- 940 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
DAĞILMIŞ KUM YIĞINI
Neşeliydi. Uzun zamandır ilk defa. Balonun olacağı mekana gelmişti. Arabadan indi. Yürümeye başladı. Kapıdan içeriye girdi. Balo daha yeni başlıyordu. Arkadaşlarını gördü. Yanlarına gitti ve oturdu.
"Ooo Kerem Bey teşvik etmişsiniz."
"Ali ısrar etti kıramadım."
"İyi ki etmişsin Ali."
"Biraz zor oldu ama oldu", dedi Ali.
"Ortalarda hiç gözükmüyorsun. Niye dışarıya hiç çıkmıyorsun? Geçen haftaki baloya gelmedin. Kimse doğru düzgün dans edemiyordu."
"İşlerim vardı."
"Gece gece ne işin olacak?", diyerek sorulara devam ediyordu Derya.
"Sıkmayın çocuğu. Geldi işte. Gelmişken tadını çıkaralım", diyor ve Kerem’i kurtarıyordu Burcu.
"Evet ben bu adamı buraya soru yağmuruna tutun diye çağırmadım. Dans pistini ağlatsın diye çağırdım."
Hep birlikte gülüştüler. Özlemişlerdi onu. Haftalardır haber alamıyorlardı ancak Ali sonunda onu bu salona getirmişti.
Çok geçmeden dijey yerine geçti ve balonun sahibi herkese iyi eğlenceler diledi. Dijey müziği açtı ve herkes dans pistine toplanmaya başladı. Ali ayağa kalktı ve sonra diğerleri kalktı. Hepsi kendine özgü danslarını yapmaya başladılar. Kerem ise dans edilen yere yaklaştıkça mutluluğu artıyordu. Belki de artık unutmaya başlamıştı. Mutlu olacaktı. Ali’nin yanına geldi ve parmaklarını şaklatarak bir sağa bir sola atlıyordu hafifçe. Şarkı hareketliydi. Ali müzik ilerledikçe kendini kaybediyor ve elleri kolları birbirine karışıyordu. Derya, Burcu ve diğer tüm salonda çıldırmıştı. Daha başlangıçtı üstelik! Kerem ise aynı devam ediyordu. İki şarkı daha böyle geçti. Masalara ikramlar geldi masaya oturdular.
"Paslanmışsın Kerem.", dedi Ali.
"Sanırım. Tekrarlanmadıkça unutuluyor her halde.", dedi Kerem.
"O zaman bu gecenin artisti benim."
"Daha gece yeni başladı.", dedi Burcu ve Derya onu onayladı.
Çilekli ve kakaolu pasta, kurabiye, kokteyl vardı ama Kerem sade meyve suyu almıştı. O Hep öyleydi. Kokteyl içmezdi. Onlar yerken hafif bir parça çalıyordu dijey.
Yemeği bitirdiler. Ali Kerem’e baktı. Mutluydu. Ama bir şeyler için çabalamıyordu yine de. Ali iteklemek zorundaydı. Dijey hareketli parçaya geçti ve yeniden sahneyi doldurdular. Ali, Kerem’i zorluyordu dans etmesi için. Kerem ise çok geçmeden dans etmeye başladı. Etrafını çevirdi arkadaşları, sonra diğerleri. Dijey, Kerem’i görünce şarkıya eklemeler yapıyordu. Geçişler koyuyordu. Kerem ise hepsine uygun tektonik ve break birbirine karışmış bir şekilde dans ediyordu. Kerem bir okula gitmemişti ama vücudu kıvraktı. Kolaylıkla dans ediyordu ve yaptığı doğaçlamalar ritimlere ve genel hareketlere uyuyordu. Üstelik geçişlerde tamdı. Çevresini saranlar çığlıklar atıyor ve hem Kerem’i izleyip hem de yerlerinde zıplıyorlardı. Kerem çok mutlu olmuştu. Uzun zamandır dans etmiyordu. Dans etmek onu hep mutlu ederdi.
