- 957 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ESRA GÜLLÜBARDAK TİRYAKİ İLE AHMET AYAZIN ŞİİRLERİ ÜZERİNE SÖYLEŞİ
28 ARALIK 2014 PAZAR GÜNÜ GAZİANTEP ÜNİVERSİTESİ EDEBİYAT FAKÜLTESİNDEN ESRA GÜLLÜBARDAK TİRYAKİ İLE AHMET AYAZIN ŞİİRLERİ ÜZERİNE SÖYLEŞİ
AHMET AYAZ’IN ŞİİRLERİNİN MUHTEVA VE ŞEKİL BAKIMINDAN İNCELENMESİ
ESRA TİRYAKİ
Özet
Ahmet Ayaz Gaziantep’in yetiştirdiği önemli şairlerimizden biridir. Şiirle ilgilenmeye başladığı 1976 yılından itibaren önemli şiirler kaleme almıştır. Şiirlerinde görülen hüzün ve sevinç tezadı onu anlaşılmaz aynı zamanda etkili kılan iki önemli unsurdur. Gerek şiirleri gerek söyleşileriyle okuyucusuna her defasında yeni hazlar sunan değerli bir şair olan Ahmet Ayaz’ın şiirlerinin biçimsel ve içerik açısından oluşumunu ele alacağımız bu makale sayesinde onu daha iyi tanıma fırsatı bulacağız. Birisi öykü, ikisi araştırma kitabı, ikisi antoloji diğerleri şiir olmak üzere on yedi kitabı yayınlanan şair bu şiirlerini değerlendirirken “ el emeğim göz nurum, iç dünyamın dışa yansımasıdır” diye vasıflandırır. Şiirlerine verdiği değer onu daha samimi kılmıştır. Ölüme duyulan saygı ve arzu, vatan ve insan sevgisi, adam kayırmalar, toplumsal çarpıklığa karşı bir başkaldırı ve yergi onun şiirlerinde görülen başlıca konulardandır.
Anahtar kelimeler:Ölüm, İnsan ve Vatan Sevgisi, Hiciv, Özlem.
AN INVESTIGATI OF AHMET AYAZ’S POEMS IN STRUCTURAL AND CONTEXTUAL ASPECTS
Abstract
Ahmet Ayaz is one of the most important poems who grew up in Gaziantep. He has written important poems since 1976 he started to be interested in poems. The conflict of sadness ant happiness seen in his poems are two affective foctors that make him a non-understandatle ant at the same time on affective poet By the help of this artist which will study on the formative ant innative construction of the poems of Ahmet Ayaz who give pleasure to their readers both with his poems ant speeches, we will find on opportunity know him better. The poet who published seventeen poem books describe his poems as “ my hand labour, my light of eye. The valve he gave to him poems make him more sincere . The respect ant desire for, death, the love for country ant people, A satire ant re volt against the contlicts ant ineguali tiesof scciety,the cheating of people are the main topics observed in his poem.
Key Words: Death, The love for country ant people, Satire, Longing
Giriş
Yaşayan bir şairin şiirlerinin incelenmesi oldukça zor bir durumdur. Çünkü incelemenin şairi ne kadar doğru yansıttığı önemlidir. Bilakis bu durum şair tarafından müdahale engeline takılabilir. Şahsi dokümanlardan yararlanma yönteminde edebi bir eserin sahibinin iç dünyasını ne derece yansıttığı sorusu da önemlidir. Her sanat eserinin oluşturucusunun kişiliğini, iç dünyasını, yaşam felsefesini, döneminin sosyal, kültürel, dini ve ahlaki anlayışını bir şekilde yansıtması beklenir . Ahmet Ayaz’ın şiirleri hem sosyal hem de bireysel konular içerir. Bu yüzden her dönemim kültürel yapısını da bünyesinde barındırır. Gerek doğup büyüdüğü çevre, gerekse içinde bulunduğu çevrenin kültürel özelliklerinden etkilendiğinden şiirlerinde milli duygular apaçık bir şekilde verilmiştir.
Araştırmada, Ahmet Ayaz’ın şiirlerindeki muhtevanın ve şeklin birbirleriyle oluşturduğu bütün değerlendirilecektir. Bu özellikler tek tek ele alınıp incelenecektir.
Halk edebiyatı kültürünün geçmişi İslami dönem öncesine kadar gider. Divan edebiyatının boy vermesiyle bir dönem değerini yitirdi gibi görünse de tekrar canlanmayı başarmış ve günümüz şairleri tarafından popülerliğini korumuştur. Ahmet Ayaz Halk edebiyatı geleneğinden oldukça faydalanmıştır. Kullandığı hece ölçüleri, dildeki sadeliği, coşkulu anlatımı hep geleneksel edebiyatın izlerini taşır. Yer yer Divan edebiyatı izlerini de taşıyan şair, ağırlıklı olarak Halk edebiyatına yönelim göstermiştir. Bunların yanı sıra hiçbir kafiye ve uyak sınırlaması yapmadığı şiirleri de mevcuttur. Bu yönü itibariyle “Garip” topluluğuna yaklaşırken bazı şiirlerinde kullandığı hece ölçülerinden dolayı bu topluluktan ayrılır. Ahmet Ayaz’ı bir gruba dâhil etmek yanlış olacaktır. Çünkü onun şiirleri hem içerik hem de şekil yönünden çeşitlilik gösterir. Kendine özlü düzensiz nazım şekillerini kullanmıştır.
Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde metafizik temalar oldukça yer kaplar. O ölüme farklı farklı anlamlar yüklemiştir. Onun için ölüm her kılığa girebilir. Kadere ve ecele inancın sınırlarını zorlayan şair, şiirlerinde alışılmamış tamlamalar kullanır. Anlatacaklarını simgeler yardımıyla somutlaştırıp şiirsel bağlam içinde sunar. Şiirsellik onun için duyguları dışa vurmanın bir yoludur. Yalnızlığın dostu olarak tanımladığı şiir onun hayatında önemli bir yere sahiptir.
I. Ahmet Ayaz’ın Şiirleri Doğrultusunda Yaşamına Genel Bir Bakış
Şiir gerçek manasıyla duyguların yansımasıdır. Şiir ve şair arasında sıkı bir ilişki mevcuttur. Şair bu ilişkiyi bazen ideolojisini yaymak bazen de benliğinde barındırdığı coşkuyu dışa vurmak için kullanır. Şiir bazen şairi ele verir. Şair şiirlerinde kendini apaçık ortaya koyar. Biz de buradan yola çıkarak şairin yaşadığı çevreyi, içine doğduğu sosyal ortamı hatta en gizil duygularını bile şiirlerinden çıkarabiliriz.
Edebi eserde anlatılan olayların yazarın ve şairin hayatıyla bağlantısı edebiyat araştırmacılarının bağlantısı edebiyat araştırmacılarının tartıştığı konulardan biridir. Bundan dolayı geliştirilen “biyografik okuma” yöntemi sanatçının hayatı ve düşünceleri ile eseri arasında bağlantı kurarak metni daha iyi anlamaya yönelik olarak ortaya çıkarılmıştır .
Bu doğrultuda Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde hayatından izler bulmamız mümkündür.
Ahmet Ayaz 1947 yılında Gaziantep’in Yakacık köyünde dünyaya gelmiştir .Doğduğu yer olan Yakacık üzerine birçok şiir kaleme almıştır. Bunlar arasında, “Yakacık’ta Bahar”, “Bitmeyen Sevda”, “Yakacık Köyüne Selam”, “Taşradaki Çocukluğum”, “Bunlar Yakacık Köyü Çocukları” bulunur. Aşağıda “Taşradaki Çocukluğum” adlı şiirinden iki kıta alınmıştır:
Yakacık Köyünde bir kerpiç evde,
Doğmuşum toz ile duman içinde.
Sarmıştı içimi bir kara sevda,
Düşünürdüm korkunç güman içinde.
Sokaklardan akan sudan içerdim,
Az büyüdüm orakla sap biçerdim.
Çalılıktan yalın ayak geçerdim,
Gezerdim dikenli çimen içinde.
