Kısa Kuyruk
Kısa kuyruk. Mahallenin sarı, sevimli, güzel köpeği. Onun adının kısa kuyruk olmasının nedenini sakın cinsinden ötürü olduğunu sanmayın. Zavallı hayvan ruh hastası biri tarafından eziyet görmüş, sapık adam hayvanın kuyruğunu kesmişti. Bu olaydan sonra mahallede herkes onu kısa kuyruk diye seslenerek çağırır olmuştu. Her mahalle de olduğu gibi bu mahallenin de çeteleşen köpekleri vardı. Grup halinde dolaşarak özellikle geceleri mahalleye yabancı insan veya araç sokmayan masum, sadık dostlar onlar. Kısa kuyruk ise aynı grupta olan arkadaşlarını kaybettikten sonra yalnız kalmıştı. Bazı arkadaşına araba çarpmış bazılarını da belediye toplamıştı. Kısa kuyruk artık yalnız başına mahallesindeki insanları korumaya çalışıyordu. Geceleri gözünü bile kırpmadan aynı sokakları turluyor, yabancı arabaların peşinden havlayarak koşuyordu. Gündüzleri ise bulduğu güvenli bir yerde uyumaya çalışıyordu. Uyumaya çalışıyordu çünkü çocuklar onu rahat bırakmıyordu. Zavallı hayvan bütün gece onlar için uykusuz kalırken haylaz çocuklar ise bilinçsizce hayvana eziyet ediyordu. Kısa kuyruk onları ısırıp parçalamasını da bilirdi fakat kokularından birer insan yavrusu olduklarını fark ettiği için kendisine sopalarla vuran çocuklara saldırmadan direniyordu. O kaçtıkça düşüncesiz çocuklar hayvanın peşinden sırıtarak koşuyordu. Onun korktuğunu zannederek cesaretleniyordu şımarık çocuklar. Ellerindeki sopalarla hayvanı bir köşeye sıkıştırıp dövüyorlardı. Bunu yaparlarken her birinin yüzünde gülücükler beliriyordu. Şiddetten zevk alan en son kişi çocuk olmalıydı dünyada. Hatta şiddet kelimesinin yanına çocuk kelimesi gelmemeliyken bu çocuklar can yakmayı oyun haline getirmişlerdi. Kısa kuyruk her aldığı darbede ruhen ölüyordu. Oysa çocuklara o tatlı kulaklarını dikip, dilini dışarı çıkarıp, tüm sevimliliğiyle gülümseyerek bakıyordu. Çocuklar kısa kuyruğun iyi niyetinden faydalanarak içlerindeki gizli öfkeyi hayvana şiddet uygulayarak yatıştırıyorlardı. Adına da oyun diyorlardı. Çocukların oyunu her zaman masum olur ve olmalıdır, şiddetin olduğu yerde oyun yoktur. Etraftaki yetişkinler bu vahşeti oyun olarak görüyordu, müdahale etmeden geçip gidiyorlardı. Dövülenin hayvandan başka, geceleri onların güvenliğini düşünen, sabahlara kadar bekleyen bir can olduğunu bilmeden. Ve bunu karşılıksız yapan bir can olmasına rağmen mahalledeki çoğu insan için sadece bir hayvandı. Kısa kuyruk daha fazla dayanamayarak ağlamaya başladı. Çocuklardan biri kendine gelerek artık vurmamalarını söyledi. Diğer çocuklar arkadaşlarını dinlemiyor, hayvanın üzerine çöpten çıkardıkları kartonları fırlatıyordu. Her biri bu durumdan zevk alıyordu. Köpeğin durumuna üzülmeye başlayan çocuk yaptığının yanlış olduğunu fark ederek onu dinlemeyen arkadaşlarının yanından kızarak gitti. Yiğit, arkadaşlarını dolduruşa getiren, köpeğe saldırmaları için ısrar eden mahallenin en şımarık çocuğuydu. Kısa kuyruk daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladı.
Kısa kuyruk: Bana neden vuruyorsunuz? Ben size ne yaptım?
Yiğit: Bakın konuştu! Hahahaha! Hadi bir daha konuş pis köpek!
Kısa kuyruk: Vurma. Canım acıyor vurmayın bana.
Yiğit: Sen köpeksin!
Kısa kuyruk: Köpek olmak kötü bir şey mi? Sen de insansın, benim de sana mı saldırmam gerek?
Yiğit: Sen pissin, üstelik senin canın yanmaz! Yansa bile önemli değil.
