- 947 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Memur Çocukları
Yine benim mevzularımdan biri, kaç gündür de aklımda. Memur çocukları. Konumuz bu. Ha ayıran ne diğer çocuklardan memur çocuklarını derseniz de haklısınız. Öyle kelli felli bir izahatım olmaz. Benim nazarımda aynıdır çocuklar; ha işçi ha çiftçi ha köylü... Ama mevzu bu ya "memur çocukları" gireyim ucundan azıcık da sonunda yani okuduktan sonra- hoş okunmaya değer mi onu da bilmiyorum ya- karar verirsiniz. Birkaç önce, bulunduğum ilden başka bir ile tayin istemeyi hayal ettim. Yeni ve yaşayacağım farklı bir ilde- Ege’de karar kıldım- nasıl olur olur diye belirlediğim bölgenin illerine internetten göz attım.
Özelliklerini okudum illerin, il sitelerinden. Bilirsiniz işte; tarihi, turistik yönleri, eğitim ve nüfus durumları, diğer illere olan mesafesi, yöresel dillerinde yer alan sözleri, yemekleri... Her birine tayinim olacakmış gibi ordaymışım gibi düşledim- hak verin hayal gücüme ne de olsa balık burcuyum ya-
Sıkıntıları atladım hemen. Toplanma ve taşınma mevzularına hiç girmedim o zaten Allah’ın emri de. Yerleştiğimden başladım ben hayale. Yeni bir okul, yeni öğrenci profili, farklı kültüre sahip veliler... Sonra dedim çocuklarımın da okuma yaşı geldi; onları da okula yazdırdım, dedim. Durdum. İşte o zaman aklıma geldi memur çocukları, genel alıyorum bunu; çünkü polis, askeri, öğretmen, doktor gibi devamlı yer değiştiren ve canım ülkemi il il gezen meslek gruplarına dahil insanlardanım bende. Kaç il gezdim, kaç ilde eğleştim? Gözden geçirdim, çoğunda bekardım. Evlenip de çoluk çocuğa karıştığımda çocuklu iki il değiştirdim. Taşınmanın zorluklarını gene es geçiyorum. Ben, tamam zevk alıyorum da ya çocuklar, demekten kendimi alamadım. Durdum.
Babam da memurdu. Pek fazla il il gezmesek de bir ilin ilçelerinde baya dolanıp durduk. Hatta kendi ilimin dışında ben ve kardeşlerim dünyaya geldik. Küçüklüğümden beri taşınıyor muşum aslında. Alışıklığımın nedenini de buldum. Kaç ev? Kaç komşu? Kaç okul?
Kendimden biliyorum taşınıp da yerleştiğim yerlerde arkadaş edinmenin, çevreye alışmanın zorluklarını. Ekmeğini yediğim, havasını teneffüs ettiğim yerlerin ayrı bir tadı yok muydu, vardı elbet. Mizaç, uygun kelime bu, uygunluğundan olsa gerek ben birincisinden sonraki yer değiştirmelerde hep kendimi mutlu kılacak, oralı olmanın avantajlarını sunan şartları yerine getirmemenin rahatlığı ile çoğunda sevdim taşınmaları. En son lise ikiden üçe geçtiğim yaz taşındık. Böylece öğrenim hayatım geniş bir yelpazeye yayıldı. Hatta bu meslek hayatıma da yansıdı on üç yılda on okulda çalışma fırsatı buldum; ama bu konu başka sefere kalsın.