1960 yılarını anlatan “Masalımsı” adlı şiirinde yaşam öyküsünü tüm detaylarıyla anlatmıştır. Köy yaşamından, akrabalarından, atlattığı badirelerden bahseder:
(Oğuzeli Yakacık Köyünden
1960 lı yılları esintileri )
İsten öykü de ister masal
Anlatmak yazmak yasal
Er oğlu erler
Dayıma kayım mamet derler
Üvey dayımdı
Ama işi kayımdı
Bu yüzden de kayım mamet derlerdi
Rahmetliye
Çiftçiydi
Buğday eker ot biçerdi
Her zaman gâvur tütünü içerdi
Öldürürdü dumanı bizi
Orta ve lise tahsilini Gaziantep’te tamamlayan şair çeşitli kamu kuruluşlarında uzun yıllar görev alır. 1972 yılında evlenir ve üçü kız biri oğlan olmak üzere dört çocuğu olur. Kızlarından birini sekiz yaşındayken trafik kazasıyla kaybeder. Bunun üzerine “Feride’m” şiirini yazar.
Yüreğimde baş tutmayan yarasın,
Ağrın gitti sızın kaldı Feride’m.
Hatırımı mahşer günü sorasın,
Hayalimde nazın kaldı Feride’m.
Oğlu Abuzer’e “Abuzer Sayın’a” adlı şiiri yazar. Ahmet Ayaz şiirde oğluna nasihatlerde bulunur. Eşi üzerinde yazdığı birçok şiiri mevcuttur. Bunlardan birkaçı şunlardır; “Sultanım Ecem’e”, “Al Yazmalı”, “Peri Kızına”…
İlk şiirlerini Yeni Asya ile Hergün gazetelerinde yayımlanır. 1980 ihtilalinde bu gazeteler kapanınca yerel gazetelere ve edebiyat sanat dergilerine yönelir. Bazı edebiyat sanat dergilerinin yazı kurulunda bulunur. Şiirleriyle n-birçok ödüller alır. Bu sırada 1980 yılında gerçekleşen darbe üzerine “Eylülde Güz Gülleri Açtı” adlı şiirini kaleme alır.
Yıl 1980 Eylülün On iki si.
…
Kan gölüne çevrilmiş bir ülkede,
Bir can pazarındaki canlar;
Bir kurşuna kurban giderken,
Hızır gibi yetişti Kenan Evren.
Altı kardeşin ilki olduğunu şu şiirinden anlıyoruz:
Altı kardeşin ilkiydim.
Ağlardım babamı düşünceli görünce.
Anneannem bayramlığımı giydirince,
Koşardım sokaklara bir deli tay gibi.
Ahmet Ayaz, halen Gaziantep’te yayınlanan Gaziantep27 gazetesinde köşe yazarıdır. Haftalık Türkiyem gazetesinde şiirleri yayınlanmaktadır. Ayrıca “Kültür Çağlayan”, “Çıngı”, “Maki” ile “Bizim Ece” dergilerinin Gaziantep temsilcisidir. Gaziantep Kültü Sanat Ve Edebiyat Derneği’nin kurucu üyesidir .
II. Ahmet Ayaz’ın Şiirlerinin Muhteva Yönünden İncelenmesi
Şiirin içeriği “muhteva”, “içne”, “iç-öz”, “öz” gibi terimlerle de karşılanır. İçerik, genel olarak şiirin ne söylediği, ne anlattığı, ne demek istediği, hangi unsurları içerdiğinin karşılığıdır .
Biz içeriği şiirin içinde tüm çıplaklığıyla göremeyiz. Nitekim şiirin amacıda bu değildir. Şair duygusunu, düşüncesini, yaşanmışlıklarını kendi iç dünyasında birleştirerek şiirine yansıtır. Bunu yaparken de biçimden bağımsız davranmaz. Muhteva ve şekli bir bütün halinde düşünerek kendi öz sentezinden geçirir.
Şiirde içeriğe ulaşabilmemiz için şairin içinde bulunduğu toplumdan, yaşadığı tarihten, sosyal çevresinden haberdar olmamız gerekir. Bu bizi şiiri daha iyi anlamamıza yönlendirecektir.
Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde hayatından kesitler bulunur. Genellikle didaktik ve lirik tarza yönelmiştir. Devrin sosyal problemlerini şiirlerine yansıtan şair “aşk” mefhumunu da beriye atmamıştır. Bundan dolayı onun şiirleri muhteva bakımından hem bireysel hem sosyal konuları barındırır. Bireysel konulu şiirlerinde izlek ve duygu üzerinde yoğunlaşırken, sosyal konulu şiirlerinde olay ve düşünce üzerinde durmuştur.
Şiirin yüzey yapısında yer alan bir unsur olan konu, genel ve evrensel nitelikteki nesnel olgular, durumlar, olaylar ve meselelerdir . Şiirde konu önemlidir. Fakat şair şiirsel güzelliği, ele aldığı konunun gölgesinde bırakmamalıdır. Konu amaç değil araç olmalıdır. Şair istediği her konuyu kalemine alabilir. Önemli olan konunun şiire özgü bir biçimde ele alınışıdır.
Ahmet Ayaz’ın “Sözün Özü” adlı şiirinde kendince bir şairin vasıflarını anlatır. Şairin kendi üzerinde birçok yük olduğunu artık tükenmişliği benliğinde hissettiği bu zamanda direnilmesi gerektiğini vurgular ve bunu da şu mısralarıyla ifade eder.
Anasının gözü olmalı şair.
…
Şair, kendine yetmeli.
Şair, kendini gütmeli.
…
Şairin derdi büyük,
Şairin yarası derin.
Her devirde;
Kurbanı olmuştur, kaderin.
Psikolojik durumunu şiirlerinin çoğuna yansıtan Ahmet Ayaz, kadere olan isyanını da “Kötü Kader” adlı şiirinde anlatmaya çalışır.
Kötü kader bağdaş kurdu bahtıma,
Gül bahçemi talan etti gitmiyor.
Ateş attı bugün gönül tahtıma,
İçim yanar ıstırabımbitmiyor.
A- Metafizik Temalar
Şiirin dünyası geniştir; aşk, özlem, ruh, Tanrı… Bunların hepsi edebiyata konu olabilir. Fakat şiir diğer türlerden farklı olarak var olana başka türlü bakar. Her şair var olanı kendi süzgecinden geçirerek yazar. Mutasavvıf şairler, varlık olarak Allah’ı kabul ederler. Materyalist şairler için varlık somuttur. İzlenimci bir şair ise varlığa öznel izlenimlerinden hareketle farklı duygular yükler .
Metafizik de bu konularla yakından ilgilenir. Ölüm kavramı herkeste farklı çağrışımlar yaratabilir. Kimine göre bir kurtuluş kimine göre ise bir sondur. Ahmet Ayaz’ın “Senelerin Ardından” adlı şiiri konunun kaynağını kendi yaşanmış duygularından alan bir ölüm, tükenmişlik hissiyatı veren mısralardan oluşur.
Akıl ermez sırrına âlemi sen yarattın,
Senin emrinle açar baharımda çiçekler.
Gözüme fer vermeyip aydınlığı arattın,
Kararan kara bahtım daracık mezar bekler.
Artık ölümü bekleyen bir kişinin ruhuna emredip dinginlik ve rahatlık isteyişi konu edinilir. Dünyadan artık hiçbir beklentisi kalmamış ve bir an önce kavuşmak umuduyla kalbini ve bedenini teslim eden şair Allah’ın sonsuz hikmetine sığınmıştır.
Rolüm bitmek üzere elim boş gidiyorum.
Benden ay kadar uzak umutlarla yaşadım.
Sitemim bütün sana hep sitem ediyorum,
Bir dert küpü dünyam var bak onu da boşadım.
Ahım göklere çıktı şükürlerle yaşadım.
Mısralarıyla devam eden şiirinde dünyaya ve yaşadıklarına sitemkâr bakışı, yaşadığı müddetçe umutlarının e beklentilerinin hep yüzüstü bırakıldığı izlenimi veriyor.
“Ölüm” adlı şiirinde ölüme insani özellikler kazandırılarak teşhis sanatı kullanılmıştır.
