- 1103 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Böyle Bir Aşk
Bir adam geçiyor yoldan. Hayatın içinden geçer gibi… Adımlarında koca bir anlam… Sanki gideceği yerde gizli bir hazine var onu bekleyen… Kutsal bir bilgi belki… Yanından gölgemsi varlıklarıyla geçen insanlar onu daha da ayırıyor bu maddesel dünyadan. Herkesle birlikte ayak bastığı o yolda sadece onun gibilere has ikinci bir yol daha var, kimselere sezdirmeden geçtiği. Işıklı, geniş mi geniş bir bahçede sonlanan…
O bahçenin tam ortasındaki şadırvandan sular serpiliyor ta buralara kadar… Ama o gölgemsi insanlar bir zerresinden bile nasiplenemiyorlar. Çünkü onlar görünürde o adamla aynı yoldan geçseler de, ayaklarının onları götürdüğü yer onun gittiğinden öyle ötelerde ki… Yüreklerinin istediği yere gitmiyorlar çünkü. Oysa o şadırvan, her parçaları gibi ayakları da yüreklerinin emrinde, onun dediği istikamette gidenlere ihsan ediyor sularından ancak. Onların ruhuna cennetten esintiler getiriyor, ta en içerilere varana kadar.
Bulunduğu bu bahçeyi gününün bir yerine koymayan kimseyi tek bir zerresinden bile nasiplendirmiyor şadırvan… O adımları koca anlamlı, ayakları yüreğinin emrinde sürüklenen adama savuruyor yalnızca zerreciklerini.
Biri geçiyor adamın yanından, bu kez öyle bir gölge misali varlığı bir anda belirip yok olmayan diğerleri gibi… Hatta epey bir göz dolduruyor saçtığı ışıkla… Sanki o da tıpkı yanından geçtiği o adam gibi cennetten bir bahçe saklıyor dünyasının bir yerinde. Şimdi olmasa birkaç saat sonra ya da belki ertesi gün ama mutlaka uzak denmeyecek bir süre içinde o bahçenin kapısından içeri girecek… Ayaklarının yere basışındaki kararlılıktan belli…
Ama garip bir şey var onda sanki. Diğer adamdan onu ayıran bir fazlalık… Şadırvanın serpintilerinden mahrum kalan ruhlar arasına onunkini de katan… Gerçi o da kendine ikinci bir yol açmış, görünenin içinde… Ama o yolun vardığı yer ilk bakışta her ne kadar cennetten izler taşısa da adamın gözlerine biraz bakmak görmeye yetiyor o cennetin içinde saklı cehennemi.
İki adam da âşık, belli… Ama ikisinin de geçtiği o ikinci yol o kadar ayrı yerlere çıkıyor ki! Birinin aşkı diğerininki gibi daracık bir yere hapsetmemiş kendini, kapılarını dışarıya sonuna dek açmış. Kendisinin tamamen dışında kaldığı uzak bir diyar olarak görmeyecek kadar orayla sıkı bir alışverişe girmiş. Varlığı çelişmiyor oradaki düzenle… İnsanların gözlerinde ışıklar sönmüyor, gülüşler nedenlerini yitirip kalakalmıyor birden dudaklarda onun yüzünden. Çünkü aşkın sahibi o bir çift yürek başka türden sevgileri de tanıyan insanlara ait… Küçücük bir kızın, gözlerine bir bakıvermesi yetiyor da artıyor o insanların yüreklerini eritmeye… O arındıran, tertemiz bakışlar altında hissettikleri duygu aşktan da yüksek bir yere taşıyor onları… Hayata dokunuyorlar sanki, küçük kız ona yüzlerinden bakarken… Sıcacık birer köşesi oluyorlar dünyanın, içinde çocuklar korkmadan gezinebilsin diye.
Hafif aksayan o genç kızı görüyorlar birden. Aksayan bacağı; yüzündeki bahara uymayan, çok aykırı bir görünüm yaratıyor… Bütünlüğünü bozuyor sanki. Küçük kız da görüyor önlerinden zorlanarak geçen genç kızı. İki sevdalı, kaygıyla onun gözlerini tekrar kendilerine yöneltmesini, bu genç kızı bir kez de kendi yüzlerinde; gülüşlerinde ısınmış, acıtmayan haliyle görmesini bekliyorlar. Hayatın aksayan, acımasız bir yanıyla karşı karşıya, yapayalnız kalmasın diye…
İşte böyle bir aşk onlarınki!.. Onlarca kolu olan bir nehir gibi… Setler koymayan; kendisini besleyecek, daha da yüceltecek şeylere… Küçük bir göl gibi kapanmayan içine… Irmaklara, derelere yol verip gümbürtülü bir akışta ilerlemeyi yeğleyen… Kıpırtısını hayatla iç içe geçebilmesinden almış…
Yolu cehenneme çıkan adamın aşkıysa aksine bağlantısını tamamen kesmiş aşklardan, yaşamla… Dışarıdaki dünyayı kendine düşman gören, varlığını sürdürmek için sürekli savaşan onla… Ağaçların arasına saklı bir göl gibi kıpırtısı anlık fırtınalara bağlı… Geride bıraktığı yıkıntıları görmeyen… Işıkları söndürmekten korkmayan, gözlerde… Yolu cennete çıkan âşıkların, adına ‘ihanet’ dedikleri… Onların aşk dedikleri o yüce şeyden fersah fersah ötelerde…