Hatırladığım bir anımı aktarayım, sonra neden memur çocukları ona gene döneyim. Üniversite için en son taşındığımız yerde, dershaneye gidiyorum. Yeni bir ortam yine. Liseden tanıdıklarım olsa da farklı alanlardan ötürü biriyle de olsa aynı sınıfa düşmedik. Hoş bazılarının dershane tercihleri de farklıydı ya, neyse. Tanıştığım kişilerin çoğu; birbirlerini babalarının meslek durumlarından dolayı –ki başta tarım, ardından esnaflık ve yörede bulunan büyüklü küçüklü fabrikalar bu arkadaşlarımın çakılı olarak yaşamasına nedendi- bunlar da aynı yerde büyümenin ve aynı okullara gitmenin ve aynı dershaneye gelmelerinin ayrıcalığını hissettim. Hakan ve Burak adında iki arkadaşım oldu. Bunlar benim için tam bir facia idi. Bu yeni arkadaşlarım, anaokulundan başlayarak ilkokulda, ortaokulda ve lisede aynı beraberlermiş. Tamam, kabul edilebilir, ancak bu ikisi hep sıra arkadaşı olarak devam etmişler eğitim hayatlarına. Başından dershaneye dek ki orada da sıra arkadaşı olarak aynı sınıfta ders görüyorlardı. En büyük geyik muhabbet de bunların aynı üniversiteye gitmeleri üzerine yaşanacakların hayali idi. Allah’tan biri hukuka, diğeri kamuya gitti de içim rahatladı. Komplesk mi yaptım acaba? Evet, bir şeyler hissettim; adına imrenme deyin, kıskanma deyin, kompleks deyin. Size kalmış ama benim cevabım: -malum konumuz üzre- “memur çocuğu olmak”.
Ya işte böyle benim gibi memur çocuğu olarak hayata adım atanların çoğu; kendi öz illerinden hariç hep değişik yerlerin ekmeğini yemiş, havasını teneffüs etmiştir. Bir yere aidiyetlik kazanmak zor olmuştur. Çoğu memur çocukları hele de 80’li ve 90’lı yıllarda geçirmişlerse çocukluklarını, lojman kültürüne ait olmuştur. Askeri lojmanlar, polis lojmanları, öğretmen lojmanları… Bir küme dahilinde yaşanılan bu yerler çocukluğumuzun baştan bir kere oralı olmayışımızın kanıtıydı. Ayrımcı gücü de diyebiliriz buna. Bulunduğunuz yerin halkından değilsiniz çünkü lojmandasınız, bulunduğunuz yerin şivesine ve kültürüne yabancısınız çünkü lojmandasınız, eviniz bir köşesine istediğiniz resim ve posterleri gönül rahatlığıyla asamazsınız-devlet malı- çünkü lojmandasınız. Akşam olduğunda gideceğiniz bir yakın akrabanı-dayı-teyze-hala-amca ve onların çocukları-yok çünkü lojmandasınız.
Lojman, uzun zaman hayatımın güzel anılarının geçtiği, devlet babanın kendi öz evlatları için sözüm ona barınma ihtiyacını karşıladığı, memurun hayatına özdeş kutu gibi bir dünya…
Memur çocukları, çok yer veya az yer fark etmez gezerler. Bir yörenin insanı değil bir süre sonra ülkemin mozaik çocukları olur. Avantajları sayıyorum aslında burada. Mesela bende, Kürtçe öğrenmek ve güneydoğu kültürünü tanımak ardından Arapça öğrenmek ve Arap kültürüne dahil olmak, Hristiyanları tanımak onların kültürünü tanımak gibi ayrıcalıklar oluştu. Dilim her seferinde şiveler uymaktan kaç sefer değişti de bir gün Türkçe öğretmenim tarafımdan kulağım çekilerek uyarılana dek devam etti.