Kısa kuyruk: Benim de canım yanar çünkü benim de bir canım var. Etlerim, kemiklerim var aynı sizler gibi, duygularım var. Tek farkımız görünüşümüz değil mi?
Yiğit: Değil! Sen hayvansın, biz insanız, aramızda çok farklar var!
Kısa kuyruk: O halde farkını göster hadi bırak şu eziyeti, sana yakışır şekilde davran. Öncelikle düşün. Asıl düşünce özürlüsü olan benim sen değil.
Yiğit: Sen düşünmekten ne anlarsın aptal şey. Sen hayvansın.
Kısa kuyruk: Sen de insansın. Ben hayvan olduğumun bilincindeyim size saldırmamak için kendimi tutuyorum. Fakat sizler daha insan olduğunuzun bilincine varama mışsınız. Düşünün çocuklar düşünün. Karşınızdakinin de bir canı olduğunu düşünün.
Yiğit: Kes sesini pislik!
Çocuk: Lan oğlum köpekle konuşuyorsun! Hahahah!
Yiğit: Gülmeyin! Ne gülüyorsunuz? O konuşuyor benimle! Duymuyor musunuz?
Çocuk: Oğlum ne konuşması köpekle bakışıyorsunuz kaç dakikadır. Aşık mı oldunuz birbirinize. Hahhahaa!
Yiğit: Senin ananı...!
Çocuk: Ehhh! Gidelim arkadaşlar, bununla çok bile oynadık. Bu salak köpekten de senden de sıkıldık. Gidelim hadi.
Yiğit: Giderseniz gidin bana arkadaş mı yok! Siz gelirsiniz sonra benim yanıma! Gördün mü senin yüzünden gitti arkadaşlarım iğrenç hayvan! Neden onlara da duyurmadın sesini? Sadece ben mi vurdum sana!
Kısa kuyruk: Onları şiddete teşvik eden de sensin, bana saldırmalarını sağlayan da. Beni asıl senin duyman, senin anlaman gerek.
Yiğit: Senin yüzünden arkadaşlarım bana deli diyecek, onlara da konuşacaksın! Yoksa!
Kısa kuyruk: Yoksa beni döver misin? Tehditle hiçbir şey elde edemezsin hayatın boyunca sadece geçici üstünlüklerle boğarsın benliğini.
Yiğit: Ne diyorsun sen anlamıyorum, pis köpek!
Kısa kuyruk: Birinden istediğin her neyse onu zorlayarak, korkutarak istemek yerine, güzelce anlatarak rica etsen ne kaybedersin?
Yiğit: Bunları senden öğrenmeyeceğim! Bugünlük seni bırakıyorum, şunu bil ki sen öldün. Beni arkadaşlarıma rezil ettin, köpekle konuştuğumu zannediyorlar. Senden bunun intikamını alacağım.
Kısa kuyruk: Konuşmuyor muyuz?
Yiğit: İkimiz! Onlarında seni duyması şart! Yoksa benimle okulda dalga geçerler.
Kısa kuyruk: Bana saldırdığın için değil de benimle konuştuğun için mi dalga geçerler seninle?
Yiğit: Sen hayvansın dövülebilirsin ama konuşamazsın!
Kısa kuyruk: Kendimi savunabilme hakkım yok yani?
Yiğit: Sen konuşmuyorsun! Ben hayal görüyorum o kadar. Eve gidip dinlenmem gerek. Sabahtan beri uyanığım okuldan gelir gelmez sokağa oyun oynamaya çıktım. Hem biraz ateşimde var hastayım. Sen konuşamazsın! Pis hayvan.
Yiğit elindeki sopayı kısa kuyruğun üzerine doğru fırlatır ve oradan gider. Zavallı hayvan kalbi kırılmış halde kendine sakin, güvenli bir yer arar. Uyuması gerekiyordu gece mahalleyi bekleyebilmesi için. Sonunda mahallenin iyi kalpli terzisi Haldun’un dükkanının önüne uzanıp uykuya daldı. Haldun elli yaşlarında hayvanları seven bir adamdı. Her zaman dükkanının önüne gelen hayvanlar için kapısının önüne kaplarla su ve yemek koyuyordu. Haldun dükkanının önüne gelen hayvanları kovmak yerine koruyordu. Uyumak için gelen hiçbir hayvanı kovalamıyordu. Kediler, köpekler onun dükkanının önünde rahatça dinleniyordu. Kısa kuyruk uykunun ardından akşama doğru ayaklanarak dolaşmaya çıktı. Karnı acıkmıştı biraz çöpleri kurcalamak için çöp konteynerinin yanına geldiği sırada kavga eden kedi ile fareyi gördü. Birbirlerine acımasızca vuruyorlardı. Kısa kuyruk bu duruma daha fazla dayanamayarak aralarına girdi.
