ULUDAĞ ve ANILAR
Gözümü açtığımda karşımda dururdu tüm heybetiyle Uludağ. Hiç unutamadım. Yıllardır uzaklarda hep hayallerimde yaşattım o manzarayı. Bursa´dan her yerden görünür Uludağ. Her mevsim kendine has güzellikler barındırır.
Baharda; yemyeşildir, yazına da doyum olmaz, buram buram kekik kokar. Güneşi bir baskadır, gündüzleri sıcacıktır yakar, geceleri soğuk olur üşür insan. Sıcağı da, soğuğu da güzel olur Uludağ´ın.
Kışın beyazlarını giymiş gelin gibidir. Oteller bölgesi, kayakçılarla dolar taşar. Otellerde kışın en güzel eğlencelere sahne olur Uludağ.
Yalnız Uludağ kaldı sanki çocukluğumdan bir tek geride. Hiç değişmedi o dağ, öyle duruyor, hep aynı. Kaplıkaya´ya doğru o tepeler yemyeşil olurdu, ilk yağmurlardan sonra baharda sabah gün doğmadan çıkardık yola. Bakacağa doğru mantar toplamaya giderdik, nasıl da zevkli olurdu. "Hah işte orada!" derdik koşardık, etrafımızdaki birkaç metrelik alana bakınırdık, bembeyaz, nasıl toprağı kaldırırdı mantarlar.
Kestaneliğe giderdik abimle, bir defasında beyaz bir şeker çuvalı vardı yanımızda. Abim benim elimden tutup götürmüştü kestaneliğe. Dağın eteklerindeydi kestanelik, o devasa kestane ağaclarından gökyüzü görünmezdi.
Abim benden altı yaş büyüktü, o on beşinde bir delikanlı, ben küçük kardeşi yanında, o sırtlandı çuvalı, ben de topladığımız menekşeleri aldım elime. Rahmetli anneciğim için toplamıştık. O mor menekşeleri elimle verdiğim anı aynen hatırlıyorum. Hemen içine çeke çeke koklamıştı anneciğim, öyle bugün gibi hayali aklımda, tam kırk sene olmuş.
Sene 1990 abimle beraber Uludağ´a çıktık, tam Çoban Çeşmenin oradan aşağıya bakıyoruz. Bursa öyle beton yığını halinde, ovadan eser kalmamış. Bir okul takıldı gözüme, etrafı beton duvarla çevrilmiş, bir tek yeşil fidan bile yok. Sonra, bir de burada Almanya´da okulların konumu geldi aklıma ; yemyeşil çimenler, etrafta çiçekler, ağaçlar....
Sonra o gökyüzünü göremezdik dediğim kestane agaçlarından bir tek numunelik bile bırakmamışlar. Hepsini kesmişler, kütükleri tanıklık edercesine, öylece duruyordu. Nasıl söylendim orada, nasıl... Böyle bir şey yapılamaz, olamaz, diyordum. Kuş bakışı her şeyi olduğu gibi görüyorduk, dağın içine doğru yürüdük, benim sinirden gözlerim yaşardı, bir hayli zaman geçti tekrar neşemi bulana dek...
Dağın içine içine girdikçe; kestane, ardıç, gürgen ağaçları arasında yürüyorduk. Sonbahardı, yapraklar dökülmüş, güneşli, harika bir hava vardı."Hah işte!" dedim birden . " Abi bu koku, kestanelikde çocukluğumdan kalan koku " Çok güzel bir duygu oluştu yüreğimde o an. Sanki yıllar önce kaybettiğim bir hazineydi bulduğum.
Gittiğimiz yol boyu bu güzergahta üç pınar vardı. İlki; Çoban Çesme. İkincisi; Bal Pınar. Üçüncüsü; Gür Pınardı. Bal Pınardan içtiğimde ağzımda tadı kaldı, sanki şeker vardı içtiğim suda..." Allah-ım sen ne büyüksün!" dedim, ondan bu pınara Bal Pınar demişler.
Gür pınar bakacağın altında sarp kayaların doruklara doğru çıktığı yerde, gürül gürül bir ses geldi kulağıma, "İşte bu da gür pınar!" dedi abim . Kaynak kayaların içerisinden geliyordu ... Gürüldemesi de ondan. Tam da ismini almış böyle. İnsanlar bu pınarlara kim bilir ne zaman bu adları vermişlerdir?...
Suların tadı da aynıydı. Tıpkı çocukluğumda pınarlarından içtiğim sular gibi. Ormanın kokusu ve içtiğim suların tadı. Aynı duruyormuş meğer...
Çoban Çesme... Bal Pınar... Gür Pınar.Ulu Dağın içine yaptığımız ormandaki gezi harikaydı. İnsanın böyle günleri olmalı. Öyle bir gün geçirmeli ki , bir ömür anılmalı.
...
Fikret Şimşek
YORUMLAR
ahh:) ertuğrulgazi ve kaplıkaya ve ben ve gelincik ile papatyalara kayalıklardan, çalıların içinden geçerek ulaşma turlarım.. Dizlerim, dirseklerim kanayan ve kabuk tutan yaralarla eve dönüşlerim...anılarım var benim de elbet...
beni sabahın bu vaktinde zınkk! diye gözlerimi açarak ekrana diktiniz. Yüreğinize sağlık.
sevgiler
"Çoban Çesme... Bal Pınar... Gür Pınar.Ulu Dağın içine yaptığımız ormandaki gezi harikaydı. İnsanın böyle günleri olmalı. Öyle bir gün geçirmeli ki , bir ömür anılmalı."
Keşke herkes böyle anılarını yazıya döküp geride kalan tüm izlerimizi ve güzel günleri yaşatıp bu karmaşaların içinde az olsa gülümseyebilmek... Bu tür yazıları beğenerek okurum,
Ve çok güzel bir yazıydı (Anı) okuduğum...
Can abime saygılarım sonsuz