- 553 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Beni Tel Hırsızı Sanmışlar
Beni tel hırsızı Sanmışlar
Temmuz ayının bunaltıcı sıcakları yüzümüzü yalarken dillerimiz pas tutmuştu .Havanın nemide eklenince ortalık kavruluyordu adeta.
Mısırlar büyümeye başlamıştı bile, okullar çoktan tatil olmuş, Sanat Enstitüsü son sınıfa geçmiştim. Annemle tarlada çalışıyorduk. Öğle saati yaklaşıyordu.
-Anne öğlen olmak üzere, hani diyorum ki, şöyle bir dereye gitsem biraz serinle sem de hemen gelsem nasıl olur he ne dersin.
-Oğlum beni burada yalnız mı? Bırakacaksın.
-Beraber paydos yapalım, sen eve gidersin namazını kılıncaya kadar ben dereden gelirim Anne, yemeğimizi yer döneriz be.
-Oğlum;
Eve gidersek Çabuk dönemiyoruz. Yapacak çok işimiz var biliyorsun. Ekmeğimiz var, zaten domates, salatalık biber,toplarız bahçeden karnımızı doyururuz.
-Anne çok sıcak var inan bayılıveriyorum bak.
-Tamam, oğlum git fazla geç kalma sakın, gelirken eve de uğra soğuk su da getiriver.
-Tamam, Annem, çarçabuk gider gelirim ben.
Sen hiç merak etme.
Startı verilmiş bir atlet gibi fırladım tarladan, çünkü her dakikanın çok önemi vardı. Soluğu bir anda Çınarların yanında derin yerde aldım, köyden birkaç genç yüzüyordu. Bir iki dalıp çıktım, hani iyide gelmişti. Kuytu bir yerde üzerimi kurulayıp giyindim,herhalde bir yarım saat geçmişti.Annem yalnız olduğundan acele ediyordum.Koşarak tekrar köyün yolunu tuttum.
Fındıklığın altına gelince köy içinden yolu uzatmayıp, fındıklıktan yukarı çıkarım diye avluya çıkmıştım ki; bahçeye atlamadan arkadan;
-Dur kıpırdama!
Geriye döndüğümde bir J.Baş çavuş, bir onbaşı ve er silahlarını bana doğrultmuş vaziyette;
-İn aşağı!
Yavaşça tekrar yola indim.
-Buyurun ne? İstemiştiniz.
-Gel bakalım bizimle.
Hep beraber köye doğru yürümeye başladık. Baş çavuş az önde gidiyordu, onbaşıya;
-Ne? Oldu nereye gidiyoruz.
-Konuşma!
Tarlada annem bekliyordu onun için canım sıkılıyordu. Dayanamayıp tekrar;
-Ne oldu nereye gidiyoruz?
-Konuşma lan demedim mi?
Köyün içinden geçerken ağaçların altında oturan arkadaşlar, ıslık çalarak benim onlara bakmamı sağladılar, uzaktan işaretle nereye gittiğimi sordular, ben de el işaretiyle bilmiyorum diye işaret yaptım.
Artık köyün içerisinden çıkmıştık patika yoldaydık. Önümüzden ara sıra kertenkeleler sağa sola kaçıyorlardı. Yan taraftaki ağaçlardan birkaç küçük kuşlar telaşla uçtular. En önde Baş çavuş arkasında ben arkada sırayla on başı ve er yürüyorduk. Köyden artık uzaklaşmıştık. Hiç kimse görünmüyordu. Uzaktan bir kaç horoz sesinden başka öğle sıcağında ses soluk yoktu.
Patika yolun üst tarafında belli aralıklarla elma ağaçları devam ediyordu.İleride elma ağacının altında biri vardı,biraz yaklaştığımızda bir uzman çavuş olduğunu gördük.Bizim yaklaştığımızı görünce Uzman Çavuş;
-Komutanım adamla yarım saattir boğuştuk, elbiseleri yırtıldı,çırıl çıplak dağa kaçtı.
Yerden paçavra halinde yırtık elbiseleri kaldırıp;
-Şunlara bak Komutanım.
Başçavuş uzman çavuşu dinledikten sonra geriye bana dönüp;
-Haydi, sen gidebilirsin artık.
Daha sonra anladım ki, tel hırsızını takip ediyorlarmış,yolda tarlada bekleyen anneme söz vermiştim acele geri dönecektim,onun için koşa koşa gidiyordum,dolayısıyle yaptığım bütün hareketlerimle delilleri üzerimde toplamışım.Yoldan avluya çıkmamla,beni tel hırsızı sanmışlar.