Kısa kuyruk: Yapmayın, vurmayın birbirinize!
Kedi: Sen karışma kısa kuyruk, bizim aramızda.
Kısa kuyruk: Neden birbirinizin canını acıtıyorsunuz ki? Bizim birbirimizden başka kimimiz var?
Kedi: O benimle senin için geçerli bunun için değil!
Kısa kuyruk: Neden?
Kedi: O fare de o yüzden!
Fare: Hep bunu yapıyorsun, beni aşağılıyorsun! Yaşamak için bana muhtaç olduğun halde büyükleniyorsun. Kısa kuyruk, bununla boşuna konuşma iyilikten, güzellikten anlamaz.
Kedi: Sana muhtaç filan değilim, sen kendini fazla önemsiyorsun seni kovalıyorum diye.
Fare: O zaman beni rahat bırak!
Kısa kuyruk: Yapmayın arkadaşlar. Biz hepimiz aynıyız, dostuz, arkadaşız. Birbirimizin dilini sadece bizler anlarız. Zaten her birimizi öldürmek, acı çektirmek için uğraşıyorlar. Bari siz birbirinize bunu yapmayın. Bakın çöplerde bir sürü yiyecek var hepimize yeter. Onları yiyin birbirinizi değil. Hadi, birazcık huzurumuz var onu kavga ederek yok etmeyin.
Kedi: Doğru söylüyorsun aslında. Yine de anlaşmazlıklar çıkıyor işte.
Fare: Sorunları çıkaran sensin. Ne zaman beni buralarda görsen peşimi bırakmıyorsun.
Kedi: Tamam, bundan sonra seninle uğraşmayacağım ama sende benim mıntıkama gelmeyeceksin. Anlaştık mı?
Fare: Anlaştık.
Kısa kuyruk: Anlaşmanıza sevindim fakat iyi bir arkadaş olmanıza engel hiçbir neden yokken neden birbirinizi görmek istemiyorsunuz?
Fare: Kırgınlıklar var kısa kuyruk, unutmak kolay olmuyor.
Kısa kuyruk: Neyi?
Kedi: Geçen sene kardeşini parçalamış bizimkiler o yüzden bütün kedilerden nefret ediyor.
Fare: Sizlerin bize tahammülü yok, neden sizinle dostluk kurayım ki?
Kedi: Sizlerin de bize tahammülü yok. Hem kardeşin kocaman bir fareydi ve bizim arkadaşlara kendi saldırmıştı.
Fare: Kendi suçunuzu örtmek için yalan söylüyorsunuz. Kardeşim sizlerden hep uzak dururdu, sizler vahşeti seviyorsunuz.
Kedi: Asıl sen…
Kısa kuyruk: Yeter! Bırakın şu manasız kavgayı. Herkesin hedefi biziz, kavga etmek yerine birlik olmalıyız. Bırakın geçmişi, koruyun birbirinizi.
Fare: Hiç sanmıyorum kısa kuyruk. Hadi sana iyi geceler ben gidiyorum.
Fare evine gitmek için oradan uzaklaştı. Kedi ile konuşan kısa kuyruk onların kavga etmelerine üzülüyordu.
Kedi: Şuna bak, neler söylediğini duydun mu?
Kısa kuyruk: Sen onlara karşı yaklaşımına dikkat ediyor musun?
Kedi: Nereden çıktı şimdi bu?
Kısa kuyruk: Sen onlara iyi davran, onlarda sizlere iyi davransın. Tekrar söylüyorum bizim bizden başka kimsemiz yok. Bir de bizleri seven iyi insanlardan başka. Ben gidiyorum, bu dediklerimi sakın unutma.
Kedi: Seninle geçinebiliyorsam onunla da geçinebilirim herhalde, ne dersin?
Kısa kuyruk: Fena olmaz. Ama hakkını yemem fare arkadaş benden biraz daha geçinilir karaktere sahip. Uysal, sessiz.
Kedi: Ya ne demezsin! Kendine haksızlık etme sen daha uysal ve sakinsin. Onun çenesi, tiz sesi nasıl başımı ağrıtıyor bir bilsen. Senin havlaman bana ninni gibi geliyor. Hem o geçimsiz şeyin neresi uysal, her gün çatacak yer arıyor. Sonrada ben cevap verince kötü oluyorum.