Son hareketi yaptı ve müziği susturdu Kerem. Herkes alkışladı ve bir çoğu da ona dokunuyor ve tebrik ediyorlardı. Eşli dansa geçiyorlardı. Dijey romantik şarkılara dönmüştü. Kerem ve arkadaşları da birbirleri ile eşleşip dans etmeye başladılar. Ali Derya ile, Kerem Burcu ile dans ediyordu. Ali biraz tedirgindi. Çünkü çift ile dans Kerem’in canını sıkabilirdi. Ama onun mutlu olduğunu görünce dansa rahat bir şekilde devam etti. Şarkı bitti ama gece bitmemişti. Kerem ayrılmak için izin istiyordu arkadaşlarından.
"Gidemezsin! Ne zamandır yoksun. Gitme, gece bitecek az sonra nasıl olsa", dedi Burcu.
"Aynen kanka ya. Nereye gidiyorsun", dedi Ali.
"Yoruldum."
"İyide sen yorulmazsın ki. Sanki seni tanımıyoruz."
"Ali bu gecelik yeter, biraz işlerim var hem. Onları hallederim."
"Bu sayılmaz o zaman."
"Tamam sonra gecenin sonuna kadar akarız."
"Akarız!"
"Hadi eyvallah. İyi eğlenceler size."
"İyi geceler Kerem.", dediler hep bir ağızdan.
Kerem dışarıya çıktı. Kimse yoktu salonun önünde. Taşlarla bir yol, kenarlarında çimenler, salon binasının yanında yeni yapılan ek bir kısım ve salonun olduğu binanın balkonunda müzik makinesi vardı. Makine rastgele müzik çalıyordu. Şu an çalışmıyordu. Kerem mutluydu. Makineye yaklaştı ve çalıştırdı. Şansına bir aşk şarkısı çalmaya başlamıştı. Üstelik sevgilisine yanan bir aşık vardı. Hatırlamaya başladı Kerem. Kafasını taş yola çevirdi ve o anda dondu kaldı. Bir kız vardı.
Kız beyaz tenliydi. Açık alınlıydı. Burnu azıcık yassıydı. Yanakları normaldi. Dudakları minicikti. Saçları salıktı ve siyahtı. Kırmızı ile pembe arasında bir gömlek ve koyu mavi bir pantolon giyiyordu. Çok masum görünüyordu. Öylece Kerem’e bakıyordu. Kerem dakikalardır gözlerini kapatmamıştı. Gözlerini sımsıkı kapattı. Korkmuştu. Bir kaç saniye sonra tekrar açtı. Kız gitmişti. Hayaldi. Müzik ve o hayal bütün mutluluğunu almıştı. Çok geçmeden bir damla düştü gözünden.
Ek kısmın önünde inşaat için kum vardı. Üzgündü. Kuma sertçe ayağını vurdu ve çekti. Kum yığınından kum taneleri düştü ve dağıldı. Sonra üzüldü. Kum yığını da tıpkı Kerem gibi çaresizdi. Kerem’in kalbine birisi girmişti. Girerken bir şeyler düşürmüştü. Tıpkı Kerem’in ayağını vurduğu sırada düşen kum taneleri gibi. Kalbinden çıkarken de bir şeyler düşürüyordu. Tıpkı ayağını çekerken de kum tanelerinin düştüğü gibi. Taneler düşüyordu ama kum yığını böyle vurarak yok olamazdı. Kerem’in kalbide bir şeyler düşürerek yok olamazdı. En kötüsü de buydu. Yok olamaz sürekli acı çekerdi. Sürekli eksiliyordu ve bir gün geçeceğini bekliyordu. Her bekleyişi çaresizliğine ekliyordu. Kerem bu çaresizliğine dayanamadı. Kendini kum yığınına sırt üstü bıraktı.
Şimdi soruyorsun "kum tanelerinin Kerem’in çaresizliği ile ne ilgisi var?" diye. Söylesene hangi kum tanesi kendi çabası ile tekrar kum yığını ile birleşmiş?
YORUMLAR
SCKaradeniz
Sevgilerimle...
"Çaresizlik zor usta."