PİŞMANLIK
Bir apartmanın bahçesinde etrafı açık olan odunluğa sığınan anne kedi ve sekiz yavrusu, iyi insanların da sayesinde orada yaşamaya başlamıştı. Yavruların her biri küçüktü fakat en küçükleri olan sekizinci yavru hastaydı. Annesinin şefkatine, sütüne ihtiyacı olduğu halde, anne kedi tam tersini yaparak yavrusunu emzirmiyor, hiç acımadan yanından kovalıyordu. Zavallı yavru onlardan biraz ötede uzanarak hem açlıkla hem de hastalıkla boğuşuyordu. Yedi yavrusunu emziren, koruyan, seven anne kedi hasta olan yavrusunu ise dışlıyordu. Gözleri mikrop kapmıştı ve iyi beslenemediği için zayıftı minik yavru. Yedi yavruyu emzirdikten sonra onlarla oyunlar oynamaya başladı anne kedi. Acılar içinde, aç aç yerde kıvranan hasta yavrusuna acımadan yedi yavrusuyla koşuşturup duruyordu. Apartmanın giriş katında oturan genç kadın bu durumu fark etmişti. İki tane oğlu olan genç kadın anne kedinin evlat ayrımcılığı yapmasına inanamıyordu. Oysa anne kedi onların gözleri önünde doğurmuştu sekizinci yavruyu. Nasıl olurdu da kendi doğurduğu bir canı acımadan dışlayabilirdi. Hasta ve güçsüz diye bir yavruyu gözden çıkarmak vicdansızlıktı, merhametsizlikti. Aksine hasta olan yavruya daha fazla özen göstermek, beslemek gerekirdi. İyi kalpli kadın çocuklarının sütünden bir kaba dökerek hasta yavruya içiriyordu her gün. Gözlerini açamayan minik kediyi veterinere bile götürmüştü. Her gün minik kedinin gözlerine veterinerin verdiği ilacı sürüyordu. Gün geçtikçe yavaş yavaş iyileşiyordu minik kedi. Fakat annesi aynı ilgisiz ve soğuk davranışlarına devam ederek yavru kediyi emzirmiyordu. Minik kedi beslenemediği için zayıf ve halsizdi. Diğer yavrular yavaş yavaş büyüyordu. İyi kalpli kadın anne kediye davranışlarından dolayı kızıyor ve söyleniyordu. Anne kedi kendisine kızgınlıkla konuşan kadını anlıyormuş gibi dinliyordu. Yine de hasta yavrusuna sahip çıkmıyordu. O gece yedi yavrusunu koynuna alarak uykuya yattı. Hasta yavru onlardan biraz uzakta tek başına korkarak uyumaya çalışıyordu. Sabah olduğunda anne kedi, gözlerine inanamadı, koştura koştura etrafı dolanıyordu. Çünkü yavrularından biri kayıptı, saatlerce mahalleleri dolaştı ama yavrusunu bulamadı. Ağlayarak odunluğa geri döndü. Hasta yavruya süt getiren kadın yavruların eksik olduğunu fark etti. Anne kediye; ‘Yavrularından biri yok, nerede?’ diye sordu. Anne kedi yaşlı gözlerle kadına çaresizce bakıyordu. Genç kadın kayıp olan yavruyu bahçede aramaya başladı. Küçük kedi hiçbir yerde yoktu. Gece olmuştu, anne kedi bu sefer daha fazla sahiplendi altı yavrusunu birlikte uykuya daldılar. Hasta yavru ise yine tek başına uzaktaydı. Sabah olmuştu ve yavrulardan biri yine eksikti. Anne kedi telaşla ve kızgınlıkla bütün gün kayıp yavrularını aradı. İki yavruyu da bulamadan geri döndü. Genç kadın bugünde bir yavrunun eksik olduğunu görünce şüphelenmeye başladı. Bu yavrular neredeydi, neden gitmişlerdi? Anne kedi ağlayarak beş yavrusuna sarıldı. İyi kalpli kadın elinde ilaçla geldi, hasta yavrunun gözlerine sürdü. Anne kedi