Kısa kuyruk: Ben gideyim, lafa daldım. Mahalleye hırsızlar dadanmış, hem araçları da yakmaya başlamışlar. Bu da yeni moda oldu, bir denk gelsem paçalarından yakalayacağım ama beni bile atlatıyorlar.
Kedi: Sana ne şunların arabasından, insanoğluna yaranılmaz anlamadın mı hala. Bugün yine onların çocukları seni dövüyordu. Sizler akıllanmazsınız hiç hala şunlar için geceleri uykusuz kalıyorsunuz.
Kısa kuyruk: Öyle deme aralarında iyilerde çok. Bize yemek, su veriyorlar, seviyorlar. Bizde bu sevginin karşılığını sevgiyle verelim. Öyle değil mi?
Kedi: Sen bilirsin, karışmıyorum.
Kısa kuyruk: Sonra görüşürüz.
Fare: Vik vik vik!
Kedi: Bu seste ne? Acıyla bağırıyor!
Kısa kuyruk: Bir fare sesine benziyor.
Kedi: Sakın bizim ki olmasın?
Kısa kuyruk: Bizim ki?
Kedi: Bizim ki işte o geçimsiz şey.
Kısa kuyruk: Bakıyorum telaşlandın.
Kedi: Dalga geçmenin sırası değil gidip bakalım, can havliyle bağırıyor.
Kısa kuyruk: Doğru söylüyorsun, ses şu taraftan geliyor gidelim.
Kedi: Eğer oysa ve birileri zarar veriyorsa, o vicdansızı bana bırak, anlaştık mı?
Kısa kuyruk: Olur da neden?
Kedi: Arkadaşımızı ezdirecek değiliz de ondan. Gidelim.
Kısa kuyruk ve kedi sesin olduğu yöne doğru gitti. Biraz ileri de bir adam demin ki fareyi sıkıştırıp ayaklarıyla ezmeye çalışıyordu. Kedi o anı görünce kendine hakim olamayıp adamın üzerine fırladı. Adamın yüzünü, başını tırmalıyor bir yandan kızgınlıkla miyavlıyordu. Adam kediyi sinirle yere çarptı tam ayağıyla başını ezecekti ki kısa kuyruk adamın üzerine atlayarak yere devirdi. Adamın üzerine çıkan köpek ona zarar vermeden sadece vahşice havlıyordu. Dişlerini göstererek yerde yatan adamı korkutmayı ve kaçırmayı başarmıştı. Adamın arkasından sinirle konuşmaya başladılar.
Kedi: Niye bıraktın şunu, ısırsaydın da birkaç yerinden anlasaydı hayvana zarar vermenin ne demek olduğunu! Ama senin şu iyi niyetli kalbin yok mu beni öldürecek!
Kısa kuyruk: Sakin ol.
Kedi: Nasıl sakin olayım fareyi ne hale getirmiş. Senin söylediğin sözler doğru. Bizim bizden başka kimsemiz yok, birlik olmalıyız.
Kısa kuyruk: Nasılsın fare?
Fare: İyiyim. Biraz başım acıyor tekme attı bana durduk yere. Oysa ona görünmeden hızla geçiyordum yanından. Onu rahatsız etmemiştim, midesi bulanmasın diye görünmek bile istemedim.
Kedi: Midesinin bulanmasını istiyorsa aynaya baksın pis herif! İstediği gibi doğmak kimin elinde de beğenmiyorlar! Vahşiler.
Kısa kuyruk: Hepimize geçmiş olsun arkadaşlar. Benim sözlerimi anlayıp, birbirinize kenetlenmeniz güzel bir şey.
Kedi: Tabi kenetleneceğiz.
Yaşlı kadın: Minnoş, minnoş. Ne yapıyorsun evladım orada?
Kısa kuyruk: Balkondaki kadın sana sesleniyor.
Kedi: Kim?
Kısa kuyruk: Bak şu yaşlı kadın.
Yaşlı kadın: Minnoş evladım gel pisi pisi.
Kedi: Kim bu kadın şimdi bana kafayı taktı, tanımıyorum onu. Hem benim adım minnoş filan değil!
Yaşlı kadın: Gelsene kara kuzum, gel pisi pisi. Minnoş.
Kısa kuyruk: Sana sesleniyor hiç kaçışın yok. Minnoş. Hahhhaa!
Fare: Minnoş mu? Haahhaha!