Ne saçtan sakaldan utanır,
Nede hatır gönül tanır.
Ölüm,
Gerdek gecesinde bile gelir.
Kadere ve ecele inancın mısralarıdır bunlar. Ölümün ne olursa olsun, kim olursa olsun geldiğinde zamana bakmayışı konu edinilir. Her canlının ölümü tadacağı fikrinden yola çıkarak bu şiirini vücuda getirir.
Ahmet Ayaz’ın “Çağrını Bekliyorum” adlı şiirinde yine ölüm mefhumu üzerinde durmuştur.
Ateşte erir tenim,
Ellerim hep niyazda.
Saklım gizlim yok benim,
Neyim varsa ayazda;
Çağrını bekliyorum.
…
Ayaz’ım huzurunda,
Eğik duruyor başım.
Eriyorum nurunda,
Dökülürken gözyaşım;
Çağrını bekliyorum.
Burada yaratıcıya seslenen şair dünyada yapılacak bir işi kalmadığına, bir askerin komutanından emir beklediği gibi ölüm emrini beklediğini yukarıdaki dizeleriyle açıklıyor.
Ahmet Ayaz’ın şiirlerindeki ölüm mefhumu daha çok bir kurtuluş olarak görülür. Bu yönüyle Mevlana’yı örnek aldığını söyleyen şair, şiirlerinde de Mevlana’dan, Yunus Emre’den bolca bahseder.
B- Sosyal Temalar
Edebiyatın birçok amacı vardır. Haz vermek, bilgi vermek, aktarmak… Eğer bir edebiyat eseri içinde bulunduğu durumu yorumlayıp sosyal çevreyle birleştirerek aktarırsa bilgi verici yönü ağır basar. Biz bu tür metinlere bakarak o devirde gerçekleşen olaylardan haberdar olabiliriz. Yani edebiyatın diğer bir fonksiyonu da topluma yön vericiliğinden gelir. Bir olay ya da durum meydana gelmiş ve bitmiştir. İşte bu olay ya da durumu estetik zevkten uzaklaştırmayarak hafızalarda kalıcı hale getirmede edebiyatın büyük rolü vardır.
Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde hâkim olan didaktik ve hikemi unsur aynı zamanda bizi o dönemin sosyal mekânına götürmektedir. Mekânlarda değişiklik gözlenebilir. Şairin şiirlerinde bu mekân bazen okul bahçesi, ev, köy meydanı, memleket olurken bazen de Türkiye’deki çeşitli illerdir. Mekân ile insan psikolojisi arasında sıkı bir ilişki vardır. Kapalı mekânlar daha çok durağanlığı, sakinlik ve yalnızlığı simgelerken, açık mekânlar hareketliliği, kalabalığı simgeler.
Ahmet Ayaz Türkiye’nin bazı şehirlerinin öne çıkan özelliklerini ele alarak bunları şiirlerine tek tek yerleştirir. “Ben Olmasam Da” adlı şiirinde Muğla’nın zeybeğinden, Elazığ’ın çayda çırasından, Şanlıurfa’nın türkülerinden bahseder. “Sivas’a Geldim” şiirinde Sivas’ın birçok özelliğini duygulu ifadelerle yansıtır.
Vatanımda medeniyet yastığı,
Veysel Şatıroğlu bunun tastığı.
Mustafa Kemal’in ayak bastığı,
Toprağa akarak Sivas’a geldim.
Mekânlar toplumsal hafıza için önemlidir. Bir diğer önemli husus ise Nurullah Ataç’ın da üzerinde durduğu metinlerarası göndermelerdir. Nurullah Ataç metinlerarasılığı bulmanın bir unsuru olarak telmihi öne çıkarır. Ahmet Ayaz’ın “Erenler” adlı şiirinde Kerem ile Aslı hikâyesine bir gönderme vardır. Şair bu şiirinde kendini ispatlama yolunu gider. Erenler diye seslendiği kişilere bilinmedik özelliklerini açıklar.
Yarasalar başucuma konarken,
Hayal ettim Mevlana’yı dönerken.
Kerem’in aşkıyla Aslı yanarken,
Kor ateşi ciğerime bastım ben.
Yine aynı şiirinde Divan edebiyatının büyük ustalarından biri olan Nesim’in deri yüzülerek öldürülmesi hikâyesine de telmihte bulunur.
Ayaz’ım ben talihsizin birisi,
Anlatamam, bana kalsın gerisi.
Yüzülürken Nesimi’nin derisi,
Bir ah çekip kaderime küstüm ben.
“Dünya Halkına Çağrı” şiiriyle de Hz. Âdem ve Hz. Havva’dan bahseder. Hepimizin onlardan geldiğine değinen şair, kavganın kardeşliğin ötesine geçtiğini belirtir.
Havva anamız, Âdem babamızsa;
Bu saplanan süngü nedir beşiğe?
Dil, din farklı ise,
İnsan olmamız yetmiyor mu kardeşliğe?
C- İdeolojik Şiirler
İdeoloji kavramını ilk olarak Destutt de Tracy 1796’da verdiği bir konferansta kullanmıştır . İdeoloji sadece bireyin teori dünyasıyla ilgili değildir. Marx ideolojiyi soyut felsefi bir refleksiyon olmaktan kurtarmış; onu ekonomi, politika, toplum ve tarihle iç içe sokmuştur. İdeoloji kavramı üzerinde birçok görüş vardır. İdeoloji ilk anlamıyla toplumdaki fikir, inanç ve değerleri üreten maddi süreç olarak tanımlanır .
Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde ideolojiyi, toplumsal olaylara karşı duyarlılık çerçevesinde görürüz. “Eylülde Güz Gülleri Açtı” adlı şiirinde 1980 darbesini ve yarattığı yıkımları ele almıştır. Bu dönemde yaşana kaosu çarpıcı bir dille aktarır ve bu kargaşadan kurtuluşun başkahramanını da Kenan Evren ilan eder.
Can pazarında canlar,
Bir kurşuna kurban giderken;
Hızır gibi yetişti Kenan Evren Paşa,
Eylülde güz çiçekleri açtı, özgürce.
Bu şiirde birçok tarihi gerçeklik gözler önüne serilmiştir. Bercis Seden ve Gün Sazak’ın ölümlerinin ardında yatan sır perdesini aralamaya çalışır. Şu mısralarda belge niteliği taşıyan sayısal verilerden de faydalanır:
Mehmet Demirel Babacanoğlu yazmış.
650.000 kişi gözaltına alınıp,
48 kişinin asıldığını,
Ve suçluların yurt dışına kaçtığını.
Antep kuşatmasını anlattığı “Dedemin Anısına” adlı şiiri “ideolojik şiirin” özelliklerini taşır. Memlekete milliyetçi duygular besleyen Ahmet Ayaz dedesi üzerinden Türk milletinin yaptığı kahramanlıkları anlatır.
D- Sanat ve Edebiyat Temalı Şiirler
Bir şey üzerine bilincimizi harekete geçirip kafa yorarsak buna düşünce denir. Düşünme eylemi kişinin dış dünyadaki varlıkları kavrayabildiği kadar gerçekleşir. Kişi dış dünyadaki soyut somut varlıkları veya olayları düşünce yoluyla anlamlandırmaya çalışır.
Ahmet Ayaz’ın “Köylü Kardeşime” adlı şiirinde düşünce unsuru “öğretici yaklaşımla” verilmiştir. Seslendiği kişinin ailesine, vatanına layık bir kişi olmasını sembollerle güçlendirerek aktarmıştır. Çoğu şiirinde üzerinde durduğu Türklük duygusunu bu şiirine de yansıtmıştır. Irk, din, dil ayrımı yapmaksızın kardeşçe yaşayıp, kardeşçe ölmelerini arzular.
Bu büyük ulusu yüceltmek için,
Birlik ol oğlunla kızınla çalış.
Elinde bel, kürek kazma kırıksa,
İşleyen iğneyle bizinle çalış.
Türkmen, Arap, Çerkez, Kürtle birleşip,
Benlik çıkarana bir mezar eşip,
Yan bakan düşmanın bağrını deşip,
Olanca gücünle hızınla çalış.
