UMUDUNU YİTİRME
Çünkü sen benim; Bedelini yüreğimle ödediğim En masum günahımsın…
Beni düşündüğünde Özlemin bir damla umut oluyorsa kestane karası gözlerinde Sakın umudunu kâğıt bir mendille silip çöpe atma! Gün gelecek; Acılarınla büyüttüğün sevda çiçeğin tomurcuklanacak gözyaşlarımızda Güneş bir başka doğacak ve yağmurlar umutla yağacak sana söz tomurcuklarımız çiçek açtığında yanında olacağım, İşte o zaman hayallerin pembe bir düşten ziyade, Beyazlar içinde bir gerçek olacak, Umudunu hasretine yenik düşürme sakın.
Senden ayrıldıktan sonra, hep yazmak için uğraştım. Daha ilk sözcükte ’Bu da olmadı diyerek pek çok sayfayı buruşturup attım. Sana duygularımı yansıtayacak bir mektup yazmak öyle zor ki. Mektubu yazamadığım her gün, benim de sabırsızlığım arttı. Sanki duygularım sana ulaşmayınca, yüreğindeki sevgi susuz kalacak, beslenemeyecek gibi geldi bana.
Sana duyduğum özlem her geçen gün artıyor. Denizin köpüren dalgaları kıyıya vurdukça çıkan seste, sabahları ağacın dalında öten, günün doğuşunu müjdeleyen kuş cıvıltılarında, esen rüzgârın ağaçlar arasından süzülürken çıkarttığı ıslık sesinde, güneşin parlaklığında, bulutlardan aşağıya şakırdayarak akan yağmurda hep seni düşünüyorum. Çevremdeki doğal güzellikler senin doğal ve saf birer parçanmış gibi görünüyor. Ah! Bir birleşseler hepsi burada yanı başımda bir araya gelseler, canlanıverse diyorum. Seni çok özledim...
Seni düşünürken, yüreğimi kaplayan bir sıcaklık, duygularımın sıcaklığı ile öyle hafifliyorum ki kanatlanıp uçmak, bir an önce sana ulaşmak istiyorum. Belkide bunun için mektubumu sevgiyi simgeleyen beyaz bir güvercinin kanatları arasında yazmaya başladım. Kalbimden kalemime, oradan yazdığım sözcüklere akan sevgim, mektubun satırları arasında sana ulaşsın, onu okuduğunda yüreğinde yeşeren sevgiyi sulasın, onu büyütsün...
Gözlerimi kapayınca, düşüncelerime giren görüntün, önümde gülümseyerek belirince, seni tutup kucaklamak, yüreğimde alev alev yanan aşkıma sarmak isterim. Senin sıcaklığın onu beslesin, bizim sevgimizi büyütsün...
Gözlemini kapatınca, önümde ışıl ışıl parlayan görüntün, o göz kamaştırıcı görüntün, benim için bir pırlantadan daha değerlidir. O kadar değerli ve o kadar güzel ki, senin sevginle işlenmiş, çevreye saçılan parlaklıktan gözlerim kamaşır. Bu parlaklık beni kör eder. Yüreğimdeki sevgi gözlerini yitirir. Işığınla körelen sevgim, yalnız seni görür, yalnız seni duyar...
Bakışlarındaki sıcaklığı düşünüyorum. O soğuk Ankara ayazında üzerime bir şey almadan kendimi sokağa atardım, gecenin karanlığında lapa lapa kar yağan günlerde içim ısınırdı bakışlarını düşündükçe, beni üşümekten kurtarır bedenimi ateşe verirdi... Gerçi buralarda soğuk karlı günler, senin gibi benden uzaklardalar ama yağmur yağarken, şimşek çakıp gökyüzü dünyaya darılıp karardığında, çevreyi bir korku ve dehşet sararken, beni, senin bakışlarının sıcaklığı korur. O sıcacık sevgi dolu bakışların, beni sarıp fırtınalarda ıslanmaktan kurtarır, yine ateşe verir...
Sevginin özlemi ile yanıp tutuşurken, sana ulaşacağım günleri iple çekiyorum. Günler yaklaştıkça duygularım gelişiyor, sevgim yüreğimde kat kat kabarıyor, sonra yüreğime de sığmıyor taşıyor… Seni kucaklamak, sıcaklığını benliğimde duymak, sevgi pınarından kana kana içip susuzluğumu gidermek için sabırsızlanıyorum. Kanatlarımı çırpıp bir an önce uçmak, sana doğru uçmak, sana kavuşmak istiyorum.
Yüreğinden kopup, dudaklarında biçimlenen gülümsemeni öyle özledim ki... Onu yakalamak, avucumun içinde sıkıca tutmak, yumruğumu sıkmadan gülüşlerini öpmek, öpmek istiyorum. Avucumu açmak istemiyorum, o dudaklarında hayat bulan gülüşlerin kaçmasın, uçup gitmesin diye…