Kedi: Gülmeyin be, bana seslenmiyor! Sen de git işine teyze beni kedinle mi karıştırdın, benim adım minnoş filan değil! Gözlüklerini git yıka!
Yaşlı kadın: Oy oy ne güzel de miyavlarmış. Minnoşum benim gel hadi bak geliyorum kapıyı açmaya gel yanıma. Nerelerdesin kaç gündür?
Kedi: Eyvah arkadaşlar bu kadın beni alı koyup özgürlüğümü kısıtlayacak, ev kedisi olup ana kuzusu diye rezil olmak istemiyorum bizim mahalleli kedilere! Çabuk topuklayalım buradan hadi!
Fare: Tamam minnoş, gidelim. Hahahaha!
Kısa kuyruk: Hahhhaa!
Kedi: Gülün bakalım gülün. Sonra bende size güleceğim ama önce kaçalım!
Kısa kuyruk, kedi ve fare yaşlı kadının ilgisinden kaçarak gittiler. Sabah olmuştu, kısa kuyruk uykulu uykulu dolaşırken okula gitmek için evden çıkan Yiğit’i gördü. Kısa kuyruk yeni yeni aydınlanan havada fark ettirmeden küçük çocuğu izlemeye başladı. Hava da yabancı bir koku vardı ve kısa kuyruk bunu hissedebiliyordu. Yürüyen çocuğun arkasından yavaş yavaş belli etmeden gitmeye başladı. Biraz ileride ki ara sokaktan adamın biri çıktı. Uzun boylu, iri ve tekin biri değildi. Kısa kuyruk adamı görür görmez duraklayıp, gizlice izlemeye başladı. Hislerinde yanılmamıştı, adam Yiğit’in peşine takıldı. Kısa kuyruk onlara fark ettirmeden peşlerinden gitmeye devam etti. Adam Yiğit’e arkadan yaklaşarak ağzını elleriyle kapatıp arabasına doğru sürüklemeye başladı. İlerideki kısa kuyruk koşarak onları yakalamaya çalıştı fakat adam çocuğu arabaya bindirip oradan gitti. Kısa kuyruk arabayı takip etmeye başladı. Hiç yorulmadan peşinden koştu arabanın. Araba ağaçlık, tenha bir yerde durduğunda yavaşladı kısa kuyruk. Adam çocuğu dışarı çıkarıp önce paralarını alıyordu. Her türlü acıyı yaşayan zavallı köpek aynı acıları o çocuğun yaşamaması için hızla adamın üzerine doğru koştu. Adamı yere yatıran kısa kuyruk burnundan, dudağından, kulağından ısırmaya başladı. Yiğit ilk defa her gün tiksinerek yanından geçtiği, dövdüğü köpeği orada gördüğü için çok sevinmişti. Yaşlı gözlerle köpekle adamın dövüşmesini izliyordu. Adam cebinden silahını çıkardı. Kısa kuyruk korkmadan havlamaya ve adamın üzerine gitmeye devam etti. Yiğit heyecanla bağırdı.
Yiğit: Kısa kuyruk gitme! Amca ne olur onu vurma sakın!
Vicdansız adam acımadan kısa kuyruğa ateş etti. Yere kanlar içinde yığılan hayvan tekrar ayağa kalkıp adamı çocuktan uzaklaştırmak için çabalıyordu. Ne yazık ki o gücü bulamıyordu. Adam arabasına binerek oradan kaçtı. Yiğit göz yaşları içinde kısa kuyruğu kucağına alarak bir veteriner bulmaya çalışıyordu. Çocuğun okul kıyafeti kan olmuştu, kısa kuyruk acısından hareket edemiyordu. Yiğit zar zor taşıdığı köpeği ağlayarak yaşatmaya çalışıyordu. Nihayet kalabalık caddeye çıktılar, çocuk etraftaki yetişkinlere ağlayarak yardım istedi.
Yiğit: Amca, teyze ne olur yardım edin köpeğim ölüyor. Veteriner nerede var?
Yardım sever insanlar çocuğa yardım ederek veterinere götürdüler. Kısa kuyruk şanslıydı kurşun sıyırmış geçmişti. Veteriner müdahale etti, kısa kuyruğun durumu iyiydi. Yiğit artık bir dost kazanmıştı, kısa kuyruğu artık en çok koruyan insanlardan biriydi. Yiğit o günden sonra hiçbir hayvana kötülük yapmıyor ve hayvanlara saldıran arkadaşlarına engel oluyordu. Geçte olsa küçük çocuk hayvanların onların en masum dostları olduğunu anlamıştı.
Ö.E