Duygu dış dünyanın, olay ve olguların, durum ve varlıkların insanın iç dünyasında meydana getirdiği dalgalanmalar, doğurduğu etkilerdir . Şair şiirlerinde gerçekleri duygu süzgecinden geçirerek verir. Şiirlerini kendi hissettiği duygularla yazar, okuyucu kendi duygularıyla okur. Yani şiirde hâkim olan duygu her okuyucuda aynı şekilde var olmaz.
E- Ahmet Ayaz’ın Şiirlerinde Metinlerarası İlişkiler
Anlam şiirde açık bir şekilde değil de örtük verilmelidir. Çünkü şiir bir bilim dalı değildir. Amacı öğretmek ya da ispat da değildir. Anlam şiirde kendini hissettirip derin yapıda kalmalıdır. Açık anlamlı, üzerinde uzun boylu düşünmeyi gerektirmeyen şiirler sanatsal endişe taşımazlar, onların amacı benimsedikleri düşüncelerini öne çıkarmak, duyurmaktır. Demek istenile şiirde anlam olmaz değildir. Şiir, söylenecek şeyin etkili bir yapı içinde ifade yollarından biridir.
Bir şairin kendinden önceki (art zamanlı) ya da kendi dönemindeki (eş zamanlı) başka yazarların, şairlerin ya da farklı kaynakların değişik metinleriyle bir şeklide ilişkiye girmesi genel olarak “metinlerarası ilişki” diye tanımlanmaktadır .
Daha önceden şairin telmih sanatının kullanılarak yazıldığı birkaç şiiri verilmişti. Şairin “Dünya Halkına Çağrı” adlı şiirinde Kâfurun Suresi 6. Ayetten faydalanıldığı söylenebilir:
Havva anamız, Âdem babamızsa;
Bu saplanan süngü nedir beşiğe?
Dil, din farklı ise,
İnsan olmamız yetmiyor mu kardeşliğe?
Torununa yazdığı “Dilara” adlı şiirinde de deyimlere yer vermiştir.
Benim bahtım kara,
Kalbim yara.
Şahinler diyarından,
Sana geldim, Dilara.
F- Şiirin Beslendiği Kaynaklar
Ahmet Ayaz, içinde beslediği bireysel duygulardan fazlaca yararlanır. Ama sadece bireysel konular kaleme almayan şair ülkenin içinde bulunduğu buhranlı duruma da kulağını kapatmamıştır. Duyarlı bir insan olan Ahmet Ayaz şiirlerinin çoğunda milli duygularını harekete geçirmiştir. Bunun yanı sıra memleketi Gaziantep onun şiirlerinin kaynakları arasında yer alır.
Şiirlerinde geçen ölüm ve millet kavramları onu şiir yazmaya iten iki önemli unsurdur. Memleketin sürekli serüvenler geçirmesi ona ilham olmuştur. Sosyal çalkantılar, ideolojik değişimler, siyaset onun şiirlerinde vuku bulur.
Ülkenin diğer memleketlerini de unutmayan şair buralardan oldukça faydalanmıştır. Onun diğer kaynakları arasında eşini, çocuklarını, dostlarını ve adını vermediği eski aşkını da koyabiliriz. “Son Mektupların Sonu” adlı şiirini eski aşkının anısına yazmıştır. “Elimde değil ben istemesem de şiirlerimde kendiliğinden ortaya çıkıyor” dediği eski sevgilisini birçok şiirinde kendine yer bulmuştur. “Şiir kendini yazdırır” diyen Ahmet Ayaz ilham kaynağının bir değil birden çok şey olduğunu belirtir.
III. Ahmet Ayaz’ın Şiirlerinin Şekil Yönünden İncelenmesi
Şiiri diğer türlerden ayıran en önemli unsurlardan bir tanesi şekildir. Şiirin kendisine özgü bir yapısı vardır. Şekil, şiir için gerekli olan unsurları barındıran ve gereksizleri dışta bırakmayı sağlayan çerçeve bir yapıdır .
Şiir bir bütündür. Şair anlatmak istediklerini hem içerik hem de şekil ile birleştirerek sunar. Bu iki unsur şiirin temel yapı taşıdır.
A- Nazım Şekilleri
Mısra sayısına, öbeklenişine ve kafiyelerin düzenine göre şiire yerleştirilmesine o şiirin nazım şekli denir. Şiirin bütün güzelliğini onun şekli ortaya koyar. Unsurları mükemmel bir şekilde örme sanatı olan şekil, şiire en ideal nizamı vermek dağınık unsurları ahenkli, güzel bir düzene sokmaktır .
1-Divan Şiirinden Alınanlar
Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde genel olarak Halk edebiyatı nazım şekillerine rastlanır. Ancak divan şiiri kaynaklı nazım şekillerini az da olsa kullandığı görülür. Dr. Mehmet Ragıp Güzelbey’e atfettiği “Kalemin İzleri” adlı şiirinde gazel nazım şeklini kullanmıştır.
Ben hakka yürüyorum hayatımın gizinde;
Sihirli bir sevda var kalemimin izinde…
…
Kimse bilemez benim ateşte yandığımı,
Bakınca göreceksin alevlenen közümde.
Gazel nazım şekliyle yazdığı diğer bir şiiri ise “Biz” adlı şiiridir.
Bugün varız yarın yokuz,
Bazen açız bazen tokuz,
Bilmem ki dünyanın neresine,
Sivrilmiş kazık yağlanmış okuz.
2. Halk Şiirinden Alınanlar
Ahmet Ayaz şiirlerinin büyük bir kısmını halk edebiyatı geleneğine göre şekillendirmiştir. Bunun sebeplerinden bir tanesi günümüz şairlerinin anlaşılması zor şiirler yazmak istememesinden kaynaklanır. Söylenişi kolay, coşkulu ve duygulu şiirler tercih edip, her kesime ulaşmak ve herkesin şairi olmak isterler.
Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde genelde koşma ve semai nazım şekilleri görülür.
Koşma nazım şekliyle kaleme aldığı şiirleri, “Âdem Oğullarına Çağrı” (6+5=11), “Kötü Kader” (4+4+3=11), “Derbeder” (6+5=11), “Son Mektupların Sonu” (4+4+3), “Dertli Ozanlar” (6+5).
“Dosta Doğru” (4+4+8) adlı şiirini de semai nazım şekliyle yazmıştır.
3.Yabancı Edebiyattan Alınan Nazım Şekilleri
Tanzimat döneminden itibaren batılılaşma hareketiyle birlikte Türk şairleri, Batı edebiyatlarından ya da başka edebiyatlardan bazı nazım şekillerini almışlar, bunları ya aynen ya da bazı değişikliler yaparak uygulamışlardır .
Ahmet Ayaz çapraz kafiyeli nazım şeklini “Nağme”, “ Destan” adlı şiirlerinde kullanır.
4. Dörtlük Şeklindeki Şiirleri
Dört dizelik nazım biçimleri rubai, tuyuğ ve manidir. Ahmet Ayaz’ın “Meydan Okuyorum”, “Ölüm”, “İtiraf”, “Ülkemde Her Mevsim Bahar”, adlı şiirlerinin kafiye şemaları “aaxa” şeklindedir. Dört dizelik daha birçok şiiri vardır. Ancak bunlar rubai, tuyuğ ya da mani biçiminde kafiyelenmemişlerdir. “Taşlamalarım”, “Dünya Halkına Çağrı”, “Üşüyorum”, “Huyu Batsın” adlı şiirleri bunlardan birkaçıdır.
5. Serbest Nazım Şekilleri
Divan, Halk ve Batıdan alınmış nazım şekillerinin sabit kurallarına uymayan nazım şekilleridir. Bunlar kendi aralarında eşit düzenli serbest şekiller, karışık düzenli serbest şekiller, serbest müstezat, tamamen serbest nazım olmak üzere dörde ayrılır .
Ahmet Ayaz’ın “Dosta Mektuplar” adlı şiiri dörtlüklerle yazılan eşit düzenli serbest şekillere örnektir. Şiirin tümü “abab cccb dddb” şeklindedir. Şiirin tamamında hece sayısı 11’dir. “Doğduğum Günden Beri” adlı şiiri de bu nazım şeklinin beşliğine örnektir. Şiir “aaaaa bbbaa cccaa” şeklinde 14’lü hece ölçüsüyle kafiyelenmiştir.