Toparlayayım, her seferinde bir yere yeni biri olarak gelmenin zorlukları bir süre sonra oranın yaşamsal durumlarına dahil olarak bende ayrı bir zengin oluşturduğunu düşünmüşümdür. Lakin içimde uhdelerin olduğunu da kabul etmeliyim. Lojman ve kiralık evlerde olsun okul hayatının sınıf değişimlerinde farklı okullarda bulunmak olsun, dil ve gelenek farklılıkları olsun hep üzerinizde gizli bir iz bırakmakta. Meslek hayatım içinde de buna şahitlik ettim. Velileri memur olan ve tayin zamanları yaklaştığında yeni bir yere gidecek olmanın başta üzüntüsünü ardından da hüznünü yaşayan öğrencilerim oldu. Onları çok iyi anladığımı söylemek gibi bir rahatlık hissetmedim. Onlarla aynı kaderi paylaşan ben, onlar gibi bir yere ait olma duygusundan uzak bir yerlere devamlı giden biri olarak yaşamanın özelliklerini anlattım. Şimdi de sizlere…
Evlatlarımın da benim gibi olmalarında fayda mı görüyorum zarar mı, karasızım. Yoruma da açık tabi. Eğitim hayatlarını düşünürsek, bir yerde sabitleşmeliyim diyorum. En azından anaokulundan başlamasa da mahalleden, ortaokul ve liseden daimi arkadaşları olacak. Diğer memur çocukları gibi her yerde bir arkadaş edinip sonra onları geride bırakmayacaklar. Memur çocukları gibi okul hayatları değişik okullarda geçmeyecek- benim lisede dört okul gezdiğim gibi olmayacak- merkezi yerlerden uzak yerel okullarda öğretmen sirkülasyonuna uğrayan öğrencilerden daha beteri bu duruma ek olarak okul-sınıf-öğretmen-arkadaş sirkülasyonu yaşamayacaklar. Ayrı illerin farklı kültürlerinden beslenip öz illerinin yabancısı olmayacak. Dayı-teyze, amca-hala mevhumundan uzak kalmayacak. Bayram ve ara tatillerde hep arkadaşlarından uzak, yılda bir defa görmeye nail oldukları ve arkadaşlarından uzak, genetik bağdan dolayı yakın insanlarla klasik” ee daha daha nasılsın, okul nasıl, alıştın mı yeni yerine” gibi mutad sorularla muhatap olamayacak. Lojman kültüründe kendi gibi olup ta bir türlü o havanın içinde kendini dışlayan başka bir üstün zümrenin ferdi gibi davranan, kendilerinin dışında yerel insanlarla arkadaşlık kurduğunda onlar tarafından dışlanmayacak. Memleketinden bir sokak ya da mekan sorulduğunda, oralı olup da oranın yabancısıymış gibi sorulan sorulara bön bön bakmayacak. Ve dahası
Ee bunlarda memur çocuklarının öteki yüzü. Yazıyı okuyunca aman deme özgürlüğünüze saygılarımı sunarım. Şimdi birkaç gündür gezip taşınma hayalime neden dur dediğimi izah etmiş oldum. Genel olarak ülkemin 657 tabi çeşitli sınıflarda görev alan değerli insanlarının güzide evlatları-aslında tüm evlatlarımız güzide haşa ayrım yok bilesiniz, ben konuna binaen atıfta bulunmak için kurdum bu cümleyi- ebeveynlerinin devlet için icra ettikleri kutsal görevlerden dolayı çocukluklarını ayrı ayrı illerde aidiyet duygusundan ziyade lojman ve yabancı olma duygusuyla dolu, gâh zengin gâh zararlı; gâh bol kültürlü gâh kültür karmaşası içinde geçirmektedirler.
İddialı bir son hazırlamak gayesinde değilim, dediğim gibi mevzu memur çocukları. Ben ve evlatlarımda memur çocuğu olunca buna ek öğrencilerimin içinde de memur çocukları olunca birkaç gündür aklımı kurcalayan konuya siz sesli düşünmüşsünüz deyin; kısaca değindim diyerek muhabbetime son vereyim.
Not: emek harcayarak evlatları için ekmek peşinde koşan hatta bu uğurda evlatları için canından olan, -fark gözetmeksizin- tüm ebeveynlere ve evlatlarına selam olsun.
YORUMLAR
edebiyatciCASH
tesekkurler begenınız için