- 778 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
AĞLA YÜREĞİM
“Ağla Yüreğim…”
594 sayfa…
Anadolu devrimcisinin not defterinden alt başlığıyla…
Tarih, anı, biyografi dallarında kitapseverler için baştan söylemek gerek, soluksuz bir çırpıda okunan bir kitap… Kalınlığına kanmayın, bu kitap bitmez deyip karamsar da olmayın… Bitince tüh bitti deyip hüzünlenebileceğiniz bir kitap ama devam serisi “Dayan Yüreğim’in “ olduğunu duyunca tekrar sevinebileceğiz bir kalem İsmail Hakkı Oğuz…
Kitabın fiziki özelliklerine gelecek olursak çok kısa değineceğim Gita yayınevinden, 14*20 ebatlarında, ciltsiz bir kitap… Yazarın kısa bir özgeçmişiyle başlayan ardından içindekiler bölümü yer alıyor ve “kitap hakkında birkaç söz” başlığıyla tanıtım yazısı ve onu izleyen prolog…
Yazarın çocukluğundan itibaren anıları hala hafızasında yaşarken kaleme aldığı anı, inceleme, eleştiri, siyasi yelpazelere hitap eden bir kitap… Damakta, dimağda farklı bir tat Cumhuriyet’in doğumundan 1950’lere olan süreci farklı bir gözle yorumluyor. Birebir tanık olan birinin gözünden yakın çevre ve genel perspektif analizleri içeriyor. 1950’lerin Türkiye’sine kadar uzanan farklı, duygulu, genç bir subay olan yazarımız o yılları çok güzel sade bir dille anlatıyor. Bana göre genç kuşaklara o yıllar hakkında neler olduğunu dönemin iktidarı olan Adnan Menderes’in neler yaptığını çok iyi özümsetiyor. Ve şunu söylemezsem yapamayacağım. Sakın siyasi olarak yorumlamayınız. Şu anki iktidar sahibinin “Biz kefenimizi, beyaz gömleğimizi giydik, Menderes gibiyiz “ vb. gibi söylemleri gelmedi değil aklıma o yıllarla ilgili bölümleri okuyunca… Ve o yıllardan bu yıllara gelince şunu tüm çıplaklığıyla söyleyebilirim ki demek boşuna denmemiş o sözler ( kefen bölümü hariç)… Ayrıca çok önemli bir analiz de dikkatimi çekti. Daha önce birkaç sefer çok partili rejime geçme isteğinin başarısızlığının üstüne 1946’dan sonra çok partili rejime geçilmesinin Cumhuriyet devrimleri bakımından hem asker hem sivil gözüyle çok aceleci bir tutum olduğunu, halkın Cumhuriyeti özümseyip devrimlerin sindirilmesinin beklenmesi gerektiği inancını taşıyan bir analiz. O tarih aralığı düşünüldüğünde ve yaşanılanlar ( Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, Menemen Olayı, İzmir suikastı, Şeyh Said İsyanı, Serbest Cumhuriyet Fırkası gibi) her defasında eskiye dönüş yolları aranıyordu ve CHP’den ayrılarak Adnan Menderes’in önderliğinde kurulan parti de o eskiye dönüşü (yani dini kullanarak milletin duygularını sömürme politikasını ) millete yaşatıyordu.
Kitapta yazar tamamen kendiyle ilgili anılarını, kariyer hedeflerini, askerlik yaşamını anlatırken o günün yaşam koşulları çok rahat beliriyor gözünüzün önünde… Yoksulluğu, sınıfsal farklılıkları en önemlisi de askeriyede çok iyi bir kariyere sahip birinin istifa edip sivil hayata atılım ve tutunum mücadelesini damarlarınızda hissedeceksiniz… Tabi bu iki hayat arasına bir de hukuk fakültesi öğrenciliğini sıkıştırıp okumasını atlamamak gerek. Çünkü kariyerine bu yönde ilerliyor.
Kitapla ilgili olarak birçok sayfasının tarihsel açıdan önemli olduğu inancını taşıyarak şu ana kadar bir tek “Suyu Arayan Adam” ı anımsıyorum bu kadar post it yapıştırdığımı bir de bu kitap…
Çok büyük zevk alarak, heyecan duyarak ve adeta yaşayarak okuduğum bu kitabın devam serisi niteliğinde olan “Dayan Yüreğim’i” de bir an evvel okuma heyecanı içerisindeyim.
Kitap; basında çıkan yazılar, belge örnekleri ve fotoğraflarla son buluyor.
Arka kapağında ise “İsmet Paşa’nın bir sözünden esinlenerek denilebilir ki, "Toplumda bugüne değin, namuslular en az namussuzlar kadar yürekli olamadılar..." diye devam eden konuşmasından bir pasaj yer almaktadır.
Tarih bilinçli, bol kitaplı günler…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.