Ahmet Ayaz’ın eşi Selvi hanıma yazdığı “ Selvi Sultan” adlı şiiri karışık düzenli serbest şekillere örnek gösterilebilir. Şiirin bent sayıları 2,2,3,3 şeklindedir. Kafiyelerin şekli ise, “ab cb xdb xeb” şeklindedir.
Görüntüye Dayalı Şekil Denemeleri
Cumhuriyet döneminde bazı şairler, şekle dayalı dil malzemesiyle; harf, hece, kelime ve mısralarla somut şekiller, resim ve görüntüler oluşturarak, mısraları değişik şekillerde yayarak şiirde görüntüye bağlı şekil denemelerinde bulunuyorlar .
Ahmet Ayaz’ın “İnceden İnce” adlı şiirinde kırık mısra düzeni görülmektedir.
……………………Ateşe ırmağa baktım
…………………………..Meşaleler yaktım
……………………………..Ve su gibi aktım
…………………………….Okyanuslara doğru
Coştum coştum coştum
Dağları bayırları aştım
Delice…
…………………………….Aslında ben
…………………………..Ölülere kefen
Deliler için dokunmuş bir kumaşım
Sevgi
………Şefkat
……………..Hoş gürüdür
……………………. Benim,
………………………...Ekmeğim aşım
Yerlerde sürünür başım
Ben, yetimlere yoldaş
Kimsesizlere gardaşım.
6. Manzum Hikâye Türünde Şiirler
Şiirin tanımını yapmak zordur. Şiir ele avuca sığmayan bir türdür. İçinde bir olay örgüsü barındıran şiirlere şiir mi denmelidir yoksa kısa öykü mü? Bu tartışmaya açık bir konudur. Ancak tartışılmaz bir konu vardır ki; olduğu gibi anekdot halinde aktarılan metinler şiirsel bağlamda zayıftırlar. Bunlar “manzum hikâyeler” dir. Bu tür metinlerde üslubu kullanır. Olay unsuru şiirin önüne geçmemelidir. Şiirdeki asıl amaç ders vermek veya bir olayı anlatmak (hikâye etmek) olmamalıdır. Olay dinleyiciye/okuyucuya şiirin içinde hissettirilerek verilmelidir.
“Türk Çocukları” adlı şiirinde öğrencilerin sabahın erken saatlerinde Ayaz apartmanının önünden geçip okula gidişleri tasvir yöntemiyle aktarılır. Olaylar kronolojik bir sıra izlerken geçişler bağlantıları bozmadan sağlanır. Çocukların okul bahçesinde birbirlerine seslenişleri, kışın gocuklarını giyip karın üzerinde kartopu oynayışları bir olay çerçevesinde verilir.
Ayaz Apartmanının önünden,
Çocuklar geçer okula.
Hepsi hazırlar bugüne dünden,
Büyüyünce kul olmazlar kula.
Onlar Atatürk diye diye,
Okulun bahçesinden seslenirler.
Onlar en büyük bir Türkiye,
Yaratmak için beslenirler.
IV. Ahmet Ayaz’ın Şiirlerinde Dil ve Üslup
Şiir dili gündelik kullanılan dilden farklıdır. Şiirde dilin iletişimsel, göndergesel işlevine pek rastlanmaz. Şiirde duygulara harekete geçiren sanatsal bir dil kullanılır. Yani şair dilin tüm imkânlarını kullanarak hâkim olan duygu ve düşünceyi okuyucuya sezdirir.
Ahmet Ayaz samimi ve içten bir şairdir. Konuştuğu gibi yazdığı şiirlerinde çokça görülür. Şair, şiiri kendini ifade ettiği en iyi yer olarak görür. Bu yüzden şiirlerinin birçoğunda yerel ağız ifadeleri yer alır. En son çıkardığı “ Vay Babooo” adlı şiir kitabı bunun en iyi örneğidir. “Geçen Zamana Dair” adlı şiirinde şu mısralarında konuşma diline ait ifadeler yer alır:
Di gel de gül
Hayatın meçhule giden yollarında
Gözler görmez, akıl ermez sırrına sevdamın
…
Konuşma dili yazı diline göre kelimeleri uzatıp kısaltabilir. Mesela “ Dana Mamet” adlı şiirinde bu kullanım vardır.
Adına
Dağ Deviren Dana Mamet
Derlerdi de
Dağları deviremezdi
Konuşma dilini yansıttığı şiirleri “Hele Dur” ,“Hayat Bu”,“Hekimiy’e Mektup”“Bilmez Mi Bu Şehir Beni”,“Gençliğin İzi”,“Hotö’nun Çadırı” ,“Hele Bakın” “Kerata”, “Dedemin Anısına” ,“Bu İşte Bir İş Var”, “Koca Kırçıl”, “Alloş”, “Ali Dayıya Mektup”, “İntihar Etti” ,“Âşıklama”, “Masalımsı”.
Konuşma dilinde ilk olarak ünlem ve ikilemeler dikkat çeker . Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde kullanılan ünlem ve ikilemeler şunlardır:
“Ben Bir Şairim”
Hey haaaaaaaaat
“Erkekler ağlamaz” demişler
Ama ben ağlarım
“Kül Kedisi”
Çağırıyorum
Pisi pisi, pisi pisi
Bakıyor çıkmıyor sesi
“Çok Görme”
Ben Yunus Emreden aldım ayağı,
Kul Himmetle tamamladım uyağı.
Öz nefsimden yiye yiye dayağı,
Yüreğimi yoksullara yol ettim.
“Bir Sevgi Irmağına
Bir velvele koparken göçenlerin ardında;
Bakarım diğer yanda cümbüşle düğün dernek.
Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde atasözlerine pek rastlanmaz. Ancak bazı şiirlerinde deyimler kullanılmıştır:
“Metin ol namerde boyun bükme hiç.” (Alyazmalı)
“Ayaz’ım ben derman olsam derdine,” (Sivas’a Geldim)
“Ayrılmaz bir uykuda eriyip gitti o zaman.” ( Bir Sevgi Irmağına)
Ahmet Ayaz’ın şiirlerinin bazıları bir düzen içinde verilmişken bazıları ise tamamen serbest nazım şeklinde yazılmıştır. Derli topluluktan yoksun olan bu şiirler şairin içinde bulunduğu durumu da anlamamıza yardım edecektir.
Bu bölümün ikinci kısmı ise üsluptur. Üslup, bir kişinin duygu, düşünce ve hayallerini sözle ya da yazıyla kendine has bir tarzda dile getiriş, ifade ediş biçimidir . Bir konuyu, olayı, durumu veya nesneyi kendi öz süzgecinden geçirip ona farklı bir söyleyiş biçimi kazandırmak şairin üslubuyla alakalıdır. Her şairin üslubu, dünya görüşünün hayata bakış açısının, yaşama biçiminin dildeki yansımasıdır.
Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde; hiciv üslubu, lirik üslup, övgü üslubu, tasviri üslup ve iç konuşma üslubu görülür.
Hiciv üslubunda şair herhangi bir kişi, dönem ya da olayların olumsuz taraflarını ifade eder. Ahmet Ayaz’ın “Demokrasi Bu Mu?” adlı şiiri bu üsluba örnektir.
Soruyorum “Nedir demokrasi”?
Yollara barikat kurduktan sonra;
Esnafın camlarını, çerçevesine kırıp,
Dövmeye kalkmak mı?
Belediye otobüslerini hurdaya çevirip,
Kırıp yakmak mı?
Okul çocuklarını polisin üzerine gönderip,
Öküzün trene baktığı gibi bakmak mı?
İkinci olarak lirik üslup şairin şiirlerinde kendine yer bulur. Lirik üslup genellikle duygusal durumları ifade için kullanılır. Şairin bir trafik kazası sonucu kızını kaybetmesi üzerine kaleme aldığı “Feride’mi Arıyorum” adlı şiiri lirik üsluba örnektir.
