- 880 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Tiyatral Futbol
İnsan, evrende derinlik boyutu içermesinden dolayı tatmin edilmesi en zor olan varlıktır. Bu derinlik, uçsuz bucaksız genişlikte bir can sıkıntısına sebep veriyor. Bu yüzden tarih boyunca bunun üstesinden gelmeye çalışmıştır insanoğlu. Daha çok eğlenmek ve birlikte yaşamanın getirdiği sınırları kaldırarak kendini gerçekleştirmek için oyunları icat etmiştir. Bunlardan biri de “futbol” dur.
Basit kuraları olan basit bir oyun. Ama bir işte basitliği, sıradanlığı ve standartları yakalamak için müthiş bir mühendislik, işçilik ve uzmanlık gerekmektedir. Kuralar ve araçlar sadece yapılacak işin çerçevesini ve bütünlük unsurlarını oluştururken. Ortaya çıkarılacak ürünün niteliği optimize, estetik ve sanatsal olması ile ölçülür.
Futbol temel de bir oyundur ve sahnelenmesi gerekir. Oyun olgusu; 11 oyuncunun, saha denen ve boyutları belli olan alanda, “akıldan yoksun ve cansız” topu diğer kaleye taşımaya dayanmaktır.
Oyunda performans sergileyen parça, futbolculardır; bu yüzden aralarındaki ilişki ve topla alanı kat etmelerinin “kurgulanması ve senaryolaştırılması” gerekmektedir. Her oyunun dinamiklerini, akışını, çeşitliliği, estetiğini ve sanatsallığını yöneten birileri olduğu gibi, futbolda da bunu teknik direktör ve ekibi yapar. “Teknik”, iki veya daha fazla unsur arasındaki ilişki ağını ve örgütlenmeyi temsil eder; “direktör” de yöneten ve kurgulayan demektir. Haliyle teknik direktör; sahada oyuncuların arasındaki pas örüntülerini organize eden; topun bulunduğu ve atılacağı bölgeyi konumlandıran ve topun alanda ilerlerken hangi yolları kullanacağını kurgulayandır. Pas örgüsünü kurarken tüm geometrik şekillere (üçgen, dörtgen, altıgen, beşgen vb.) oyuncularını konumlandırdığını ve topun hareketliliği için bilardodan yararlanıldığını düşünün. Böylece pozisyonları rastlantısal olmaktan çıkaran, onlara tekrarlanabilirlik şansı veren sistem oluşturulmuş olur. Teknik direktör, maç başladıktan sonra sadece oyuncu değişikliklerine karar veren ve maça etki kalitesi bu şekilde ölçülen kişi değildir; sahaya bir ürün koyan, idmanlarda oyunculara bunu aşılayan ve provalar sırasında detayları belirginleştirip oyunu zenginleştirmeyi düşünmek zorunda olan biridir.
Sahayı parsellere bölüp oyunu bölgelere ayırıp parçalı oynatmak risklidir. Mobil ve esneyen bir bütüncül oyuncu hareketliliği yaratmak koreografik olarak gerekli olduğu gibi; oyunun tümlenmesini ve ipi kaçmış kazak gibi görünecek ara boşluklardan arındırılmalısını da sağlar.
Oyunun merkezi fiziksel olarak sahanın orta noktası değildir. Oyun merkezi topun olduğu yerdir ve orası sahnedir. Böylece topu ayağında bulunduran futbolcu o sahnede oynanacak oyunun başrolüdür; geri kalan tüm futbolcular yan rol ve figüran olarak başrolün en iyi oyununu sergilemesi için ona yardımcı olacak konumlarda durmalıdır. Bu sahnenin tüm kurgusu ve oyuncular arasındaki ilişkisel ağ “teknik direktör” tarafından kurgulanmak zorundadır. Topun olduğu yer bir sahne ise; topun atılacağı yerlerde ayrı sahnelerdir. Çünkü oyunun devamlılığı için onların da organize edilmesi ve dinamik olarak oluşturulması zorunludur. Bu yüzden iyi bir oyun da sahada topun olmadığı diğer yerler bir sonraki perdeye hazırlanan “karartılmış tiyatro sahnesine” benzer.
Futbolcunun kişisel “oyun zekâsı ve gösterişli bilekleri”, oyunun oynanma yollarını, topun istenen hedefe varması için kullanacağı yönü ve oyunun estetiksel güzelliğini belirlemede etkilidir. Satranç üzerinden düşünülecek olursa birkaç hamle ilerisini gören oyuncu ile sıradan bir oyuncunun oyun okuma becerileri aynı olamaz. Ya da bir oyuncunun 3 metre alanda kurgulanan üçgensi bir pas ağında yeterli olan bilek kıvraklığı, 40 metrelik alanda kurgulan büyük bir üçgende yeterli olmayabilir.
Örneğin; top Victor Valdes’in ayağındayken diğer arkadaşları ona pas örüntüsü için seçenek oluşturup, onun topun gideceği yöne karar vermesini beklerler ve o da oyunun akış yönü için bir karar verir ama oyun zekası, 4-5 hamleyi üst üste gören Xavi Hernandez’e kıyasla daha düşük olduğu için oyunun görselliğinde ve edilgenliğinde aksamalar olacaktır. Ya da Lionel Messi ve Andres Iniesta gibi bir anda küçük çaplı geometrik pas düzlemlerinden geniş çaplı pas diyagonallerine geçebilen “özel bilekler”, oyunun oynanışını üst kademelere çıkarırlar. Bu çok yetenekli bir aktör veya aktristin oyunculuğu ile oyunu mükemmele yaklaştırmalarına benzer.
Bu yüzden “futbol basit bir oyundur; zor olan ise basit oynamaktır.”
YORUMLAR
İşin, bir yanını güzel yazdınız... teşekkür ederim.
Diyorum ki: Futbol, dünyada en yaygın hissedilen ve tek yasaksız sun'î uyuşturucudur!. kadiryeter
Kadir Yeter. 19.6.2014 TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=130614
ihtimalsiz'e
ihtimalsiz
İnsan var olma sorunsalı yaşar; öze/derine odaklanmak çaba/beceri/dirayetli bakış gerektirdiği için genelde önüne konulan şeylere bağlanarak kendilerini tanımlarlar ve bu fikirden/akıldan uzak bir aidiyet bağı ise çoğu zaman fanatize edilir.
Benim bahsettiğim "gerçek sanat", uzun yıllar etkisi hissedilen, dönüp geri bakınca tek başına görünen ve kıymeti zamanında bilinmeyen.
Gerçek sanatı yapan çok azdır, onu anlayan izleyicide öyle; ne yazık ki kötü sanatlar çabuk yayılır ve popüler olurlar ve izleyenleri de o denli çoktur.
İşte katıldığım bir söz;
"Ben basit bir ‘iyi futbol dilencisiyim’. Elimde şapkam, dünyanın dört bir yanını geziyor ve stadyumlarda yalvarıyorum": "Tanrı rızası için, güzel bir maç lütfen!"
Eduardo Galeano.
kadiryeter
Aklımın ötesi, güzel şeyler biliyor yazıyorsunuz... tebrik ederim.
kadiryeter