oralı değildi, koynundaki beş yavrusuna sarılıyordu. Uyuyup kaldılar. Sabah olduğunda elinde artık dört yavrusu vardı. Anne kedi iyice saldırganlaşmaya başlamıştı, yavruları elinden tek tek alınıyordu. Ne olduğunu anlamamıştı. Neler olduğunu anlamayan sadece anne kedi değildi, hasta yavruya sahip çıkan genç kadında yavruların nerede olduğunu merak ediyordu. Bahçeyi ararken çöp bidonunda kayıp yavrunun belden aşağısını buldu gerisi yoktu. Gözlerine inanamamıştı, dehşete kapılarak bidonunun ağzını kapattı. Küçük kediyi bu hale getiren neydi ya da kimdi? Kadın bunu yapanın hayvan mı yoksa insan mı olduğunu anlayabilmek için bahçeyi, odunluğu gözden geçirdi. Gece olup karanlık bastırdığında anne kedi dört yavrusuyla uykuya daldı. Genç kadın da camda nöbet tutmaya başladı. Saatler geçtiğinde odunluğa bir patkan faresinin girdiğini gördü. Korkuyla ayağa fırladı kadın, fareyi nasıl kovalayabilirdi onu düşünmeye başladı. Bu arada fare çoktan yavrulardan birini daha götürmüştü, anne kedi olan bitenden habersiz uyuyordu. Bütün gün sokak sokak yavrularını aramış çok yorulmuştu. Kadın cesaretini toplayarak bahçeyi aydınlatan balkon lambasını yaktı eline aldığı kalın sopayla korkarak odunluğa gitti. Kediler uykudaydı, kadın bir yavrunun daha eksildiğini gördü. Yetişemediği için üzgündü. Sabah olduğunda işten dönen eşine olanları anlatarak, önlem almalarının gerektiğini söyleyecekti. Kadın çocuklarının yanına giderek yattı. Sabah olduğunda ise anne kedinin acı acı miyavlamalarıyla uyandı. Bahçeye çıktığında ise anne kediyi tek başına ağlayarak gördü. Çok sevdiği o yavruları yoktu, sadece biraz ilerisindeki hasta yavru yerinde duruyordu. Genç kadın şaşkın şekilde bahçeyi dolaştı, hiçbir şey bulamadı yavrulara ait. Anne kedi ağlayarak hasta yavrusunun başına gitti. Acıkan masum yavruyu emzirmeye başladı. Hasta yavruya günlerce bakan kadın, gördüklerine inanamıyordu. Anne kedi yavrusunu doğduğu günden beri ilk kez emziriyordu. Minik yavru annesinin şefkatli kollarında güvenle karnını doyuruyordu. İlk defa anne sıcaklığını hissederek gülümsemeye başladı. Gözleri gittikçe iyileşmiş masmavi gözleriyle annesinin gözlerinin içine mutlulukla bakıyordu. Anne kedi yavrusunun gözlerinin içine şefkat ve üzüntüyle bakıyordu. Elinde bir tek o yavrusu kalmıştı. Onu da kaybetmek istemiyordu, patileriyle yavrusunun başını okşuyor, diliyle yavrusunun yüzünü temizliyordu. Sıkıca sarılmıştı minik yavrusuna sanki elinden kapacaklar korkusuyla. Genç kadın yanlarına giderek anne kediye konuşmaya başladı.
Kadın: Gördün mü bak, elinde bir tek o kaldı. Günlerce annesiz neler çekti hasta hasta . Diğer yavrularını korudun da ne oldu? Fareler yedi onları. Keşke bütün yavrularını eşit şekilde sevip, korusaydın. Belki bunları yaşamazdın.
Anne kedi, büyük bir acıyla dinliyordu konuşan kadını, pişman olmuşcasına yavrusuna daha çok sarılmaya başladı. Elindeki tek yavrusunu kaybetmemek için hasta yavruyu yanına alarak daha güvenli bir yer aramaya çıktı. Bir daha da odunluğa geri dönmediler.
Ö.E