sorsam cevap alırmıyım :)
Aynı şekilde ,bir gün batımını şuan istanbul'da yaşıyorum, penceremden bu dansı izlerken yazınıza bakıyorum.Haziran kokuyor.Bahsettiğiniz filmi izledim, lakin gün, geceye kavusacağı için heyecansız.Oysa ben planlarımın dışında kapının çalınarak'biz geldik' sürprizlerini yasamayı tercih ederim.
Geçmiş ! Akıl ile geçmiş birbirini pek sevmez. Dünün haziranıda çok sıcaksa , bugünün haziraninı kıyaslamayı hiç sevmez.
Aslında cümlelerde en çok sevdiğim kelimeler fiillerdir.İsimler ebedi olsada, fiillerde bir hareketlilik var.İste az önce CaMaYBuLL ile tartışırken, güç güzelin elindeyse tukenme başlar diyor.Ben ise guzel, aynayla tanışınca başlar dedim.Nihayetinde tukeniş fiili olarak fark edilince hızlanır.
Sevgili dostum .Yine MayBull benden önce davrandı.Daha henüz yazı yazmadığım bu EdebiyatDefterine ,bu mektuba cevabı yazmak isterdim
Syglr.
athena
"Geçmiş ! Akıl ile geçmiş birbirini pek sevmez. Dünün haziranıda çok sıcaksa , bugünün haziraninı kıyaslamayı hiç sevmez."
Ne kadar güzel ve yılların tecrübesini taşıyacak kadar kadim bir cümle.Şimdiki aklım olsaydı ile başlayan cümleleri kimbilir kaç insan kurmuştur geçmişine bakarak bugününden.Mevsimlerde aynı ise kıyasa ne gerek var.İçinde süprrizler, yaşanmışlıklarla belki Haziranlar farklılaşabiliyor.Ne diyebilirim ki çok çok haklısınız.
Sizden çat kapı biz geldik ! li bol anılı öyküler dinlemek bizim içinde çok keyifli olurdu.Dileğiniz dileğimiz olsun sizin için sizde bizimle paylaşın bu mutlulukları.
Can Maybull ile güç ve güzellik üzerine tartışmanızı hayal edemesemde şu an (belki hayalimiz yetersiz kalabilir Berşah'a katılarak bu noktada) yinede farklı bakış açılarından güç/güzellik birleşiminin tükenmişliği mi yoksa daha büyük bir gücü mü tetikleyeceği ya da bir üçüncü şıkta alternatif bir düşünceyide desteklermi bilmiyorum,hepsi olabilir.Durduğumuz yere,ayna ve güzelin kim olduğuna bağlı değişebilir.
Mektuba sizinde cevap yazma dileğiniz ayrıca mutlu etti.En kısa sürede sizide yazılarınızla daha iyi tanımak dileğimle.
Çok teşekkür ediyorum değerli yorumunuz için.
Sevgi ve saygılarımla...
İzin verirsen bu mektubun IV. ben yazmak istiyorum.Ayrıca tüm yorumları gördükten sonra yorumumu yazacağım izin verirsen degerli dostum.
Saygılar, Sevgiler Athena
athena
Sevgi ve selamlarımla dost kalem.