- 887 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
BİR YILMAZ SAVAŞÇI
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yaşadığı çağı iyi algılayan ;çağdaşlık bilincini özümseyen , tutarlı kalıcı ürünler bırakabilen, yaşamı çağcıl bir düşünce ve duygu birikimiyle varsıllaştıran yazın ustalarını daha bir seviyorum. Çağına tanık olmak güzel bir kavram ...Işığı, şavkı, yalazı ve aydınlığı duyumsayan insan, benim de içimi ışıtıyor;yüreğimin sevgi katındaki yerini alıyor.
Yurdunu, insanını, doğasını, kırını, kasabasını, kentini sevmek...bir aydın sorumluluğu değil mi?
Yurdumuzun aydınlanma savaşımına yaratıları, ürünleri,emeği ve teriyle, beyniyle, eylemiyle katkı koyan , adlarını bir çırpıda sayabileceğimiz ne güzel insanlarımız , aydınlarımız, yazarlarımız var bizimde:Tonguç, Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, Ruhi Su, Fakir Baykurt, Mahmut Makal, Talip Apaydın...saydığım bu onurlu, erdemli, insanların çoğu Köy Enstitüsü çıkışlı öğrenciler, öğretmenler ve orada ders veren aydınlar...
...Mümkün değil mi bir sabah
Akıp gitsin çağların kiri
Dolsun içime ferahlık
Bir gün başlasın bir gün
Anamın sütü gibi aydınlık.
Bu dizeler Varlık Dergisi’nin 15 Temmuz 1958 tarihli sayısından alınma. Şairi de Köy Enstitülü , doğa sevdalısı, köy aşıkı, toplumcu, gerçekçi bir insan Mehmet Başaran...1945 yılında Köy Enstitüleri Dergisi’nde başlayan şairliğini, anlatılar, öyküler, yazılar ve anılarla sürdüren Mehmet Başaran yazın yaşamında hala dinç, hala diri.
Başaran köyden kırdan, köylüden kopmadan yaşadı hep. Anadolu doğasının içtenliğini, sevecenliğini, sıcaklığını taşıdı şiirlerine:
Ben ömrümce köylere gittim
Taşlar arasından ıssız yollardan
Garip akşamlar içine
Tek başına ışıdığı yere okulların
Avuçlarımla yüreğimi götürdüm.
Mehmet Başaran, 1926’da Lüleburgaz’ın Ceylanköy’ünde doğmuş.1943’te Kepirtepe Köy Enstitüsü’nü, 1946’da Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü’nü bitirmiş. Gezici başöğretmenliği ilkokul ve ortaokul öğretmenliği yapmış. 1979 yılında da emekli olmuş.Neki Başaran düşüncesinden, aydınlanmacı tavrından, toplumculuğundan, gerçekçi ve sorumlu eyleminden dolayı da sürgünü, soruşturmayı yaşamış;yurt dışına çıkışı engellenmiş, yargılanmış. Tüm bunlara karşın, öğrendiklerini namuslu ve onurlu bir aydın tavrıyla öğretmekten, ödün vermeden yazmaktan, umudunu yitirmeden üretmekten yana olmuş bir düşünce ve yazın ustası.
Yaşam yolculuğu zor da olsa, çileli de olsa, acılı ve sancılı da olsa bugün umutla sürüyor. Başaran yaşadığı hayatı övmüyor, yeriyor. Ama umutsuz değil:
Adımı Mehmet koymuş anam
Salıvermiş beni dünyaya.
Ne bilsin ne olacağını kaderimin
Önümde yolların en zorlusu
Yürü babam yürü yaya .
Öncelikle katıksız bir şair Başaran :Anadolu’nun devingen , üretken, verimli topraklarından öz suyunu alan...Zorlu koşullardan süzülüp gelmiş;yaşamı çile, acı, emek , terle harmanlanmış bir soylu yazar...Sonrasında yarım yüzyılı aşkın bir süreçte dur durak bilmeden yazdığı yazılar, anlatılar, öyküler...
Mehmet Başaran’da Anadolu insanını,doğasını, köy ve kırsal yaşamını çok yakından bilen bir kişi ve şair olarak,yüreğinin sesiyle;kırık yontuların, suskun örenlerin, yağmalanmış gömütlerin, yitik dillerin sözcüsü, sorumlusu gibi görür kendini. Başaran bilir ki;yaşam ’Uçurumun kenarında açan göz kamaştırıcı bir çiçektir.’ Kavruk sıcağı, yoksul geceleri, penceresiz ve ışıksız odaları, patika yolları, dikenli yamaçları, tozu çamuru, çok yakınında duyar ve yaşar. Dünyada gerçekleşen toplu kıyımlar, çılgın savaşlarda ömrünün çok büyük bölümüyle tanık olan Başaran ustanın yüreğini sızlatır. Ne var ki tüm bu kahrolası yıkımlara, kıyımlara, acılara, mutsuzluklara karşın Başaran;sevgisini, umudunu aşkını yitirmez. Gönençli, erinçli bir geleceğin beklentisi, özlemi de yine onun dizelerinde yer alır:
Yeni kuşlar konmuş dallarına
Ayakları suya ermiş
Aşktır yaşamın başkenti
Birleşeceğiz
Karanlığı yıkacak ellerimiz
Dünya kuş ve insan cenneti olacak
Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz
Başka yol yok diyorlar
Giderek azalıyor yirminci yüzyılı yaşamış şairler,yazarlar, sanatçılar, aydınlar...Kimisini yıllar önce yitirdik bu güzel insanların;kimisini de kör karanlığın tetikçileri çekip aldı aramızdan. 1920’lerde doğmuş kaç yazarımız , şairimiz, yazın ustamız kaldı ki...Hiç olmazsa yaşayanları onurlu, saygın yerlerine oturtalım, analım,yaşatalım toplumun duyarlı bireyleri olarak. Kolay yetişmiyor bilim, düşünce, sanat adamları. Günyollar, Makallar, Başaranlar, Yaşar Kemaller ve niceleri bir daha gelir mi dersiniz dünyaya? Bu güzel ve yaşanası ülkenin savaşı, yokluğu , yoksulluğu, acıyı, çileyi yaşamış kültürlü, donanımlı, ışıltılı, toplumcu, geçekçi, yurtsever insana, aydına gereksinimi var. Onları küstürmeyelim;geleceği biçimleyecek gençlerin, çocukların bilgi dağarcığına ulaştıralım deneyimlerini, eylemlerini ve düşüncelerini...
Başaran yaşadıkça yüreğimize, sevginin, umudun, dostluğun merhabasını sunacak...
Merhaba Başaran öğretmenim , Merhaba!
....Terimiz kurumadan daha
Bir de baktık ki
Pencerede parmaklık
Kapılarda kilit
Dışarıda kalmış kırlar
Dışarıda
Gökyüzü deniz ve özgürlük
Kuşatılmış duvarlarla