Gezindiğim köşelerde,
Feride’mi arıyorum.
Su içtiğim şişelerde,
Feride’mi arıyorum.
Muslukların akışında,
Fincanların nakışında.
Her çocuğun bakışında,
Feride’mi arıyorum.
Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde görülen diğer bir üslup ise övgü üslubudur. Bu üslubu kullanarak yazdığı hemen hemen bütün şiirlerinde Mustafa Kemal Atatürk’ü över. “Mustafa Kemal Atatürk O” adlı şiir bunlardan bir tanesidir.
Mustafa Kemal o!..
Batmayan bir güneş
Yıkılmayan bir surdu
Hudutlarımızda.
Barışı, özgürlüğü,
Kardeşliği severdi.
Çok cesurdu.
Diğer bir üslup, şairin iç dünyasına yönelik kendi kendine konuştuğu iç konuşma üslubudur . Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde bu üslup sıkça kullanılmıştır. “Âşıklama” adlı şiirinde şair bu tekniği kullanarak kendine öz eleştiride bulunmuştur.
Eyüb’ün sabrına erişemedim,
Bu halimle, neyleyim ki, ben beni?
Ayıp gizlemeye girişemedim,
Bu halimle neyleyim ki, ben beni?
Ahmet Ayaz memleketi Yakacık’ anlatırken tasvirî üsluptan çokça yararlanmıştır. Bu üslupla şair anlattığı şeyi okuyucunun/dinleyicinin zihninde daha kolay canlandırmasına olanak verir. Fakat Nurullah Çetin bunu bir kusur olarak görür. “Bu üslup, şiirde okuyucuya düşünme, hayal etme imkânı bırakmadığı için edebi değeri düşürür, şiiri sığlaştırır, metni şiirsel derinlikten yoksun kılar. Onun için bu tür bir üsluba başvurmak, şair için bir zaaf eseridir ve kaçınılması gerekir.” der . Ahmet Ayaz’ın “Yakacık’ta Bahar” adlı şiirinde bu üslup kullanılır.
Edebi Sanatlar
Etkili, güzel söz söyleme sanatı olan edebiyatta dilin gerçek ve sembolik anlamlarına başvurmak, az sözle çok şey ifade etmek, anlam ilgisi kurmak yoluyla yapılan sanatların büyük bir yeri vardır. İnce duyguların, estetik duyarlığın ürünü olan edebi sanatlara Ahmet Ayaz şiirlerinde yer vermiştir. Kullandığı edebi sanatlar şunlardır: telmih, tezat, teşbih, nida, istifham, teşhis.
1. Telmih
Ahmet Ayaz şiirlerinde Divan edebiyatı ve Halk edebiyatı sanatçılarına göndermeler yapar. Divan edebiyatına konu olan aşk hikâyelerinde “Leyla ve Mecnun” hikâyesine bazı şiirlerinde hatırlatmada bulunur. “Gör Beni” adlı şiirinde böyle bir kullanım vardır.
Bade içip hayallere dalmışım,
Mecnun gibi bir diyarda kalmışım.
Yunus’a gönülden selam salmışım,
Mevlana’nın izlerinde gör beni.
Aynı zamanda yukarıdaki şiirde Halk edebiyatında çıraklıktan ustalığa geçişteki mahlas alma anında “rüyada bade içmek” mertebesine değinilmiştir. “Âşıklama” adlı şiirde de Hz. Eyüp’ün sabrına bir gönderme yapılmıştır.
Eyüb’ün sabrına erişemedim,
Bu halimle, neyleyim ki, ben beni?
Ayıp gizlemeye girişemedim,
Bu halimle neyleyim ki, ben beni?
2. Tezad
Ahmet Ayaz’ın “Bayram” adlı şiirinde bu sanat kullanılmıştır. Tezad sanatının görüldüğü diğer şiirler, “Dertli Ozanlar”, “Gözlerim Miyoptur” , “Beyhude”.
Bazı gün ağladık, bazı gün güldük. “ Dertli Ozanlar”
Murdarlık edenler murdardan kötü.
Beni bu gönlümün iyi niyeti, “Gözlerim Miyoptur”
Beyhude geçen ömrümün,
Çoğu gitti azı kaldı. “ Beyhude”
3. Teşbih
“Muhabbet Kuşu”, “Erenler” , “Gör Beni” adlı şiirlerinde görülür.
Bir muhabbet kuşudur insan. “Muhabbet Kuşu”
Yüzüm yerde serilmiş bir postum ben. “ Erenler”
Birlik oldum arı gibi çalıştım. “ Gör Beni”
Gül gibi bebeklere ad olsun sevda… “Sevda”
4. Nida
“Ben Bir Şairim” adlı şiirinde bu sanatı kullanmıştır.
Hey haaaaaaaaat
“Erkekler ağlamaz” demişler
Ama ben ağlarım
5. İstifham
Bu saatte şair soru sorar ama bu sorusuna cevap beklemez çünkü sorunun cevabını kendisi bilir. Soru sormadaki amacı, okuyucunun dikkatini çekmektir. Ahmet Ayaz, “Dünya Halkına Çağrı” şiirinde bu sanatı kullanmıştır.
Havva anamız, Âdem babamızsa;
Bu saplanan süngü nedir beşiğe?
Dil, din farklı ise,
İnsan olmamız yetmiyor mu kardeşliğe?
6. Teşhis
İnsan dışındaki varlıkları insan özelliğiyle donatma, kişileştirme sanatıdır. Şairin “ Anadolu’ya Ağıt” adlı şiirinde bir mevsim olan bahara insana ait olan ağlama özelliğini aktarması, yağmura da yine insana ait olan hüznü yakıştırması, bu sanatı kullandığını gösterir.
“Erkekler ağlamaz” derlerde
Bir bahar ağlıyor gözlerimizde
Yağmurun her damlasında hüzün
Her damlasında gözyaşı var
Yine “Sevda Selinde” adlı şiirinde bir gök bilimi olan evrenin ve güneş doğmadan az önce beliren aydınlık anlamında kullanılan şafağın insana ait olan doğurma özelliğini üstlenmeleri teşhis sanatına örnektir.
Bir şair doğurur evren ve şafaklar…
Ahmet Ayaz söylemek istediklerini doğrudan vermek ister. Bunları verirken karşıdakinin yüreğine de dokunmak ister. Edebi sanatlarını kullanmasının amacı budur. Onun şiirlerinde hem duygu hem düşünce ön plandadır. Duygu yüklü şiirlerinde teşhis, teşbih, telmih gibi sanatlara ağırlık verirken; öğreticiliği ağır basan şiirlerinde tezad, nida, istifham gibi edebi sanatları kullanmıştır.
V. Ahmet Ayaz’ın Şiirlerinde Ahenk Unsurları
Ahenk kelimesi uyum anlamına gelmektedir Şiirde ahenk, şiirin sesle uyumudur. Bu uyum bizi neşelendirir, hüzünlendirir, duygusallaştırır… Bu bakımdan musikiye yakındır denebilir. Şiirde ahenk; ustaca kullanılan ses akışı, söyleyiş, ritim, ölçü ve her türlü ses benzerliğiyle sağlanır. Şiirde ahengi sağlamak için ölçü, uyak, vurgu, tonlama gibi değişik unsurlar kullanılır.
Ses uyumu, armoni denilen ses tekrarları bir veya birkaç mısrada seslerin belirli bir amaca uygun bir şekilde sıralanmasıdır . Şiirde ünsüz tekrarına aliterasyon, ünlü tekrarına asonans denir. Ahmet Ayaz’ın “Bilmedim” adlı şiirindeki “ş” sesi ile ünsüz ahengi “i” sesi ile de ünlü ahengi sağlanmaya çalışılmıştır. Şiirde “ş” ünsüzü 27 defa “i” ünlüsü ise 45 defa kullanılmıştır.
Takılmışken erenlerin ardına,
Bir taş attım dosta değmiş bilmedim.
Üzülürken dertlilerin derdine,
Bir taş attım dosta değmiş bilmedim.
İnsanoğlu beşer şaşar demişler,
Buzlu havalarda düşer demişler.
Hakkın ateşinde pişer demişler,
Bir taş attım dosta değmiş bilmedim.
