9
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1751
Okunma
Birileri hayal ürünü bir fikir, bir rüya olarak değerlendirse de; ben hep bir şeyleri değiştirmenin mümkün olabileceğini düşündüm ve bu uğurda kendimi hep görevli hissettim.
Boş boş oturup bir şeylerin değişmesini bekleyemem.
Biliyorum ki, ben bir şeyleri değiştirmek istemediğim sürece, hiçbir şey değişmez.
Her değişimin, gelişimin bir parçası olmalıyım. Evet, ben de insanım ve bir şeyleri değiştirmek zorundayım.
Hayatımın bahçıvanı ben olmalıyım.
İçinde tek bir kuru yaprak kalmaksızın ilgilenmeliyim.
Evden işe, işten eve gidip gelmek, ev temizlemek, çamaşır yıkamak, yemek yapmak, alışveriş yapmak, ya da çifter çifter kuzulamak yeterli değil.
Çünkü hemen hemen bütün canlılar bu çevrimi yaşıyor ve insanın farklı özellikleri-üstünlükleri-sorumlulukları olduğunun farkındayım.
Bu yüzden olsa gerek kendimi bildim bileli çevremdeki kadınlara oyulan kalıbın sınırları bana hep dar geldi.
Nice dişiler bilirim;
--zengin bir koca bulup, gençliğindeki hayat tarzını değiştirmeyi düşleyen,
--özel tasarım kıyafetler, bakımlı şekilli saçlar, son moda aksesuarlar takınıp magazin dergilerinden fırlamış gibi duran kişiliğini kaybetmiş dişiler.
Bir de koca, baba, ağabey, kardeş baskısı altında ezilen, itilen kakılan, dayak yiyen analar, bacılar, ablalar bilirim. Ezildiklerini görünce, içimde engel olamadığım bir acı hissediyorum.
Kadınlara acı çektiren yabanilerle haşır neşir olmak, onların arasında yaşama zorunluluğu beni kahrediyor.
Evet, bir şeyleri değiştirmek zorundayım ve biliyorum ki yapabilirim.
İnsanlar hakkındaki gerçekleri su yüzüne çıkarabildiğim kadar çıkarmak, yüzlerindeki maskeleri yırtarak herkesin özünü gözler önüne sermek istiyorum.
En azından çevremdeki insanların yüzüne çekilen peçeyi yırtmak, ufuklarını bulandıran dumanı dağıtmak istiyorum.
Düşünüyorum da; Kurtuluş savaşının yoksul kadınlarından niceleri vatan uğruna savaşarak öldü. Niceleri şimdi bizlerin hayal bile edemeyeceğimiz acı ve zillete maruz kaldı. Onların paha biçilmez bedeller ödeyerek bize aktardıkları nice kutsalımız değerler şimdilerde büyük tehlike altındayken kadınlarımızın umursuz ve umarsız; yatak-sofra-ayna üçgeninde sadece canlı gereksinimlerini karşılayarak yaşamayı seçmeleri veya buna zorlanmaları ne korkunç gaflet, geleceğimiz için ne korkunç felakettir. Düşündükçe beynimin karıncalandığını hissediyorum.
Aman allahım, önlerinde uzayıp giden yolun yavaş yavaş bulanıklaştığını nasıl oluyor da fark edemiyorlar!
Bu halleri nefretle, kaygıyla, acıyla gözlüyorum.
Keşke, ah keşke bir şeyler yapabilsem de kadınlarımıza bu embesilliğe olan isteklerinin-iştahlarının insana değil başka yaratılmışlara ait vasıflar olduğunu anlatabilsem.
Keşke, ah keşke kişilik oluşmadan öne çıkan cinsiyetin ne denli kötü olduğunu; kültürümüzün-töremizin-inancımızın sıraladığı bütün kötülüklerin-küfürlerin-günahların kişiliksiz dişilere yönelik olduğunu anlatabilsem o zavallı kadınlarımıza.
Müsadenizle