Elin oyununa düşmemişiz biz,
Sabrın sırlarını aşmamışız biz.
Piştim dedikse de pişmemişiz biz,
Bir taş attım dosta değmiş bilmedim.
Kalemimiz sevenleri üzerken,
Düşündürdük mısraları gezerken.
Ayaz’ım ben zemzem suyu süzerken,
Bir taş attım dosta değmiş bilmedim.
Burada şair Hz. Mevlana’nın “hamdım, piştim, yandım” sözünee telmihte bulunuyoruz. Şair “i” ünlüsüne insana benzetir. “i” nin noktası insanın kafasıdır. İnsanoğlu “i” gibi dimdik tepeden bakarsa hiçbir zaman mutluluk mertebesine eremez. Ömrü boyunca içindeki kin onu yiyip bitirir.
Ahengi sağlayan diğer bir unsur kafiyedir. Ahmet Ayaz hece ile yazdığı şiirlerinde genellikle tam ve zengin kafiyeyi kullanmıştır.
Şiirde aynı kelimenin birden fazla tekrar edilmesiyle de ahenk sağlama yoluna gidilir .
Bir kelimelik mısra başı tekrarı:Bunlar, genellikle hitap ifadesi olan zamirlerden oluşmaktadır . Ahmet Ayaz’ın “Ben Seni Sevmedim Ki” adlı şiirinde mısra bulunan “ben” kelimesi diğer mısralarda da tekrar edilmiştir.
Ben seni sevmedim ki;
Ben, saçının tellerini,
Ben, kalem tutan ellerini,
Sevdim.
“Anadolu’ya Ağıt 2” ve “Tanıştık Mı Bilmem” adlı şiirlerde de buna benzer bir kullanım vardır.
Aklımı Çeçenistan
Aklımı, Bosnalı çocuklar aldı
Aklım Kerkük’te, Musul’da kaldı
Aklım, Azerbaycan’da kaldı (Anadolu’ya Ağıt 2)
Turnalardan selam getiririm
Sevdalılara
Ağlamasın sevdiğim
Ağlamasın benden yana
Ağlamasın bahtı kara. (Tanıştık Mı Bilmem?)
Mısra tekrarı:“Âşıklama” adlı şiirinde, “bu halimle neyleyim ki ben beni?” mısraları tekrar edilmiştir. “Âdemoğullarına Çağrı” adlı şiirinde, “bana gel seninle kardeş olalım”, “Çağrını Bekliyorum” adlı şiirinde, “ çağrını bekliyorum”, “Dosta Doğru” adlı şiirinde ise “dosta doğru gidiyorum” mısralarının dörtlük sonlarında tekrar edildiği görülür.
ÇAĞRINI BEKLİYORUM
Her şeyim senin olsun,
Güne gün ekliyorum.
Kalemimden iz kalsın,
Çağrını bekliyorum.
Dünyanın kahrı çok zor,
İçime bir ateş kor.
Bütün tarlalarım bor,
Çağrını bekliyorum.
Ateşte erir tenim,
Ellerim hep niyazda.
Saklım gizlim yok benim,
Neyim varsa ayazda;
Çağrını bekliyorum.
…
Ayaz’ım huzurunda,
Eğik duruyor başım.
Eriyorum nurunda,
Dökülürken gözyaşım;
Çağrını bekliyorum.
Şiirde ahengi sağlayan diğer unsur ses dalgalanmasıdır. Genelde ses dalgalanmasını sağlayan “vezin”dir . Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde hece vezni çokça kullanılır. Şiirlerinde kullandığı hece vezinlerinden bazıları şunlardır:
Sihirli Mektuplar 7+7 =14
Bir Sevgi Irmağına 7+7= 14
Acısı İnmez Sızı 7+7=14
Derbeder 6+5=11
Kötü Kader 4+4+3= 11
Son Mektupların Sonu 4+4+3= 11
Senelerin Ardından 7+7= 14
Dosta Doğru 4+4=8
Dertli Ozanlar 6+5= 11
Doğarken ağlayan dertli ozanlar.
Tükenip biter mi, yasımız bizim?
Hak adına halka ferman yazanlar,
Dost şerbeti dolu tasımız bizim. (Dertli Ozanlar)
Ahmet Ayaz geleneksel şiire bağlı kalmış ancak modern şiirden de kopamamıştır. Şair, şiirlerini lirik bir tarzda kaleme alan duygulu bir şairdir.
Sonuç
Ahmet Ayaz şiirlerine hemen hemen her konuyu sığdıran bir şairdir. Bu çok yönü onu, şiirlerinde yeni ufuklar açmaya itmiştir. Bu yüzden biçime pek de sadık kalamamıştır. Yeni biçimler ortaya koymuştur. Kimi zaman üçerli mısralarla oluşan şiirlerinin arasında iki mısra serpiştirmiş, kimi zaman tamamen beşerli mısralarla devam eden şiirlerinin sonuna bağımsız bir mısra eklemiştir. Bu tarzı onu diğer şairlerden ayırır.
Şiirlerinde hem bireysel hem toplumsal konulara yönelen şair, bireysel konuların ağırlıklı olduğu şiirlerinde eşinden, çocuklarından, dostlarından bahsederken; toplumsal konulu şiirlerinde de ülkenin siyasal çalkantıları ve bozuk düzeninden bahseder. Etrafındaki dostlarını çok önemseyen Ahmet Ayaz, birçok arkadaşına atfen şiirler kaleme almıştır. Kızını küçük yaşta bir trafik kazasında kaybeden şair bireysel konulu şiirlerine ölüm mefhumunu sıkça yerleştirir. Ölümü bir kavuşma, bir kurtuluş bazen de bir kayboluş olarak gören şair, bu ikilimde gidip gelir. Bu şükür ve isyan tezatları onu bir hayli zorlar.
Şiirlerinde memleketi olan Yakacık (Gaziantep) özlem mefhumuyla birleşerek karşımıza çıkar. Yakacık onun hatıralarından silinmemiş, hatta günden güne tazeliğini koruyan bir mekân boyutu kazanır. Şair istese de istemese de doğup büyüdüğü bu mekân onun şiirlerinde filizlenir ve kendine bir yer edinir.
Halk edebiyatı geleneğine bağlı kalan Ahmet Ayaz bu dönemin özelliklerini şiirlerinde barındırır. Açık ve duru bir dil kullanışı onu anlaşılır kılar ve şair bu sayede anlatmak istediklerini hiçbir engele takılmadan anlatır. Konuşma dilinin bütün inceliklerinden faydalanan şair yer yer kullandığı lirik üslubuyla bu tezine dayanak sunar. Hecenin belli kalıplarını da kullanarak Halk edebiyatı geleneğinden kopmadığını ispatlar.
Gaziantep’in yetiştirdiği değerli şairlerden birisi olan Ahmet Ayaz’ın şiirlerinde herkes kendinden bir şeyler bulabilir. Sevgiliye duyulan aşk, anne özlemi, vatan sevgisi, merhamet, memleket özlemi…
KAYNAKÇA
AYAZ, Ahmet, Yankılı Sesler, Çağrı Kitapevi Yayınları, Gaziantep, 1993.
AYAZ, Ahmet, Son Mektuplar, Çağrı Kitapevi Yayınları, Gaziantep, 2000.
AYAZ, Ahmet, Hüzün ve Rüya, Çağrı Kitapevi Yayınları, Gaziantep, 2002.
AYAZ, Ahmet, Sızı, Çağrı Kitapevi Yayınları, Gaziantep, 2005.
AYAZ, Ahmet, Kavgam Barış İçin, Çağrı Kitapevi Yayınları, Gaziantep, 2006.
AYAZ, Ahmet, Doğduğum Günden Beri, Çağrı Kitapevi Yayınları, Gaziantep, 2012.
AYAZ, Ahmet, Sihirli Mektuplar, Çağrı Kitapevi Yayınları, Gaziantep, 2013.
AYAZ, Ahmet, Vay Babooo, Çağrı Kitapevi Yayınları, Gaziantep, 2015.
ÇETİN, Nurullah, Şiir Çözümleme Yöntemi, Öncü Kitap Yayınları, Ankara, 2009.
ÇETİN, Nurullah, Şiir Tahlilleri, Öcü Kitap Yayınları, Ankara, 2011.
ÇETİŞLİ, İsmail, Edebiyat Sanatı v Bilimi, Akçağ, Ankara, 2014.
DONAT Cansel, BAYMAK Osman, Türk Dünyası Şairlerinden Atatürk Şiirleri, Bay Yayınları, 2011.
DONAT Cansel, BAYMAK Osman, Türk Dünyası Çocuk Şiirleri Antolojisi, Bay Yayınları, 2011.
ENGİNÜN, İnci, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2013.
ERCİLASUN, Bilge, Türk Edebiyatı Üzerine İncelemeler, Akçağ, Ankara, 1997.
GÜNEŞ gazetesi, Ahmet Ayaz ile Röportaj, 2 Aralık 2014.
IŞIK, İhsan, Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi, Elvan Yayınları.
KAPLAN, Mehmet, Kültür ve Dil, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2009.
KORKMAZ, Ramazan, Yeni Türk Edebiyatı, Grafiker Yayınları, Ankara, 2011.
KUMRU dergisi, Şair Ahmet Ayaz ile Söyleşi, 9. Sayı, s.26.
MACİT Muhsin, SOLDAN Uğur, Edebiyat Bilgi ve Teorileri, Grafiker Yayınları, Ankara, 2008.
SOĞUKÖMEROĞULLARI, Mehmet, Hafız Kâmil Kıdeyş’in Hayatı ve Şiir Dünyası, Grafiker Yayınları, Ankara, 2012.
YAVUZ, Hilmi, Edebiyat ve Sanat Üzerine Yazılar, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2013.
ŞAİR AHMET AYAZ İLE ROPÖRTAJ
Şiire ilk olarak ne zaman başladınız?
Ahmet AYAZ: Ben şiire ilkokulda başladım ve kendimi şiirin, edebiyatın içinde buldum. Okuma alışkanlığını Oğuzeli ilçesinin Yakacık Köyünde Rahmetli Mehmet Özdemir Amcamızdan aldım. 1960lı yılların başında Mehmet Amcada birçok kayda değer romanlar ve şiir kitapları vardı. Biz onları kendisinden alır okurduk.Bekir Sıtkı Erdoğan, Cahit Sıtkı Tarancı, Ümit Yaşar Oğuzcan, Beş Hececiler, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi nicelerini ondan alır ve okurduk.
İlk şiiriniz hangi tarihte, nerede yayınlandı?
Ahmet AYAZ: İlk şiirlerim 1976 yılında ulusal gazetelerden HERGÜN ile YENİASYA Gazetelerinde yayınlandı. 1980 yılında bu gazeteler kapanınca, bu defa ben yerel gazetelere, edebiyat sanat dergilerine yöneldim. Şiirlerimin yayınlandığı gazete ve dergi sayısı adını sayamayacağım kadar çoktur. Bunların içinde Türk Edebiyatı Dergisi de dâhildir. Türk Edebiyatı Dergisinde yayınlanan ilk şiirim “Hasret” başlığı altında yazdığım şiirdir.
Şiirinizi nasıl oluşturursunuz?
Ahmet AYAZ: Şiirimi yazdıktan sonra birkaç gün demlemeye bırakırım ve kendi şiirimin şairi değil okuyucusu olurum. İncelerim ve olmamışsa bir çırpıda silerim. En yakınımdakinin düşüncelerine de önem veririm. Eşime de okuturum mesela. O da beğenmezse o şiir benim için hiç yazılmamış demektir. Yani yazar kendinin okuyucusu olmalıdır. Ben Ahmet Ayaz’ın şiirlerini okuduğumda, Bektaşi kokusu alıyor gibiyim. Bunu yazarken anlamıyorum. Dışarıdan bir göz olarak baktığımda anlıyorum.
İlk şiir kitabınız ne zaman ve nasıl çıktı?
Ahmet AYAZ: 1991 tarihinde Şahinbey Belediyesi yurt dışına da açık bir şiir yarışması düzenlemişti. Bu ciddi bir yarışmanın jüri üyeleri Gaziantep Lisesine ismini altın harflerle yazdıran Edebiyat Öğretmeni Elvan ATAY ve onun gibi seçkin kişiler vardı. Dairede beraber çalıştığımız Sosyolog Ahmet Tümkaya’nın zorlaması ile bu yarışmaya “FERİDE’M” adlı şiirimle katılmıştım.1065 kişinin katıldığı bu yarışmada bana mansiyon birinciliği vermişlerdi. Bu haber basında duyulduktan sonra Rahmetli Edebiyat Öğretmeni Ziya çil hakkımda bir yazı yazmış ve Cemil Cahit Güzelbey’e postalamıştı. Güzelbey de bu yazıyı Şehitkamil’e Bakış Dergisine gönderince, Şehitkamil Belediyesinin Sosyal İşler Müdürü Hülya Ufacık Hanımefendi bu yazıyı yayınlamıştı. Bu yazı Şehitkamile Bakış Dergisinde yayınladıktan sonra, Hülya Ufacık, benimle temasa geçerek 1993 tarihinde “Yankılı sesler” adlı şiir kitabımı Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğüne bağlı Gaziantep Çocuk Yuvası yararına yayınladı. Ondan sonra da devamı geldi.
Şiir dışında başka türlerde çalışmalarınız var mı?
Ahmet AYAZ: “Elveda İstanbul” isimli bir öykü kitabım var. Bu kitapta birçok öykülerin olduğu gibi, Bir de kitaba adını verdiğim “Elveda İstanbul” adlı öyküm var. Bu öykümün kahramanı Diyarbakırlıdır.
Ülkemizdeki edebi gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ahmet AYAZ: Ülkemizde yazanlar okuyanlardan daha çok desem yeri var. Vatandaşlar okuma heveslisi değil, yazma heveslisilerdir. Ekmeden biçilmez. Okuyup şiiri tanıdıktan sonra yazılır. Ben Ankara Üniversitesine bağlı TÖMER’in yayınladığı derginin yazı kurulunda bulundum. Edebiyat öğretmenlerimizin şiir diye yazıp gönderdikleri yazıları okuyunca onların adına ben utanırdım. Gaziantep’te edebiyattan anlayan edebiyat öğretmenlerimizde elbet vardır.
Şiir yazma sürecinde içinizi en çok yakan ve sizi en çok mutlu kılan neler oldu?
Ahmet AYAZ:Sızı isimli şiir kitabımı okuduktan sonra beni, rahmetli Bekir Sıtkı Erdoğan’ın telefonla araması ve dilerim ölünceye kadar yazasınız demesi, Abdurrahim Karakoç’un üç defa haberim olmadan Vakit Gazetesinde adımdan söz etmesi,” Askerin türküsü” adlı şiirimin Tuğgeneral Zafer Özkan tarafından bestelettirilerek 10. P.Tugayı marşı yapılması. Şehitkâmil Belediyesinin Sosyal İşler Müdürü iken, Hülya Ufacık Hanımefendinin beni arayıp, “Yankılı Sesler adlı şiir kitabımı, Gaziantep Çocuk Yuvası yararına, basımını sağlayıp, satması ve buna benzerleri.
Şiirlerinizdeki dil ve üslup hakkında neler söylersiniz?
Ahmet AYAZ:Dilim sade ve anlaşılırdır. Şiirlerimin çoğunu hece vezniyle kaleme alırım. Bir küp içindekini sızdırır, benim şiirlerim de insan sevgisi sızmaktadır. Şiirlerimde Mevlana, Yunus Emre gibi zatlardan izler yer alır.
Yetişen yeni nesil şair ve yazarlarına tavsiyeleriniz var mı?
Ahmet AYAZ: Benim nesir yazılarım, öykülerim var ama yazarlık konusunda konuşmaya kendimi yetersiz buluyorum. Şiire gelince; çok okusunlar, Türk şiirine ihanet edenleri kendilerine örnek almasınlar. Her zaman dediğim gibi, Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nu, Karakoçları, Beş Hececileri, Arif Nihat Asya’yı okusunlar.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.